enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
20:31 Elektronik Müziğin Yeni İkilisi Mass Cust’tan Global Vizyonlu İlk Single: “Beginning”…
12:36 Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş’tan mübarek üç aylar mesajı
00:57 Sadettin Saran hakkında adli kontrol kararı
00:52 AJet Yönetim Kurulu Başkanı Bolat: “THY ile daha fazla iş birliği için çalışma yapıyoruz”
00:44 KODA, bir yıl boyunca sahada üretti, denedi, paylaştı…
00:38 Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınmada Kadın Derneği’nin (USKD) yeni hizmet binası hizmete girdi…
00:36 Kıbrıs’ta Rum barbarlığı: Kanlı Noel
00:35 İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ” Resmi Gazete’de yayımlandı.
00:29 Pakistan: İmran Han ve eşine 17’şer yıl hapis cezası
00:18 Bakan Güler: “SDG’nin ferdi entegrasyonu şart. Kimseden icazet almayız”
00:17 Türkiye ve Umman arasında 17 alanda iş birliği protokolü imzalandı
00:14 Bakan Güler: Rusya-Ukrayna arasında İHA ve İDA’lar karşılıklı olarak yoğun şekilde kullanılıyor…
00:13 Köpekler felaketleri önceden hissediyor mu?
00:06 “Üç Jokerli Konken” Almanya’da beğeni topladı…
00:03 Prof. Dr. Mühip Kanko, “İHA ihlalleri, güvenliğimiz açısından alarm verici”
00:01 Türkiye, ABD, Katar ve Mısır arasında Gazze toplantısı
00:01 Bakan Tunç: Sanal Bahis aile bütünlüğünü tehdit ediyor
11:16 İslam aleminin üç ayları Pazar günü başlıyor…
10:52 Bakan Tunç: ‘Terörsüz Türkiye’ süreci ülkemiz için, milletimizin geleceği için çok önemli bir süreç…
08:59 İHA tehdidi: Türkiye’nin hava savunması hazır mı?
TÜMÜNÜ GÖSTER →

İnanca Saldırı

İnanca Saldırı
A+
A-

Baskıcı ve dışlayıcı laiklik uygulamaları başta olmak üzere birçok alanda normalleşme yaşandı. Demokratikleşme dalgalarıyla siyasi alan normalleştirildi. Normalleşme süreçleri, direnç siyasetleri ile etkisiz hale getirilmeye çalışıldı. İktidara toplumsal desteğin her seçim döneminde artması, katı laikçi muhalefet odaklarını da görünürde normalleşmeye zorladı.

Nebi Miş | Yazar | Kriter Dergi

Doç. Dr. Nebi MİŞ & SETA Genel Koordinatörü ve Siyaset Araştırmaları Direktörü

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7. Din Şûrası’nın açılışında çok önemli açıklamalar yaptı. Küresel dijital hareketin inançları ve özellikle İslam’ı hedef aldığından hareketle, yeni bir “inanca saldırı dalgası” ile neyin amaçlandığını anlattı.

Bu küresel dalganın, kökü mazide olan içerdeki yansımaları ile ilgili de önemli mesajlar verdi. Son günlerde 28 Şubat döneminde üretilmiş senaryolar ve psikolojik harp taktiklerinin bir benzeri yeniden güncellenerek devreye sokulmaya çalışılıyor.

Erdoğan konuşmasında; filmler, diziler ve televizyon programlarının dini değerleri, dindarları yeniden hedef haline getirdiğinden bahisle, “2024 Türkiye’sinde 28 Şubat’ı hortlatmaya çalışanlara göz yummayız. Böyle bir atmosferin oluşmasına asla fırsat vermeyiz” dedi. Mukaddesata yönelik saldırıları ise “milli güvenlik sorunu” olarak nitelendirdi.

22 yıllık AK Parti iktidarında katı, baskıcı ve dışlayıcı laiklik uygulamaları başta olmak üzere birçok alanda normalleşme yaşandı. Demokratikleşme dalgalarıyla siyasi alan normalleştirildi. Normalleşme süreçleri, direnç siyasetleri ile etkisiz hale getirilmeye çalışıldı. İktidara toplumsal desteğin her seçim döneminde artması, katı laikçi muhalefet odaklarını da görünürde normalleşmeye zorladı.

CHP’nin geçmişte öncülük ettiği katı, yasakçı ve baskıcı laikçi yaklaşımın toplumun geniş muhafazakâr kesimleri tarafından sorunlu görülmesi, parti yönetimlerini de bu konularda konjonktürel arayışlara itti.

Helalleşme üst başlığında bir söylem seti devreye sokuldu. Zaman zaman geçmişte savundukları politikaların yanlışlığı mahcup bir siyasi dil ile ifade edildi.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gerektirdiği yüzde elli oy oranına ulaşma zorunluluğu taktiksel olarak devreye sokulan siyasetin sürdürülmesini mümkün kıldı. Sağ partilerle kurulan ittifaklarla ve geçmişte AK Parti’ye destek veren ama sonradan muhalefete yanaşan eklektik gazeteci ve akademisyenlerle bu taktiksel duruş tahkim edilmeye çalışıldı.

Siyasetin üst kademesinde planlanan ve seçimlere yönelik işlevsel hale getirilen bu duruşa bir süreliğine de olsa, katı laikçi çevreler suskunlukla karşılık verdiler. En azından seçimlerin kazanılması için bu suskunluğun gerekli olduğunu düşündüler.

Ancak bu çevrelerin mütedeyyin muhafazakâr kesimlere yönelik sorunlu bakış açılarında hiçbir değişiklik yoktu. 2023 seçimlerinin ardından içlerinde tuttukları öfkeyi hızla açığa çıkardılar. 2024 yerel seçimlerinde muhalefetin seçimlerden önde çıkması, bu çevreleri daha da cesaretlendirdi.

Diyanet İşleri Başkanı’nın ya da cuma hutbelerinde hocaların dinin hükümlerini hatırlatması bile sorun olarak tartışıldı. Dinin hükümlerinin hatırlatılmasından rahatsızlık duyan çevreler, nefret söylemine varan hakaretleri kamusal alanda siyasal pozisyon üretmenin yeni aracı olarak gördüler.

Din adamı görünümündeki kişilerin şova varan anlatımları, sorunlu açıklamaları, sosyal medyada güya dindar görünümlü anonim hesapların tezviratları tüm dindarlara yüklendi. Dindarlara saldırmanın, aşağılamanın, hakaret etmenin gerekçesi olarak bu tür paylaşımlar araçsallaştırıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında meselenin bu yönü ile ilgili gözden kaçmaması gereken önemli bir husus daha vardı: “Din adamlığıyla şovmenlik aynı kisvede bulunamaz. Şöhret hastalığı, samimiyetin ortadan kalkmasına neden olur. Bunun vebali ağırdır. Topluma örnek olması gereken kişilerin samimiyetten uzaklaşması hem de iki cihanda hesabı verilemez ağır bir vebaldir.”

Mütedeyyin ve muhafazakârları hedef haline getiren saldırılara karşı herkesin dikkatli olması gerekir. Geçmişten ders çıkarmak önemli. CHP yönetimine bu konuda önemli bir sorumluluk düşüyor. Meseleye kendi tabanında belirli kesimin konsolide olacağı bakış açısıyla yaklaşmamalı. Böyle bir yaklaşımın ne ülkeye ne de CHP’ye bir faydası olmadı. Bu dönemde ise hiç olmaz.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.