enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
10:34 KGK acıyla sarsıldı. Hatay Temsilcisi  Seyfittinoğlu hayatını kaybetti.
08:38 Özgürlüklerine kavuşan Filistinliler, cezaevi tişörtlerini ateşe vererek özgür hayatlarına başladılar
08:23 Moskova Şara hükümetine neden para gönderdi?
08:06 CHP’de cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecinde perde arkasındaki bilek güreşlerinin ve algı operasyonlarının sonu gelmiyor
07:56 Irak, Suriye’nin istikrarını desteklemeye ‘kararlı’
07:41 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ndeki (GKRY) uzantısı Knews’den, küstahça Türkiye Pakistan iş birliğine saldırdı
07:29 Mehmet Keskin’den, Mahkeme Mahkumiyeti ve Yayınlarara cevap var!
07:26 Avrupa’da Trump paniğinde Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, Paris’te ev sahipliğinde bugün Avrupalı liderler zirvesi başlıyor
07:24 Peynir Alırken Bu 5 Markadan Uzak Durun!
07:05 Suriye’nin Geçiş Hükümetinin Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, İdlib, ve Halep’in ardından Afrin’i ziyaret etti
06:54 Özgür Özel’in Genel Başkan seçildiği CHP kurultayının iptali için dava açan delegenin şikayet dilekçesini Sabah gazetesi yayımladı
06:51 Yorum: “Paşinyan’dan Barış sürecine Tek Taraflı Bakış”
00:16 Fahrettin Altun’dan The Economist’e tepki
20:45 AK Parti Sözcüsü Çelik’ten Özgür Özel’e tepki
20:28 MHP Genel Başkanı Bahçeli: TÜSİAD’ın vesayetçi sancıları nüksetti
19:29 Fotoğraf Krizinin Perde Arkası
10:29 BM’de ‘Türkiye’ düzeltmesi: ‘Turkey değil Türkiye’
09:42 Hazır Giyim Sektörü, Sürdürülebilirlik URGE Projesi kapsamında Kurumsal Karbon Ayakizi Eğitimine başladı
08:50 Kocaeli’de İlk beşe giren ihracatın en fazla yapıldığı sektör belli oldu!
08:34 AK Parti Grup Başkanvekili Gül, “Türkiye’nin 2025 yılında darbe anayasasından kurtulması gerekiyor”
TÜMÜNÜ GÖSTER →

“Dil olmadan din, din olmadan musiki, musikisiz din olmaz”

“Dil olmadan din, din olmadan musiki, musikisiz din olmaz”
13.01.2025
A+
A-

Müslümanların, özellikle aydınlarının, geçmişte de şimdi de sorumlulukları çoktur. Bu sorumluluğu yerine getirememişlerdir. Bu yüzden İslamın başına gelmeyen kalmamıştır. Bu günah, yukarıda zikrettiğimiz kız çocukları ve yaşları meselesinden ibaret değildir.

Prof. Dr. Yümni SEZEN-

TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency

Anlayış kıtlığından, işimize de öyle geldiğinden, gerçekler görünmez kılınmış, yanlış fetvalara, asılsız veya saptırılmış dayanaklara sığınılmıştır. 150-200 yıl sonra kayda geçirilen rivayetlerdeki problemler, ancak bugün anlaşılmaktadır. Zamanında tartışanlar da olmuştur ama bunlar hep perde arkasında kalmış, itibar edilmemiştir. Anlama ve rivayet problemi geçiştirilmiştir. En önemlisi, İslamın Arap kültürünün içine hapsedilmesi, bundan ibaret zannedilmesi, zannettirilmesidir.

Yanlış fetvalar, çarpık bakışlar çoktur da bir misal daha vererek bu konuyu geçelim. “Müzik zinaya yol açar.” İslamı tanıyamamanın ölçütlerinden biri budur. Zinaya yol açanları izah edemeyince, kolay yol bulunmuştur. Oysa, birbirinden ayrılmayan, ruhî üretimi sağlayan üç kültür çekirdeği vardır.

Dil-din-musiki. Dil olmadan din, din olmadan musiki, musikisiz din olmaz. Güzel ses ve bununla icra, işin aslını anlatır. Tarikat bağımlısı, maleyani musikiyi kastediyoruz, diyecektir. Hz. Peygamber’in, Hz. Ayşe’yi omuzuna alarak duvar arkasından çalgılı çengili düğün ve eğlenceyi seyrettirdiğini bilmiyorlar mı?

