enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
17:31 Türkiye’nin denizlerdeki hakimiyet kararlılığını ortaya koyan DENİZKURDU-II/2025 Tatbikatı start aldı.
17:10 CHP’li milletvekilleri ile genel başkan yardımcılarını taşıyan otobüsün şoförüne istenen ceza açıklandı…
16:22 İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 87 yaşında amcası Nurettin Altun hayatını kaybetti.
14:33 Azerbaycan’dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için önemli bir adım daha…
09:46 Yeni bir araştırma, sıcak bölgelerde yaygın olan ölümcül mantar hastalığının küresel ısınmayla yayılabileceğini ortaya koydu…
09:12 Mart ayında Suriye’deki Alevi azınlığa yönelik infazlarla ilgili bir şüpheli, hükümet güçlerini suçladı…
09:11 Ana muhalefet partisi CHP, erken seçimi zorlamak için nasıl bir strateji izleyecek?…
08:52 Uluslararası Aile Forumu düzenlenecek…
08:42 Almanya’da başbakan seçilen Friedrich Merz kimdir?…
08:09 Avrupa Parlamentosu’ndan Türklere Schengen vizesi için ‘kapasite artırma’ çağrısı…
08:07 Türk Rivierası olarak bilinen Akdeniz kıyısındaki Antalya, D8 Yılın Turizm Şehri Ödülü’ne layık görüldü…
07:28 Bakan Uraloğlu, “23 yılda 740 kilometrelik 430 yeni tünel inşa edildi”…
22:49 Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi ziyaret etti…
22:33 Dışişleri’nden İsrail’e tepki: Yayılmacı ve tahripkar anlayışın tezahürü…
19:06 Almanya’da Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) lideri Friedrich Merz, ikinci oylamada başbakan seçildi…
13:43 Türkiye’nin tanınmış rap sanatçılarından Lvbel C5, şarkılarında uyuşturucuya özendirme suçundan tutuklandı…
13:23 Adı Hollanda ile özdeşleşmiş İlhan KARAÇAY, ‘Siyasi cinayeti neden yazmadı’ğını açıklıyor…
12:54 Okullar Arası Türkiye Korfbol Şampiyonası’nda Kartepeli öğrenciler Türkiye Şampiyonu oldu…
12:35 Trendyol 1.Lig’de bitime haftalar kala şampiyonluğunu ilan eden Kocaelispor’un şampiyonluk kutlamalarındaki programı ve bilet fiyatları belli oldu…
11:32 Iğdır oynadı biz izledik!…
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Yabancı sermayeye aşırı bel bağlanmaz

Yabancı sermayeye aşırı bel bağlanmaz

Küresel ekonomik atmosfer 2000’lerin başındaki kadar toz pembe değil. Yabancı sermayeye aşırı bağımlı olmak elde edeceğiniz marjinal faydayı zamanla azaltır. Bu gerçeği dikkate alarak ekonomi politikalarını tasarlamalıyız.

Aşılama hızı küresel ekonomi için de hayati önem taşıyor - Son Dakika Haberleri

Prof. Dr. Nurullah GÜR & İstanbul Medipol Üniversitesi Dekan Yardımcısı

Türkiye seçim atmosferine girmiş durumda. Seçim gündeminin en önemli meselelerinden biri ekonomi. Sadece içeride değil, dışarıda da seçim ve ekonomi konusuna hatırı sayılır bir ilgi var. Uluslararası finans kurumları seçim sonrası ekonomi politikalarında değişim yaşanması durumunda Türkiye’ye yabancı sermaye akabileceğine yönelik raporlar yayınlıyorlar. Seçimin ardından ekonomi politikalarının değişip değişmeyeceği ayrı bir konu. Bu tartışmadan bağımsız olarak yabancı sermaye meselesini masaya yatıralım.

Türkiye, ekonomi politikalarını ortodoks bir çizgiye kaydırsa da o raporlarda zikredilen 40-50 milyar dolarlık yabancı sermayenin kısa sürede Türkiye’ye akması sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Aslında Türkiye, bundan çok daha fazla parayı 2000’lerin başında kendine çekmeyi başarmıştı. Bunu bir kez daha başaramaz mı diye sorabilirsiniz.

