Türkiye’nin Savaş Uçağı İhtiyacı ve Tedariki

◆ Savaş uçağı tedarikinde ihtiyaç analizi nasıl yapılır?
◆ Türkiye, savaş uçağı kapasitesini geliştirmek için ne tür modernizasyonlara ve yeni alımlara ihtiyaç duymaktadır?
Doç. Dr. Murat ASLAN, Hasan Kalyoncu Üniversitesi
Türkiye’nin Eurofighter tedarikiyle ilgili haberlerin basına servis edilmesiyle birlikte Türk Hava Kuvvetlerinin savaş uçağı ihtiyacına yönelik merak da artmaya başlamıştır. Türkiye’nin halihazırda yeterli düzeyde olan savaş uçaklarının ömrünü tamamlamakta olması nedeniyle nicel ve nitel bir yenilenmenin gerektiği bilinmekte ve açıkça dile getirilmektedir. Buna binaen kamuoyunun aydınlatılması amacıyla Türkiye’nin savaş uçağı ihtiyacının ve halen yürütülen tedarik sürecinin analiz edilmesi için Eurofighter’ların da dahil olduğu geniş bir spektrumda bir değerlendirme yapılması faydalı olacaktır.
SAVAŞ UÇAĞI TEDARİKİNDE İHTİYAÇ ANALİZİ
Her devletin hava kuvvetlerine yönelik ihtiyaç analizinde referans alınan belirgin ölçütler ön plana çıkmaktadır. Birçok dinamiğin girdisine rağmen kısaca
bu ölçütler şu şekilde özetlenebilir:
• Siyasi ortam veya kalıcı hale gelmiş gerginlikler üzerinden güvenlik ortamı analizi ve tehdit değerlendirmesi
• Aynı anda veya münferiden muhatap olunacak tehdit, potansiyel tehdit veya riskler, bu kapsamda bu devletlerin ve/veya devlet dışı aktörlerin hava, hava savunma ve uzay kabiliyetleri
• Harekatın icra edileceği muhtemel coğrafi alanlar ve tehdidin kabiliyetleri dahilinde çıkılacak irtifa ve erişilecek menzil derinliği
• Görev icra edilecek muhtemel bölgelerde karşılaşılabilecek meteoroloji olayları
• Muhtemel çatışma senaryolarının tahayyül edilmesi ve dikte ettiği nitelikler
• Senaryolar dahilinde hem Türkiye’nin hem de karşıt unsurların hava, hava savunma ve uzay kuvvetlerinin üstlenebileceği harp vazifeleri ve bu vazifelerden çıkarılan görevlerin analizi
• Öngörülen vazifelere uygun tamamlayıcı ve destekleyici sistemler ile bu sistemlerin dayattığı nitelikler
• Sahip olunması gereken mühimmat yeteneği ve hava unsurlarına entegrasyonu
• Türk hava, hava savunma ve uzay unsurlarının kuvvet koruma ihtiyaçlarına yönelik (siber, elektronik harp, aldatma vb.) tedbirler
• Kuvvet çarpanı olabilecek teknolojilerin getirdiği yenilikler
• İnsansız platformların meydana getirebileceği kuvvet çarpanları
TÜRKİYE’Yİ SAVAŞ UÇAĞI MODERNİZASYONUNA İTEN NEDENLER
Türkiye’nin yakın coğrafyasında, birinci ve ikinci kuşak ilgi alanlarını teşkil eden bölgeler ile küresel gelişmeler incelendiğinde devlet aktörlerin hava, hava savunma ve uzay kabiliyetleri arasında bir uçurum olduğu görülmektedir.
Türkiye’nin belirtilen birinci ve ikinci kuşak ilgi alanlarındaki ülkelerden hava gücü olmayanlar terör örgütleri gibi asimetrik tehditlere ev sahipliği yapabilmektedir. Ancak İsrail ve Yunanistan ile bu ülkelere hami olabilecek devletler hava, hava savunma ve uzay kabiliyetleriyle Türkiye’yi hedef alan söylem ve eylemlere girişebilmektedir. Yakın coğrafyada tesis edilmiş savunma ve askeri iş birlikleri dikkate alındığında Yunanistan ve İsrail’in hem kendi aralarında hem de diğer Batılı devletlerle askeri zeminde müttefiklik ilişkileri bulunmaktadır.
“Kendi göbeğini kesme” siyaseti izleyen Türkiye’nin bu nedenle aynı anda dış desteğe sahip iki tehdide karşı yeterli nicelik ve nitelikte hava, hava savunma ve uzay kabiliyetleri edinmesi gerekmektedir. İran ve Suriye örneklerinde görüldüğü üzere yeni güvenlik ve çatışma ortamında hava ve hava savunma kabiliyeti ile “hava üstünlüğünü ve deniz kontrolünü” tesis edemeyen devletler, çatışmaların gidişatını etkilemek yerine inisiyatifi kaybetmekte ve tabi olan taraf haline gelmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin görünmezlik teknolojisi olan hava unsurları dahil olmak üzere muhatap olabilecek karşıtın hem saldırılarını püskürtmesi hem de çatışmayı mütecavizin topraklarına aktarması gerekmektedir.