Hz. Peygamber döneminde, evlenme ve sünnet düğünlerinde, diğer bazı neşe zamanlarında, sahabenin eğlendiği, bu eğlencelerde güzel ses, musiki aleti kullanıldığı, şarkı, def, davul, ud, kaval, oyun, yarış, mizah, şiir, kullanılan usul ve vasıtalar olmuştur ve bunlar hadislerde de geçmektedir (Daha geniş bilgi için bkz. Nebi Bozkurt, Hadiste Folklor, Eğlence, İstanbul 1997, s. 56-131). İslama göre, bir müzik aletinin nağmelerinden çıkanlarla duygu titreşimi yaşanmayan yerde insan yoktur ki Müslüman olsun.

Birbirine saldıran cemaatler ve tarikatlar, İslamı adeta devralmıştır. Uzun hikâye olan geçmişi geçelim, şimdi Türkiye’de 3 milyonu aşan tarikat mensubu var. Tarikat okul ve yurtlarında 300 bin civarında öğrenci var. Devlet, tarikatlara her yıl milyonlarca lira para harcıyor. Gel de çık işin içinden.

Hassas Müslümanı üzen sadece Müslümanlığın ve Müslümanın kamburları değildir. Olumsuz malzeme toplayıp, inançsızlıklarına destek arayanlar, madalyonun öbür yüzüdür. Din karşıtları, zımnen veya alenen, din zaten böyledir, yanlış anlatım bahane edilmemelidir, özü de sözü de bundan ibarettir derler.

Müslümanların nasıl bir Müslüman olduğu haklı olarak sorgulanırken, İslamın kendisi sorgulanmaya başlamıştır. Bu haksız ve adaletsiz tutumun, kendisi de bilgisizcedir. Son yıllarda dile dolananlardan biri şudur: Peygamber, Ebubekir’in kızıyla evlendi. 9 yaş yalanını da katarak. Osman ve Ali, Peygamberin kızlarıyla evlendi. Peygamber, Ömer’in kızıyla evlendi. Ömer, Ali’nin kızıyla evlendi. Çok yerde gerçeği açıklandığı halde, ısrarla, Peygamber evlatlığının boşadığı eşiyle evlendi. v.s. Öyle bir karmaşa yaratılıyor ki, dalgın olur ve dikkatli davranmazsanız, sanki birbirinin kızını karısını almış gibi kaos oluşuyor.

Torunların evlilikleri bile dile dolanmıştır. Önce belirtelim ki bu evliliklerin bir kısmı Hz. Peygamberin vefatından sonra olmuştur. İkincisi, toplumsal, fıtrî, doğal sınırlar da, Kur’an’ın getirdiği sınırlar da aşılmamıştır. Kur’an, evlenilmeyecek yasakları saymıştır. Ana, kız, kız kardeş, hala-teyze, kardeş kızı, kız kardeş kızı, amca, dayı, oğul, süt anne, süt kardeş, kayınvalide, üvey kızlar, üvey anne, evli kadınlar ile evlenilemez (Nisa-22, 23, 24).

Her toplumda, istisnai sapıklıklar hariç, bu sınır korunmuştur. İnsan fıtratındaki ve doğal düzendeki sınırları Kur’an hatırlatmıştır. Sınırlar korunmuştur ama, belli bir niyetin malzemesi olarak bahane edilebilecek bu kadar yakın evlenmeler neden? 7. yy. da Arabistan yarımadasında küçük bir kabile ve topluluktan söz ediyoruz.

Müşriklerle evlenilemeyeceğine göre, çoğunluk olan müşrikleri de dışarda tutacaksınız. Mekke döneminde Müslüman sayısı (hicrette) 95 kişidir. Medine’de 632’ye kadar, 10 yıl içinde 40-50 bine çıkmıştır.

Veda Hutbesi’ndeki sayının 114 bin olduğundan söz edilir ama, bunların çoğu çevreden gelen Müslümanlardır. Özellikle başlangıçta, sınırlar korunarak, evlenme çemberi dardır. Klan, aşiret, kabile nedir, kömünote ve sosyete nasıl işler, bilmeyenler, kasıt da taşıyorlarsa, laf üretip dururlar. Batının geçmişteki feodal düzeni ve olumsuzluklarıyla karıştırma, ihmal edilmemiştir. Bu kurnaz aydınların (!) ustası Turan Dursun olduktan sonra… Engels’e bile sadık kalınsaydı, bu densizlikler yapılmazdı.