Küresel ekonomik atmosfer 2000’lerin başındaki kadar toz pembe değil. Ayrıca liberalizmden de ciddi bir kopuş var. 2008 küresel finans krizi, Brexit, ticaret savaşları, koronavirüs salgını ve Rusya- Ukrayna Savaşı gibi şok gelişmeler, küresel sermayenin yatırım iştahını azalttı. Pür liberal bir küreselleşmeden daha korumacı ve kontrollü bir küreselleşmeye doğru geçiş yaşıyoruz. Ülkeler artık kendi yatırımcılarının ve iş insanlarının sermayelerini eskisi kadar serbest bir şekilde yurtdışında değerlendirmelerine sıcak bakmıyor. Para mümkün mertebe içeride kalsın anlayışı ağır basıyor. Böylece yatırımların içeride istihdamı ve refah artışını desteklemesi isteniyor. Bunu yeni nesil merkantilizm olarak da adlandırabiliriz.

AVANTAJLARIMIZA RAĞMEN
Jeopolitik ayrılıklar, yabancı sermayenin nereye yönleneceğiyle ilgili aşırı derecede belirleyici bir hale geldi. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in “dost ülkelerden tedarik-friendshoring” kavramını ortaya atması boşa değil. Türkiye’nin yabancı sermaye çekmesi ve küresel tedarik zincirlerinin değişmekte olan rotalarından biri olabilmesi noktasında çok sayıda avantajı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yine de mevcut küresel konjonktürü dikkate aldığımızda Türkiye’nin 2000’lerdeki seviyelerde yabancı sermaye çekebilmesi çok da kolay değil.

Kısa vadeli getiri peşinde koşan ve oldukça dengesiz hareket eden tipteki yabancı sermayeyi çekmek görece daha kolaydır. Hani şu ‘sıcak para’ diye tabir edilen cins. Yüksek reel faiz verirseniz sıcak parayı çekebilirsiniz. Ama bu tipteki yabancı sermayenin Türkiye ekonomisini ihya etmesi mümkün değil. Bize uzun vadeli düşünen ve bu doğrultuda iş yapan doğrudan yabancı sermaye lazım. Ama doğrudan yabancı sermaye akımları dünya genelinde son 15 yılda oldukça ivme kaybetmiş durumda. Paylaştığım grafik, bu durumu net biçimde ortaya koyuyor.

Gelelim yabancı sermaye ile ilgili bir başka meseleye. Varsayalım ki istediğimiz miktarda doğrudan yabancı yatırımını kendimize çekebiliyoruz. Peki, bu sermaye akımı Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtarma, kişi başı milli geliri 20 bin dolara yükseltme, 350-400 milyar dolar ihracat rakamlarına erişme, cari açık problemini yapısal olarak çözme ve işsizliği yüzde 6-7’lere düşürme gibi hedefleri bize sağlayabilir mi? Hayır.

Yanlış anlaşılmasın. Yabancı sermaye düşmanı değilim. Doğrudan yabancı yatırımlar ekonomik büyümeyi ve gelişmeyi hızlandırmada önemli katkılar sunabilir. İstisnasız tüm gelişmiş ülkeler kalkınma yolunda doğrudan yabancı sermayeden destek almıştır. Bu, inkâr edilemez bir gerçek. Ama bilimsel çalışmaların da gösterdiği gibi, her tip yabancı sermaye her koşulda büyümeyi ateşleyemez.

ARAÇ VE AMAÇ BİRBİRİNE KARIŞMASIN
YABANCI sermayeden azami faydayı elde etmek için seçici olmanız ve kendi teknoloji kapasitenizi geliştirmeniz gerekir. Yabancı sermayeye aşırı bağımlı olmak buradan elde edeceğiniz marjinal faydayı zamanla azaltır. Bu gerçeği dikkate alarak ekonomi politikalarını tasarlamalı ve uygulamaya sokmalıyız. Politikalara yönelik yapılması gerekenler aslında çok net: Ekonomi politikalarını öngörülebilir kılmak, politikaları bilimsel veriler ışığında şekillendirmek, kurumlar arasındaki koordinasyonu üst düzeyde tutmak, kurumsal sistemi daha kapsayıcı hale getirmek, teşvikleri seçici ve rekabetçi biçimde dağıtmak… Bunları kendi kalkınma hikâyemizi kendi reel sektörümüz ve beşerî sermayemizle birlikte yazmak için uygulamaya sokmamız lazım. Önceliği yabancı sermayeye vererek değil. Birilerine şirin görünmek için ekonomik reform yapılmaz. Yabancı sermaye çekmek araç olabilir, ama amaç olamaz. Türkiye yukarıda saydığım uzun vadeli hedefleri tutturabilecek potansiyele sahip olan bir ülke. Ancak, şunu unutmayalım ki, yerli tasarımlar, yerli yenilikler ve yerli üretim desteklenmeden üst lige çıkamayız.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.