Türkiye’ye karşı Arap cephesi kuranlar kim?

TÜHA HABER / Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim KARAGÜL, kaleme aldığı makalesinde, Arap olmayan Müslüman ülkeler yükselirken, Arap olan Müslüman ülkelerin, özellikle de Körfez Araplarının etkisindeki ülkelerin (Burada BAE, Suudi Arabistan, Sisi yönetimindeki Mısır ve onların etkisindeki ülkeleri kastediyor) gerildiğini ve  hatta çöktüğünü açıklıyor.

İbrahim KARAGÜL, “Arap olmayan Müslüman ülkeler, hızla Batı’nın himayesinden çıkarken, vesayetten kurtulurken, kendi dinamiklerini ortaya çıkarırken Arap ülkeler daha da Batı himayesine giriyor, daha da bağımlı ilişkiler kuruyor” diyor.

Arap olmayan Müslüman ülkelerin, İslam dünyasının, Müslüman toplumların haklarını daha güçlü savunurken, söz konusu Arap ülkelerinin bu iddialardan, mirastan hızla kaçtığına dikkat çeken İbrahim KARAGÜL, BAE öncülüğündeki yeni cephenin, bunu açıktan yaptığını ve İslamın siyasi mirasını açıktan reddediğinin altını çiziyor.

BAE, SUUD VE SİSİ, BATILI ORDULARI COĞRAFYAYA TAŞIYOR.

 İbrahim KARAGÜL, Arap olmayan Müslüman ülkelerin, Batı’nın Ortadoğu’da, Asya’da “cephe ülke” konumunu reddeddiğini belirterek, “Türkiye, Pakistan, Endonezya bir zamanlar Sovyet ve Çin komünizmine karşı “Güney Kuşağı”nı oluşturuyor, Batı’nın çıkarlarını koruyorlardı. Bu üç ülke de şimdi bundan fersah fersah uzaklaştı. Ama Arap ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan, Mısır, BAE ve onların oluşturduğu cepheye mensup ülkeler; ABD’nin, Avrupa’nın, İsrail’in bölgemizde ve Asya’da tehdit gördüğü ülkelere karşı kendilerini garnizona dönüştürüyor. Hem coğrafyamızda, hem Güney Asya’da kurdukları ittifak ilişkileri, çevrelerini tehdit edercesine, Batılı güçleri o bölgelere taşıyor” ifadesini kullanıyor.

DIŞARININ GÜCÜYLE İÇERİDEKİLERİ VURMAK

Arap olmayan Müslüman ülkelerin, dışarıdan gelen saldırılarla boğuşurken, kendini buna kurarken Arap olan Müslüman ülkelerin kendi içleriyle ve bölgeleriyle savaştığını ve bunu yaparken de Batılı ülkeleri yardıma çağırdığına vurgu yapan İbrahim KARAGÜL, “Arap olmayan Müslüman ülkeler, içeriden dışarıya doğru bir güç inşa ederken, mücadele ederken, kendi güçlerini harekete geçirirken Arap Müslüman ülkeler, dışarıdan içeriye saldırıyor, kendi doğal imkanlarına ve güçlerine karşı dışarıdan güç tahkimatı yapıyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

NEDEN SAVAŞLAR HEP ARAP TOPRAKLARINDA?

“İran-Irak savaşı bir Arap-Fars savaşıydı. 1991 Irak işgali aslında bir Arap-Fars savaşıydı.” diye hatırlatda bulunan  İbrahim KARAGÜL, “2003 Irak işgali de, niteliği itibariyle, öyleydi. Bütün bu savaş ve işgallerde Arap dünyası kaybetti. Coğrafyamızda otuz yıldır bütün savaşlar Arap topraklarında oluyor ve bu savaşlar hep kaybediliyor” şeklinde altını çiziyor.

 İbrahim KARAGÜL, bunun nedeninin Arapların zayıflığı olmadığını, yönetimlerin Batı ile kurduğu tek yanlı bağımlılık ilişkisi bulunduğunu ve bu ilişkinin hemen her zaman Arap milletlerinin, vatanlarının aleyhine olduğunu kaydediyor.

İKİ PRENS, BİR DİKTATÖR: TÜM ZAMANLARIN EN YIKICI OLANI GELİYOR.

 İbrahim KARAGÜL, şimdi bu bağımlılık ilişkisinin yenilendiğini ve daha yıkıcı bir hal aldığına vurgu yapıyor ve bunun öncülüğünü de Muhammed Bin Zayed (BAE), Muhammed Bin Selman (Suud) ve Sisi (Mısır) aldığına işaret ediyor.

