enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
11:57 TTI İzmir 2025: Turizmin Nabzı Bu Yıl İzmir’de Attı…
10:24 2026 FIFA Dünya Kupası’nda fikstür belirlendi…
08:57 Dış Bakış Dergisinin “TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI” Özel Sayısı Yayında
00:57 CHP’nin Avrupa’nın Çöküşüyle Bütünleşme Programı-3 – Küresel sermayeye güvenceler
00:42 KKTC Cumhurbaşkanı Erhürman Seçmen Kitlesine Neyi Vaat Etti?
00:34 Bakan Fidan, 23. Doha Forumu kapsamında, basına açıklamalarda da bulundu…
00:31 Dışişleri Bakanı Fidan, “Suriye hükümeti ve SDG kendi aralarında bir anlaşma yapabilirler”
00:31 Türk tarımında son yılların en dikkat çeken ve en çok kazandıran ürünlerinden biri gilaburu…
00:29 Kriter’in Aralık Sayısı Çıktı!
00:22 Bakan Fidan, “İsrailler tarafından gerçekleştirilen ateşkes ihlalleri gerçekten tarif edilemez düzeyde”…
00:19 TCMB’nın 11 Aralık’taki Para Politikası Kurulu toplantısına sayılı günler kaldı…
00:06 Dışişleri Bakanı Fidan, “İsrailliler için işkence bir intikam eylemi”
12:31 Haftayı Geri Sar:10 maddede bu hafta
10:59 İznik 1700 yıl sonra yeniden dünya gündeminde…
06:43 CHP’nin Avrupa’nın Çöküşüyle Bütünleşme Programı 2 – CHP’nin farklı kimlikleri
00:45 Karadeniz’de Ukrayna’nın Operasyonları
00:40 Erbil-Ankara hattında gerilim: ‘Maksadını aşan yorumlar endişe verici’…
00:39 Türkiye’de öğretmen istihdamı, köklü düzenlemeler içeren Öğretmenlik Mesleği Kanunu…
00:29 Dijital şiddet artıyor: Kadınlar daha fazla risk altında
00:19 2026 Yılı Türkiye İçin Diplomasi Yılı mı Olacak?
TÜMÜNÜ GÖSTER →

ABD, Rusya, AB ve Çin arasında Türk Dış Politikası

ABD, Rusya, AB ve Çin arasında Türk Dış Politikası
A+
A-

Türkiye yönünü çoktan “bağımsızlık” olarak belirledi de küresel güçlere bu politikasını kabul ettirmenin çabası içerisinde. Zira gerek ABD ve AB gerekse Rusya ve Çin, bütün küresel güçlerin yaptığı gibi nüfuz alanlarını koruma ya da genişletme çabası içerisinde. Türkiye de diğer orta büyüklükteki devletler ya da bölgesel güçler gibi onların bu nüfuz politikalarının hedefi durumunda.

   Prof. Dr. Kemal İNAT

Türk dış politikası küresel aktörler arasındaki güç mücadelesi içerisinde kendisine bir yön bulmaya çalışıyor.

Daha doğrusu Türkiye yönünü çoktan “bağımsızlık” olarak belirledi de küresel güçlere bu politikasını kabul ettirmenin çabası içerisinde. Zira gerek ABD ve AB gerekse Rusya ve Çin, bütün küresel güçlerin yaptığı gibi nüfuz alanlarını koruma ya da genişletme çabası içerisinde. Türkiye de diğer orta büyüklükteki devletler ya da bölgesel güçler gibi onların bu nüfuz politikalarının hedefi durumunda. Jeostratejik açıdan çok önemli konuma sahip olması ise Türkiye’yi bu küresel aktörlerin ilgisine ve müdahaleci politikalarına daha fazla maruz bırakıyor.

15.-17. Yüzyıllar arasında Türkiye de (Osmanlı İmparatorluğu) küresel bir güçtü ve bugünkü küresel güçler gibi, geniş nüfuz alanlarına sahipti. Ama 18. Yüzyıldan itibaren zayıflamaya başlayan Osmanlı İmparatorluğu, 19. yüzyılda hâlen geniş topraklara sahip olmasına rağmen gücü azalarak bölgesel güce dönüştü ve dönemin yükselen güçleri İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya ve Almanya’nın nüfuz alanına dâhil oldu.

