“Katilin Yol Haritası Değil, Milletin İradesi Geçerlidir!”

* Abdullah Öcalan…
Bölücü terör örgütünün kurucusu, Türkiye’nin ciğerine hançer saplamış bir katil.
Şimdi bazıları onun örgüte “silah bırakın” çağrısını sanki barış güvercini gibi pazarlamaya çalışıyor. Akıllarınca “tarihi lider”, “süreci yöneten figür”, “siyasi akıl” gibi kavramlarla toplumun hafızasını zehirliyorlar.
-Tülin TÜRKOĞLU-
* Detayı bültenimizde!…
TÜHA/TÜRKUAZ İnternational News Agency
Yazar* Tülin TÜRKOĞLU, Akademisyen, Gazeteci-Yazar
İSTANBUL, 12 TEMMUZ 2025
Akademisyen, Gazeteci-Yazar ve İNTERNETHABER’in köşe yazarı Tülin Türkoğlu, İNTERNETHABER için kaleme aldığı “Katilin Yol Haritası Değil, Milletin İradesi Geçerlidir!” başlıklı yazısında, Bölücü terör örgütünün kurucusu Abdullah ÖCALAN’ın, Türkiye’nin ciğerine hançer saplamış bir katil olduğuna dikkat çekiyor.
Yazar Tülin Türkoğlu, “Katilin Yol Haritası Değil, Milletin İradesi Geçerlidir!” başlıklı yazısına şöyle devam ediyor:
Hayır!
Biz bu adamın kim olduğunu unutmadık.
Anaların yüreğine kor düşüren de bu milletin evlatlarını dağa kaçıran da gencecik bedenleri, bebekleri toprağa düşüren de odur.
Şimdi “Öcalan örgüte silah bıraktırıyor” diye bir başarı hikâyesi yazmaya kalkışıyorlar. Yetmedi, ikinci aşamaya geçtiğini, “siyaseti dizayn ettiğini” söylüyorlar.
Soruyorum:
Kim verdi bu yetkiyi?
Kimin adına konuşuyor bu adam?
Terör örgütü silah bırakıyorsa, bu Türk ordusunun kararlı operasyonlarının, istihbaratın güçlü koordinasyonunun ve milletin 40 yıllık direncinin neticesidir.
Katilin telkiniyle değil, milletin bileğiyle gelinen bir noktadır bu!
Süreci yöneten “akıl” Öcalan değil, devletin bileğidir.
Silahsızlaşıp legal siyaset alanını tasarlamak, sokakları propaganda mecrasına çevirmek, devletin kurumlarını içeriden şekillendirmek…
Bunlar silahın yerini alacak yeni araçlardır.
Ve biz bu senaryoyu çok iyi tanırız!
Unutulmamalı:
Siyaset yolu, terörü kutsayanlara açık değildir.
Bu topraklarda siyaset; milletiyle, bayrağıyla, devletiyle barışık olanların işidir.
PKK’yla gönül bağını koparamayanların değil!
Öcalan ne diyor ne istiyor, kimlere mesaj veriyor?
Hiçbir önemi yok!
Bu milletin muhatabı katiller değil, hukuk ve adalettir.
Ve en önemlisi:
Bu devlet, kendi kararlarını da kendi tarihini de Öcalan’dan değil; Çanakkale’de, Sakarya’da, 15 Temmuz’da destan yazanlardan alır!
TÜRKİYE MODELİ: ŞEHİTLERİN HATIRASINA GÖLGESİZ BİR BARIŞ
Barış… Ne kadar kadim ne kadar özlenen bir kelime.
Ama bizim coğrafyamızda barış, sadece bir dilek değil; kanla, gözyaşıyla, bedelle anılan bir kelime. Çünkü bu topraklara barış hiçbir zaman bedelsiz gelmedi. Her bir harfi, bir şehidin kanıyla yazıldı.
Şimdi Türkiye yeni bir sayfa açıyor.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ifadesiyle “terörsüz Türkiye” süreci başlatılıyor.
Ve bu sürecin adı “Türkiye Modeli” olarak tarihe geçecek.
Peki bu model ne demek?
Türkiye Modeli, teslimiyetin değil, tavizin değil; dik duruşun, devlet aklının ve milletin vicdanının modelidir.
Dünyada birçok örnek gördük. Kolombiya’da FARC’a anayasal haklar tanındı. ETA’nın bitirilmesi için affa varan adımlar atıldı. Filipinler’de silah bırakan örgütler özerklik aldı. Hepsinde devlet geri çekildi, halk ikna edildi. Ama biz o yolların hiçbirine girmedik. Çünkü bu millet ne pazarlık kabul eder ne tehdit.
Bizim modelimizin öznesi; masadaki müzakere heyetleri değil, şehitlerimizin gözleri açık gitmiş babalarıdır.
Bu yüzden Sayın Erdoğan’ın “Şehitlerin ruhunu incitecek hiçbir adım yoktur, olamaz” sözü; sadece bir açıklama değil, bir siyasi sınır, bir ahlaki duvardır. Ve o duvarı yıkmaya kimsenin gücü yetmez.
Uluslararası kamuoyu ise bu süreci hayretle izliyor.
Çünkü onlar yıllardır Türkiye’yi hep krizle, çatışmayla tanıdılar. Türkiye güçlü olduğunda rahatsız oldular, sessiz kaldığında alkışladılar. Ama şimdi tablo farklı. Şimdi bir ülke çıkıp diyor ki: “Ben terörü diz çöktürdüm. Ben barışı sizin yazdığınız reçetelerle değil, kendi tarihimin vicdanıyla sağlayacağım.”
Ve bu, sadece Türkiye’yi değil, bütün Orta Doğu planlarını yerle bir ediyor.
İşte bu yüzden, Türkiye Modeli onlar için sadece bir siyasi örnek değil, aynı zamanda bir meydan okumadır. Bu süreç tamamlandığında sadece PKK silah bırakmış olmayacak; aynı zamanda Türkiye’yi içeriden dizayn etmeye çalışan emperyal senaryolar da boşa çıkmış olacak.
Fakat…
Bir süreç ne kadar stratejik olursa olsun ne kadar doğru yürütülürse yürütülsün; eğer şehit ailelerinin yüreğinde kabul görmüyorsa, o sürecin meşruiyeti eksik kalır.
Bu ülkenin her şehit annesi, her yetim evladı, “Babam boşa gitmedi” diyemiyorsa, o süreç kazanmamış demektir.
Şehit ailelerinin duası alınmamışsa, milletin rızası alınmamış demektir.
Bu yüzden Türkiye Modeli hem güçle masaya oturmayı hem de o masanın altına milletin vicdanını koymayı gerektirir.
Şehitlerin kanı, sadece bayrağa değil, yürütülen her sürece karışır. Onun için atılan her adımda önce onların ruhu gözetilmelidir.
Netice mi?
Bu kez kazanan Türkiye olacak.
Bu kez terör baronları değil, dua eden anneler, yetim büyüyen evlatlar, şehidine sarılı bayrak olacak.