“Arap rejimlerini önce İran’a karşı kullandılar” diyen İbrahim KARAGÜL, “Ama bu kullanma biçimi onların çıkarlarına değil, İsrail önceliklerine, ABD hesaplarına dayanıyordu. Bu çerçevede otuz yıldır savaşıyorlar ve hep kaybediyorlar. Çünkü kaybetmeleri isteniyor. Onları kullananlar diğer taraftan onların güçlerini de eritiyor” diyor.

 İbrahim KARAGÜL, bu yüzden Arap-Fars sınırının İran-Irak sınırından gerileye gerileye Akdeniz’e kadar geldiğini, Irak ve Suriye’yi kaybettiklerini, şimdi de Lübnan ve Yemen’i kaybedeceklerini kaydediyor.

ŞİMDİ “TÜRKİYE CEPHESİ: İLAN EDİLMEMİŞ BİR SAVAŞ!

“Aynı akıl, Arap gücünü bu sefer Türkiye’ye karşı harekete geçirdi. BAE, S. Arabistan, Körfez ülkeleri ve Sisi’nin Mısır’ından oluşan bir “Türkiye Karşıtı Cephe” kurdular” ifadesini kullanan İbrahim KARAGÜL, “Bu cephe, coğrafyanın tamamında Türkiye’ye karşı akılsızca hareketlere girişti. Terör örgütlerini yönetmek, ekonomik saldırılar, suikast ve infazlar dahil, Afrika’dan Güney Asya’ya kadar her alanda Türkiye’yi zayıflatmaya çalışıyor” diyor.

 İbrahim KARAGÜL, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Kafkaslar’da, Basra Körfezi’nde, Kızıldeniz çevresinde ve Orta Afrika’da Türkiye ile ilan edilmemiş bir savaş yürüttüklerini hatırlatarak, bunu yaparken de İsrail’le, Fransa ile, ABD ile, Avrupa ile, hatta Yunanistan ve Rum Yönetimi ile ortaklık kurduklarının altını çiziyor.

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İbrahim KARAGÜL, makalesini şöyle tamamlıyor:

TÜRKİYE’DEN SONRA HEDEFLERİ PAKİSTAN.

“Aynı Cephe’nin bugünlerde Pakistan’ı hedef alması son derece dikkat çekici. S. Arabistan ve BAE, Hindistan’la yaklaşarak, bugün kuruluşunu kutlayan, Pakistan’ı hedef almaya başladı.

Ortak yatırımlar iptal ediliyor, verilen destek geri isteniyor, Keşmir konusunda Hindistan’ın tezlerine açık destek vadediliyor.

Neden?

Birileri bu Arap ülkelerini Türkiye’den sonra Pakistan’a karşı da mı kullanacak? Ardından hangi ülke gelecek? Endonezya mı? Kuvvetle muhtemel.

2004 RAPORU: HER ŞEYİ BU PLANDA YAZMIŞLAR: Şİİ-SÜNNİ SAVAŞINDAN SONRA SÜNNİ İÇ SAVAŞI!

Hiçbir şey günübirlik değil. Nasıl mı?

2003 yılında ABD’de “Civil Democratic Islam: Partners, Resourses and Strategies” başlıklı bir proje yayınlandı. Tamamen “İslam iç savaşı”nın nasıl çıkarılacağını anlatıyor.

Bir yıl sonra da “U. S. Strategy in the Muslim World” başlıklı 567 sayfa bir başka tez yayınlandı. Bu da İslam iç savaşı projesinin detaylarını anlatıyor.

Oluşturulacak cephelerden 1. Sırada Şii-Sünni savaşı var. 2. Sırada ise cephe; Arap Müslümanlar-Arap olmayan Müslümanlar şeklinde tanımlanmış.

BU İNTİHAR HAZIRLIĞI. ARAP SOKAKLARI UYANMALI ARTIK!

Bugün olan budur. BAE, S. Arabistan ve Mısır rejimleri, Şii-Sünni savaşı için kullanıldılar. Şimdi Sünniler arasında bir iç savaş için sahaya sürüldüler. Onlara ilk hedef olarak Türkiye gösterildi. Hem de “Haçlılar”ı yardıma çağırırcasına bir tavırla!

Bu rejimler, her savaşta kaybetti, coğrafyayı mahvetti. Bu savaşı da kaybedecek.

Ama Arap milleti, vatanseverleri şunu bilmeli. Bu tam bir intihar hazırlığıdır. Tuzağı Arap topraklarına, ülkelerine kurdular. Bu liderler, rejimler Arap ulusunu yokoluşa sürükleyecek, Arap topraklarını şehir devletlerine bölecek.

Tekrar hatırlatayım. Neden Arap olmayan Müslüman ülkeler güç kazanıyor da, Arap olan Müslüman ülkeler sürekli güç kaybediyor?

Arap sokakları uyanmalı artık!

Yeni kolonyalizme direnmeliyiz!”

HABER : Ataner YÜCE

[TÜHA Haber Ajansı, 15 Ağustos 2020]