Kafkasya’daki Jeopolitik Denge: Gürcistan Yerel Seçimleri

* Gürcistan’da 4 Ekim 2025 yerel seçimleri, muhalefetin boykotu ve seçim sonrası patlak veren protestolarla birlikte yalnızca bir iç siyaset krizine değil, Batı ile Avrasya arasında sıkışan ülkenin jeopolitik yönelimine dair derin bir kırılmaya dönüştü; Tiflis’in AB sürecini ertelemesi, ABD ile gerilimin artması ve Rusya’ya yakınlaşma sinyalleri, Kafkasya’daki güç dengesini yeniden tanımlarken, Türkiye açısından enerji koridorlarının güvenliği, bölgesel istikrarın korunması ve Orta Koridor’un sürdürülebilirliği bakımından stratejik bir denge arayışını zorunlu kılıyor.
* İşte detayı!…
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Mehmet Gökhan ÖZÇUBUKÇU, Siyaset Bilimci, Dış Politika Uzmanı, Rusya, Azerbaycan ve Güney Kafkasya Araştırmacısı
ANKARA, 07 EKİM 2025
Gürcistan, 4 Ekim 2025’te yapılan yerel seçimlerle birlikte son yılların en ciddi siyasi ve toplumsal krizlerinden birine sürüklendi. Seçimlerin öncesinde muhalefet partilerinin büyük bölümü seçim sürecini “adil olmayan, manipüle edilmiş ve devlet aygıtının iktidar lehine kullanıldığı” gerekçesiyle boykot etme kararı aldı. Seçim günü ve hemen ardından ise Tiflis başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar patlak verdi. Bu seçimler, yalnızca yerel yönetimlerin belirlenmesi süreci değil; aynı zamanda Gürcistan’ın Batı ile bütünleşme mi yoksa Avrasya eksenine yönelme mi tercihini belirleyecek bir dönemeç olarak da görülüyor.
Gürcistan, Karadeniz’e açılan limanları (Poti, Batum), Hazar enerji havzasını Türkiye ve Avrupa’ya bağlayan boru hatları (Baku–Tiflis–Ceyhan, Güney Gaz Koridoru) ve Bakü–Tiflis–Kars demiryolu gibi projeler sayesinde bölgesel lojistik ve enerji koridorunun omurgası durumundadır. Bu coğrafi avantaj, Gürcistan’ı yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir köprü hâline getiriyor. Dolayısıyla ülkenin yöneliminde yaşanacak her değişim, enerji güvenliği, ulaşım rotaları, hatta NATO’nun Karadeniz stratejisi üzerinde doğrudan etki yaratıyor. Bu nedenle, 4 Ekim seçimlerinin ardından yaşanan demokratik gerileme tartışmaları ve Batı’dan uzaklaşma eğilimleri, yalnızca bir iç siyasi kriz değil, aynı zamanda Batı’nın Kafkasya’daki nüfuzunun zayıflaması riski anlamına geliyor.
Ana muhalefet partisi Birleşik Ulusal Hareket ve bazı liberal-demokrat gruplar, seçim sisteminin adil olmadığı gerekçesiyle süreci meşru görmediklerini ilan etti. Bu boykot, seçime katılım oranını ciddi biçimde düşürdü (yaklaşık yüzde 37 civarında). Resmî sonuçlara göre iktidardaki Gürcü Rüyası Partisi, yerel yönetimlerin %80’inden fazlasını kazandı. Ancak bu sonuç, toplumun geniş kesimleri tarafından “gerçek halk iradesinin yansıması değil, bir otoriter mühendislik ürünü” olarak değerlendirildi.
Gürcistan 2023’te AB aday üyelik statüsü kazanmıştı; ancak son dönemde hükümet AB ile müzakereleri 2028’e erteleme kararı aldı. Bu durum, Batı ile ilişkilerin gerilediği algısını güçlendirdi. ABD, Gürcistan’ın demokratik gerileme eğilimlerini eleştirerek stratejik ortaklık statüsünü geçici olarak askıya aldı. Hükümetin Rusya’ya yakınlaşma eğilimleri, Kafkasya ve Karadeniz bölgesindeki jeopolitik dengeleri yeniden şekillendirme ihtimalini gündeme taşıyor. Ayrıca Gürcistan sınırlarına yakın bölgelerde Rusya destekli bölgelerin (Güney Osetya, Abhazya) konumu sürekli bir gerilim unsuru olarak karşımıza çıkıyor.
Seçim Sonrası Kriz ve Batı ile Gerilim
Avrupa Birliği, Gürcistan’daki gelişmeleri “bölgesel prestij testi” olarak görüyor. Zira Brüksel, 2020’lerden itibaren Kafkasya’da demokratik dönüşümü destekleyerek “Rusya dışı entegrasyon modeli” oluşturmak istiyordu.
Ancak Tiflis’in son dönemde “yabancı etki yasası” ve “Batı baskısı” söylemiyle AB’den uzaklaşması, bu stratejiyi zayıflattı. Washington da Gürcistan’ı kaybetmenin, Rusya’ya Karadeniz’de yeni bir avantaj sağlayacağı görüşünde. Bu bağlamda Batı, ekonomik yaptırımlar ve mali fonların askıya alınması gibi araçlarla baskı kurabilir. Ancak Gürcistan’ın Rusya’ya tam olarak kaymasını engellemek için “koşullu destek politikası” izlenmesi ihtimali de var.
Seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından Tiflis ve Kutaisi gibi kentlerde binlerce kişi sokaklara çıktı. Göstericiler “özgür seçim”, “Rusya etkisine hayır” ve “Avrupa geleceğimiz” sloganları attı. Başbakan İrakli Kobahidze, protestoları “Batı destekli bir darbe girişimi” olarak nitelendirdi. Bu açıklama, Gürcistan’ın dış politika yöneliminin artık Batı karşıtı söylemlerle örtülmeye başladığını açık biçimde gösteriyor. Batı başkentlerinde bu durum endişeyle karşılanıyor. AB yetkilileri seçim sürecini “şeffaflıktan uzak” olarak tanımlıyor ve ABD Dışişleri Bakanlığı, “Gürcistan demokrasisinin risk altında olduğu” uyarısında bulundu.
Moskova, Gürcistan’daki bu gelişmeleri yakından izliyor ve “Batı’nın müdahalesi” söylemini destekleyerek Tiflis ile ilişkilerini artırmaya çalışıyor. Rusya açısından Gürcistan, Ukrayna savaşından sonra Batı’ya karşı bir tampon bölge işlevi görüyor. Tiflis’in Batı kurumlarından uzaklaşması, Moskova’ya “arka cephede istikrar” anlamına geliyor. Bu nedenle Kremlin, Gürcistan’ın mevcut hükümetine doğrudan destek vermese bile, bu yönelimin sürmesini teşvik ediyor.
Türkiye’nin Politikası ve Bölge Dengeleri
Türkiye için Gürcistan hem enerji hem lojistik hem de bölgesel denge açısından stratejik önemde olup enerji güvenliği ve Orta Koridor politikası açısından kilit bir ortak olarak yer almaktadır. 4 Ekim seçimlerinden sonra ortaya çıkan belirsizlik, Ankara için hem risk hem fırsat niteliğindedir. Ankara’nın önceliği, sınır komşusundaki istikrarın korunması ve enerji koridorlarının açık kalmasıdır. Bu nedenle Türkiye, doğrudan kutuplaşmayı önleyecek, daha çok ara buluculuk ve ekonomik-iş birliği kanallarını öne çıkaracak pragmatik bir yaklaşım izlemeye eğilimli olacaktır. Resmî temaslar ve enerji protokolleri bunun işaretlerini veriyor.
Gürcistan, Hazar’dan Türkiye’ye uzanan enerji ve nakliyat ekseninin önemli bir halkasıdır. Tiflis’teki istikrarsızlık, enerji ve ulaşım hatlarında kısa süreli aksamalara neden olabilir. Aynı zamanda Azerbaycan’la yakınlaşma çabaları bölgesel iş birliğini güçlendirebilir. Ancak istikrar zayıflarsa yatırımcı güveni sarsılır ve yeni altyapı projeleri risk altına girer.
Ankara, hem Batı ile ilişkilerini koruyup hem de Rusya ile gerilimi tırmandırmaktan kaçınacak bir dengeleme arayışında olacaktır. Türkiye, Gürcistan hükümetiyle teknik ve ekonomik iş birliğini sürdürerek pozitif ajanda (ticaret, altyapı, enerji) üzerinden etkisini korumaya çalışır. Ankara açısından en iyi senaryo, Gürcistan’ın Batı ile bağlarını koparmadan istikrarlı bir dengeye oturmasıdır. Bu, Türkiye’nin hem NATO içindeki rolünü güçlendirir hem de Kafkasya’da Rusya karşısında enerji bağımsızlığı hedefini destekler.
Değerlendirme
Gürcistan’daki 4 Ekim krizi, yalnızca bir iç siyaset olayı değil, aynı zamanda Güney Kafkasya’da güç dengesini değiştirebilecek bir kırılma noktasıdır. Yerel seçimler, Gürcistan için sadece iç politik açıdan değil, bölgesel jeopolitik açısından da önem taşıyor. Gürcistan’daki seçimler yalnızca bir yerel oylama değil, Kafkasya’nın geleceği, Avrupa ve Rusya’nın bölgesel hamle kapasitesi açısından belirleyici bir dönemeçtir. Tiflis’in politikaları, Karadeniz’den Orta Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyanın kaderini etkileyecektir. Türkiye için en sağlıklı yol, aktif fakat dengeli bir politika: altyapı ve ekonomik iş birliğini korurken diplomasiyle siyasi istikrar ve hukuk normlarını savunmaktır. Ankara’nın bölgesel projeleri güvence altına alması (enerji ve nakliyat) ve aynı zamanda AB–ABD ile koordinasyonu sürdürmesi hem kısa hem orta vadede en rasyonel strateji olacaktır. Türkiye, enerji hatlarını koruyarak denge politikası yürütecek, Batı ise bölgedeki etki kaybını telafi etmek için yeni stratejiler arayacaktır.
***
Yazar hakkında
Lisans eğitimini Ardahan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimde tamamlayan Özçubukçu, yüksek lisans eğitimini Ardahan Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalına ‘‘Molla Nasreddin Dergisine Göre Azerbaycan’da Milliyetçilik’’ başlıklı tezini vererek tamamlamıştır. Bakü Devlet Üniversitesinde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında doktora eğitimine devam etmektedir. Özçubukçu çeşitli kurum, kuruluş ve gazetelerde uzman olarak yer almaktadır. Azerbaycan, Güney Kafkasya, Rusya, Türk Dünyası Araştırmaları ve Avrasya çalışmaları alanlarıyla ilgilenmektedir