Hint’te, İran’da, Yunan’da, Araplar’da, bütün dünyada kadın, bir metadan daha kötü iken, İslam’da kadın, insanlığına ve kişiliğine kavuşmuştur. Bunu yalan ve iftiralarla örülü, aptal ve ahmaklarla desteklenmiş kaynaklardan değil, samimi ehlinden öğrenmelidir. Gerekli bilgiler verilmiştir.

Mevcut bazı halleriyle İslam olmadığı halde, olan bitene İslam diye bakmak, bugün “medeniyet” olmadığı halde mevcuda medeniyet diye bakmaya benziyor. Sigara üretir, paketin üzerine öldürür ha! diye yazarsın, ama üretmeye ve para kazanmaya devam edersin, zina kötüdür der ama onu suç olmaktan çıkarırsın, fuhşun önünü açarsın, evlilikten, soy soptan, şecereden, milli kimlikten bahsedersin ve fakat nikâhsız evliliği desteklersin, bütün kolaylığı gösterirsin. Adaletten söz eder, adaletten her geçen gün uzaklaşırsın, hileyi hurdayı, canbazlığı kandırmayı, entrikayı, adına politika dediğin her türlü “insanî düşüşü” adaletin içine boca edersin. Her şeyi paraya tahvil edersin. Bunların adına medeniyet dersin.

Kızına, torununa tecavüz eden baba ve dedelerin, kız kardeşiyle yatanların, medeni (!) dünyada haddi hesabı yoktur. Uzantıları Türkiye’de de boy göstermektedir. Damadıyla kaçan kaynana, internette tanıştığı 15 yaşındaki çocuğa kaçan 4 çocuklu kadın, 4 torun sahibi ve evli anneanne ile kaçan üç çocuk sahibi evli adam, 70 yaşındaki adama kaçan 18 yaşındaki kız, 30 yıllık evli 7 çocuk 4 torun sahibi adama kaçan 25 yıllık evli ve 4 çocuk ve 3 torun sahibi babaanne, yabancı kadınla yaşayabilmek için ve kendisi evli olduğu için, öz babasıyla nikah kıydırtan adam… Daha neler neler, hepsini yazmaya gerek yok (daha geniş bilgi için bkz. Yılmaz Özdil, Sözcü Gazetesi, 14.12.2022). Bunlar iki dine, “özgürlük dini” ile “medeniyet dini”ne göre olanlardır. Zekâsı gelişmemiş olanlar, bizim özgürlüğe ve medeniyete karşı olduğumu zannedeceklerdir. Bunlar ne özgürlüktür, ne medeniyettir. İkisinin de istismarıdır. Tıpkı dinin istismarı gibi.

İstismarlar ve çirkinlikler oluyor diye ne özgürlükten, ne medeniyetten vazgeçeceğiz. İstismar ve çirkinlikler oluyor diye, yani Kitabın dini ile din diye yaşanan birbirine uymuyor diye İslamdan vazgeçmeyeceğiz. İstesek de vazgeçemeyiz. Bir şey doğru ve gerçekse vazgeçme, ancak hayalde olabilir.

Yapacağımız şey, cehaleti gidermek, düzenbazlığı önlemektir. Söylenip durmuştur ve işi bilen mütefekkir, filozof, yazar, bilim adamı söylemiştir ki dinsiz toplum ne olmuştur, ne olabilir. O güne göre oldukça medeniyette ileri olan Mısır’daki Firavunlar dönemi, ki aynı zamanda zulüm dönemidir, dini alana mağlup olmuştur.

Avrupa, kilise-feodalite zulmünü, engizisyon dönemini yaşadı. Bilim gelişti, akıl dinine kadar değişmeler oldu, çeşitli fikir akımları, ideolojiler gelip geçti, ama dinden vazgeçmedi. İster bozulmuş haliyle, ister kültüre aktarılmış şekliyle olsun, yerinde duruyor.