19. yüzyıldan itibaren Türk dış politikasının temel hedefi, dönemin küresel güçlerinin etki alanından kurtulup bağımsız olabilmek ve tarihinin önemli kısmında olduğu gibi yeniden küresel aktöre dönüşmek oldu. Zira bağımsız olmakla küresel aktör olmak arasında çok yakın bir ilişki vardır: Bağımsız hareket etmeden küresel güç olunamaz…

Söz konusu dönemde Türkiye’deki bütün iktidarların bu temel hedefe ulaşma konusunda aynı kararlılıkla hareket ettiğini söylemek güç belki. Zira bağımsız dış politika izlemenin ve küresel aktör olmaya çalışmanın bedeli bu yolda hareket eden iktidarlar için çok ağır olabiliyor. AK Parti iktidarının özellikle son 10 yılda küresel güçlerle yaşadığı sorunları bu açıdan değerlendirmek gerekir.

Bölgesel güçlerin bağımsız dış politika izleme ve küresel güce yükselme hedefiyle attıkları adımları analiz ederken ve onların dış politika başarılarını ölçerken en fazla dikkat edilmesi gereken husus bu yolda karşılaştıkları direnci nasıl aşmaya çalıştıkları konusudur.

Bu açıdan Ankara’nın başarısını ölçmek için, Türkiye ile benzer hedeflere sahip İran’la karşılaştırma yapılabilir.

İran da Türkiye gibi, bağımsız dış politika izleme ve küresel güce dönüşme hedefine sahiptir. Hatta bu yönde atılan somut adımlar ve radikal söylem açısından bakıldığında Tahran’ın Ankara’dan çok daha önce bu yönde hareket ettiği ve ağır bedeller ödemeye başladığı görülür. Ancak gelinen nokta itibarıyla  bakıldığında İran’ın bu süreci yönetme konusunda Türkiye’ye göre daha başarısız olduğunu söylemek gerekir. Dünyanın en büyük ikinci doğalgaz rezervlerine sahip ülkesi ve dördüncü en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi olan İran, enerji kaynakları açısından büyük ölçüde dışa bağımlı olan Türkiye kadar etkin bir dış politikaya ve güce sahip değil.

ABD ve Avrupa ülkelerinin uyguladığı yaptırımlar İran’ın zengin potansiyelini güce dönüştürmesini bu ülkenin küresel bir aktör olmasını engelledi.

İran açısından bir başka sorun ise 1979’daki devrimle birlikte Batı’ya olan bağımlılıktan kurtulmaya çalışırken geldiğimiz noktada Çin ve Rusya’nın bu ülke üzerindeki etkisinin oldukça yüksek boyutlara ulaşmış olmasıdır.

Türkiye ise Batı’nın kendi dış politikasındaki ağırlığını azaltmak için Rusya ve Çin gibi aktörlerle ilişkilerini geliştirmeye çalışırken ABD ve Avrupa’ya da sırtını dönmeyerek çok boyutlu dış politika yaklaşımıyla hareket ediyor. Yani İran gibi bazı küresel güçlere sırtını dönerek kendisini diğer küresel güçlere mahkûm etmiyor. İran’dan farklı olarak, kendisini çok ağır yaptırımlara maruz bırakacak aşırı sert politikalardan uzak duruyor.

Bir taraftan bağımsız dış politika çizgisinde ısrar edip Batılı küresel güçlerin tepkisini çekmek, diğer taraftan ise İran’ın maruz kaldığı türden ağır yaptırımların hedefi olmamak Türk dış politikasının bugüne kadarki dengeli ve hesaplı adımlarının başarısıdır.

Ama Türkiye bağımsız dış politika ve küresel aktör olma yolunda ilerlediği sürece karşı hamlelere maruz kalacağı için bu dengeli ve çok boyutlu dış politikanın bundan sonra da aynı hassasiyetle sürdürülmesi önemlidir…

[TÜHA Haber Ajansı, 16 Şubat 2021]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.