enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
01:08 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kadına şiddet, insanlığa ihanettir!
00:54 Soykırımcı İsrail’den yeni skandal: Yargısız idam
00:44 Türkiye’nin Gazze’de barış sürecine liderlik etmesi, İsrail’in bölgesel hesaplarını zorluyor…
00:32 11. Yargı Paketi bugün Meclis’e sunulacak
00:23 Spekülatif fiyat hareketlerinin önüne geçiliyor…
00:10 Siyasi dalgalanmalara ve yaptırımlara rağmen, İran – Türkiye arasındaki ticaret son yirmi yıldır artış trendinde…
22:14 Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nce bu geceden itibaren Serbest Rota Hava Sahası uygulamaya başlayacak…
19:30 Okuma kültürü – Okuma alışkanlığı 
10:33 Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Gazzeli kadınlara yönelik barbarlık hak ettiği tepkiyi görmedi”
00:57 Katil İsrail şiddetin neticesinde son 2 yılda Filistin topraklarında 33 bin kadın ve kız çocuğu hayatını kaybetti…
00:56 MHP Genel Başkanı Bahçeli: Heyetin, İmralı ziyareti tarihi bir gelişmedir
00:47 İngiltere’nin başkenti Londra’ya turist vergisi geliyor
00:47 MSB: Kadına yönelik şiddetle mücadelede 1 milyonu aşkın personele eğitim verdik
00:46 Kandil mi İmralı mı? 27 Şubat Çağrısının Güç Dengelerine Etkisi
00:45 Bakan Göktaş: Kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi en üst seviyede sürdüreceğiz
00:41 Yeni Zelanda 2050’ye kadar 2.5 milyon kediyi öldürecek
00:37 İmamoğlu Suç Örgütü’ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame kabul edildi..
00:34 MİT Başkanı Kalın’dan Gazze diplomasisi
00:16 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Toplumun temeli olan ailelerin de kilit taşı kadındır
00:14 Kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir adım daha atıldı…
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Siyasal Şiddet ve “İleri Demokrasi”

Siyasal Şiddet ve “İleri Demokrasi”
A+
A-

Her iki lider de “Amerika’da siyasette şiddete yer olmadığını” vurguladılar. Ama tarih böyle söylemiyor. Şiddet, Amerikan siyasi hayatında ve günlük toplumsal yaşamında hep var.

Nebi Miş | Yazar | Kriter Dergi

Doç. Dr. Nebi MİŞ & SETA Genel Koordinatörü ve Siyaset Araştırmaları Direktörü

Demokrasi ile en çok çelişen unsurun şiddet olduğu üzerine çok söz söylenmiştir. Ancak “şiddeti gerekçelendirme” heveslileri de genellikle batılı demokrasilerden çıkmıştır. Sadece Amerikalılar değil, tüm dünya Trump’a yapılan suikast girişiminin sonuçlarının ne olacağını tartışıyor. Siyasal istikrarsızlığın küresel istikrarsızlığı derinleştireceği endişesi giderek artıyor.

Trump’a yapılan suikast girişimi, daha öncekilerde olduğu gibi, yıllar boyunca sebepleri ve sonuçları açısından tartışılacak. Gerçeğin ne olduğunu, komplo teorileri hızla bulanıklaştırıyor. Her şey tam açıklığa kavuşturulsa bile failin amacının ne olduğu, onu saldırıyı gerçekleştirmeye neyin motive ettiği ve arakasında kimlerin bulunduğu konusunda insanlar hiçbir zaman ikna olmayacaklardır. Suikast girişiminin ardından hem Trump hem de Biden, siyasal kırılganlığı ve kutuplaşmayı azaltmak için daha ılımlı bir söylemi tercih ettiler.

Her iki lider de “Amerika’da siyasette şiddete yer olmadığını” vurguladılar. Ama tarih böyle söylemiyor. Şiddet, Amerikan siyasi hayatında ve günlük toplumsal yaşamında hep var. Bu bağlamda, Trump’a suikast girişimi Amerikan siyasi tarihinde bir sapma olarak görülmedi. Hatta analizciler, suikast girişiminin ilk dakikalarından itibaren, geçmişte suikasta kurban giden ya da suikasttan sağ kurtulan başkan ve başkan adaylarını zikrederek sözlerine başlamayı bir zorunluluk olarak gördüler. Nerdeyse açıktan Amerikan tarihinin bir normali olarak değerlendirdiler.

Günlük toplumsal yaşamında da her yıl 40 binin üzerinde Amerikalı silahlı ateşlerle hayatını kaybediyor. ABD, kişi başına düşen silah sayısında da dünya birincisi. Kendisini ileri demokrasi olarak tanımlayan ülkede, aşırı siyasi kutuplaşmanın sonucu olarak muhtemel bir iç savaşın çıkabileceği uzun süredir tartışılıyordu. Kutuplaşmanın giderek artmasında siyasi lider eksikliğini ilk sıraya yerleştirenler az değildi.

İlk seçim döneminde aday olduğunda, Trump sadece dalga konusu olan bir işadamıydı. İlk dönemini tamamlayıp skandalları üzerinden davalar açılınca aday bile olamayacağı söyleniyordu. Şimdi ise bir dönem aradan sonra, seçimleri kazanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Suikast girişiminin ardından da nerdeyse başkanlığını ilan ettiler.

Biden, seçilirse Amerika’yı normalleştirecek, dünyada demokrasileri yeniden blok haline getirecek ve çatışmaların çözümü için daha fazla çaba gösterecekti. Dört yıllık iktidarı boyunca, bunlardan hiçbiri olmadı. Şu anda Demokratların kendileri krizde. Seçim kampanyasını bile yürütemeyeceği gerekçesiyle adaylıktan çekilme baskısı yaptıkları kendi adayları Biden’e, istemeseler de dört sene ülkelerini yönetmesi için oy verecek olmanın çelişkisini yaşıyorlar.

Biden döneminde, Rusya-Ukrayna’ya savaş açtı. İsrail, ABD koşulsuz desteği ile Filistinlileri soykırımdan geçirdi. Yani dünyada olumlu görülebilecek bir gelişme yaşanmadı. Gelinen noktada dünyada karamsarlık giderek yükseliyor. Krizler arttıkça, çoklu belirsizlikler derinleşiyor. Mevcut çatışmalara kalıcı çözümler üretilemediği için bunlardan bazılarını dondurmak bile başarı sayılıyor.

Üçüncü dünya savaşı, kaos çağı, kurallı uluslararası toplumun sonu, sistemik düzen arayışının iflası ve işlevsiz uluslararası örgütler yığını gibi kavram setlerini kullanmadan uluslararası ilişkilerin geleceğine dair cümle kurulamaz oldu. Dünyada, Trump’un seçilmesi durumunda, Ukrayna- Rusya savaşı başta olmak üzere, ABD’nin dış politikasında yaşanacak değişimlerin sonuçlarının ne olacağı şimdiden tartışılmaya başlandı. Ancak ABD’liler, Trump’ın iktidarının sonuçlarının ne olacağından daha çok, bir süre daha seçimlere kadar ne tür kriz ve şokların yaşanabileceğine odaklanmış durumda.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.