Rusya’da, 70 yıllık din karşıtı siyaset, ideoloji, yönetim, dinsizlik eğitim-öğretimine rağmen, Ortodoks kilisesi yerli yerinde duruyor. Çin’de de öyle, Hint’te de. İnananıyla, inanmayanı ile dini hayat her yerde devam ediyor. Ama bu dediklerimiz, sadece sosyolojik gerçektir, dinin özü, doğru olan, olması gereken gerçeği değildir.

Söylediklerimiz aynı zamanda inanmayan birilerini inandırmak için değildir. İnanmanın da inanmamanın da kendine göre psikolojik iklimi vardır. İnanan inanır, inanmayan inanmaz. Bütün delillere rağmen, inanmayan birinin kendine göre akli, tecrübi, bilimsel sebepleri olabilir. Bu, ayrı bir konudur. Ancak yanlışlara, iftira veya saptırmalara, dindarında dinsizinde kurban olmaması gerekir. Doğrusunu bilelim de yine inanmazsak inanmayalım. Bunu demek istiyoruz.

Türk milletinin geleceğini tehdit eden iki uyuşturucudan biri, madde bağımlılığı ile oluşan ve gençleri tehdit eden uyuşturucu, diğeri özünden ve rotasından saptırılmış din anlayışı olan uyuşturucu.

Fethullah Gülen’le zirveye tırmanmış bozulma ile, 6 yaşındaki kız çocuğuna tecavüzü din zannetmiş tarikat ve cemaatlerle yaşanan afyonkeşlik yakayı bir kere daha ele vermiştir. Buna karşı gerekenler yapılmadıkça, Türkiye’ye rahat yoktur. Son sözümüz budur

Yümni Sezen - Biyografya

Prof. Dr. Yümni SEZEN

***

Yazar hakkında

 İlâhiyatçı. 18 Mart 1938, Birecik / Şanlıurfa doğumlu. Birecik Dumlupınar İlkokulu, Gaziantep Lisesi (1957), Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi (1961) mezunu. 1961 yılında İstanbul Ortaköy Eğitim Enstitüsü öğretim üyesi oldu. Çeşitli öğretmen okulları ile liselerde öğretmenlik ve yöneticilik (1961-75) yaptı. 1976-78 yılları arasında Çapa Yüksek Öğretmen Okulu müdürlüğü görevinde bulundu. Ardından Kadıköy İmam Hatip Lisesinde yedi yıl öğretmenlik yaptıktan sonra (1978-85) Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde öğretim üyeliğine geçti. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyal Yapı ve Sosyal Değişme Anabilim Dalında doktorasını tamamladı (1986). Sırasıyla yardımcı doçent, doçent ve profesör oldu. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesinde Din Sosyolojisi öğretim üyeliğinden 2001 yılında emekliye ayrıldı.

1973’ten itibaren din sosyolojisi ve İslâmî sosyoloji alanlarında yazdığı makaleleri Millet, Hergün ve Ortadoğu gazeteleri ile Ülkücü Kadro (1976), İnanç (1984), Sur (1987), Bilgi ve Hikmet, MÜ İlâhiyat (1974-94), Türk Yurdu, Yeni Türkiye dergilerinde yayımlandı. İstanbul ve Anadolu Aydınlar Ocağı, Turan Kültür Vakfı, Avrasya-Bir Vakfı üyesidir.

ESERLERİ:

Günümüzde İslâmiyet ve Milliyetçilik (1978), Sosyolojiye Göre Halk, Millet, Devlet (1982), Tarihî Maddeciliğin Tahlil ve Tenkidi (1984), Kur’ânı Kerîm’e, İlim ve Felsefeye Göre Hayatın Manası (1984), Sosyoloji Açısından Din (1988), Sosyolojide Temel Bilgiler ve Tartışmalar (1990), Türk Toplumunun Laiklik Anlayışı (1993), İslâm Sosyolojisine Giriş (1994), Maddeci Felsefenin Çıkmazları (1996), Hümanizm ve Türkiye (1997), Hümanizm ve Atatürk Devrimleri (1998), İslâm’ın Sosyolojik Yorumu (2001), Çağdaşlaşma Yabancılaşma ve Kimlik (2003), Kurban ve Din (2004), Dinlerarası Diyalog İhaneti: Dini-Psikolojik-Sosyolojik Tahlil (2005).

KAYNAK: Yümni Sezen / Dinlerarası Diyalog İhaneti: Dini-Psikolojik-Sosyolojik Tahlil (2005), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.