Bu kapsamda Türkiye’nin herhangi bir gerginlikte; hava, hava savunma ve uzay unsurları olan devletlere karşı tedarikten kullanıma uzanan her alanda milli
kontrolü tam olarak tesis etmesi beklenmelidir. Diğer bir ifadeyle ikmal zinciri ve operasyonel gerekliliklerin dikte ettiği koşullar altında müstakil karar alıp harekat
icra edebilecek bir kuvvet yapısı oluşturulmalıdır.
Türkiye hava, hava savunma ve uzay kabiliyetlerinde izin, destek veya kısıta tabi olmadan öz savunmasını icra edebilmeli, caydırıcı olabilmeli ve cezalandırabilmelidir. Bu perspektiften Türkiye’nin hava kuvvetleri kapasitesinin yakın coğrafyasında gerginlikler yaşadığı İsrail ve Yunanistan ile mukayese edilmesi faydalı olacaktır.
Hava üstünlüğü sağlayabilecek savaş uçakları konusunda halen acil muharebe ihtiyacı ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin Eurofighter tedariki mümkün olmazsa, benzer bir savaş uçağının 40-50 adet olacak şekilde satın alınması gerekmektedir.
Çok amaçlı savaş uçaklarının nicelik ve niteliğinde bir denge olsa da Türkiye’nin iki cepheli bir hava harbine girmesi halinde 500 civarında savaş uçağı envanterine sahip olması gerekmektedir. Bu nedenle ABD’den tedarik edilecek F-16 Viper’ların yanında ilave çözümlere yönelme opsiyonu dikkate alınabilir.
Taarruz uçakları ve yakın hava desteği görevlerinin silahlı insansız hava araçları (SİHA) marifetiyle yapılması mümkün olup ilave savaş uçağı tedariki ertelenebilir
veya diğer çok maksatlı uçaklara bu görev verilebilir.
Öte yandan beşinci nesil savaş uçaklarının tedariki ve üretimi konusunda siyasi girişimlerin yoğunlaşması sağlanabilir veya milli uçak KAAN’ın süreci hızlandırılabilir. Öte
yandan bu savaş uçaklarının hava savunma sistemlerinden bağımsız düşünülmemesi faydalı olacaktır. Özellikle MURAD 100-A tipi radarların Türk savaş uçaklarına
entegrasyonunun yanında yeni tip radarların projelendirilmesi de bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır.
TÜRKİYE’NİN İHTİYAÇLARINA CEVAP VERECEK SAVAŞ UÇAĞI PROFİLİ
Türkiye; Ortadoğu’da çölün egemen olduğu sıcak, tozlu ve karmaşık bir atmosferle; Karadeniz’de düz coğrafyada soğuk ve kuvvetli hava akımlarıyla; Akdeniz’de
deniz çatışmalarının gerçekleşeceği nemli bir ortamın kısa mesafe görüşüyle; Balkanlarda dağlık, ormanlık, istikrarsız bir arazide nem ve rüzgarla; ikinci kuşak ilgi alanında ise belirsiz coğrafi alanlar ve meteorolojik olaylarla karşılaşılacaktır. Bu nedenle hava kuvvetlerinin farklı coğrafya tiplerinde ve değişken hava olaylarına karşı direnç kazanmış olması gerekmektedir.
Türk savaş uçaklarının muhatap olabileceği hava kuvvetlerinin üstün teknolojiye sahip olacağı, gerginlik anında ikmal sorunu yaşamayacağı ve aynı anda iki
cephede mücadele edilebileceği öngörülmelidir. Ayrıca günümüz çatışmaları; geleneksel olan/olmayan, simetrik/asimetrik, düzenli/düzensiz ve hibrit gibi farklı evsafı
aynı anda bünyesinde barındırabilmektedir.
Bu nedenle Türk savaş uçaklarının modernize edilmesi hem dış tedarik hem de milli üretimle bir program dahilinde gerçekleştirilmelidir. Bir savaş uçağının farklı alt sistemleri barındıran bir “sistem” olduğu dikkate alınırsa modernizasyon programlarının çok yönlü, birbirlerini tamamlayan ve yer sistemleriyle diğer hava araçlarına entegre edilebilen bir “üst sistem”e tabi olması gerekmektedir.
Mevcut projeler incelendiğinde diğer ülkelerin tedarik ettiği ve yeni teknolojiye sahip savaş uçakları nedeniyle Türk savaş uçaklarının da seyrüsefer, hedef tespit ve istihbarat sensörleriyle donatıldığı görülmektedir. Bu kapsamda ÖZGÜR Projesi önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Milli imkanlarla Türk savunma sanayii şirketlerinin ürettiği radar, elektrooptik sistemler, podlar ve diğer tamamlayıcı sistemler maliyet etkin çözümler sunmuş; F16 Blok 30’lar modernize edilmiştir. Milli mühimmat sistemlerinin entegre edilmesiyle de özgünlük artmış ve uzun menzilden stand off etkide bulunma yeteneği geliştirilmiştir.6
Ancak Türk savaş uçaklarının yaşı ve modernizasyon maliyetleri nedeniyle Türkiye’nin akil ve ihtiyaca dönük bir savaş uçağı tedarik programı uygulaması gerekmektedir. Böyle bir ihtiyaç milli sistemlerin ve geçiş dönemine yönelik çözümlerin üretilmesini de zorunlu kılmaktadır.