‘İstanbul’da fay hatlarına biriken enerji daha büyük bir depreme sebebiyet verebilir’

Kahramanmaraş merkezli depremlerin neden olduğu yıkım, yapıların denetim süreçlerinde nerede hata yapıldığı sorusunu yeniden gündeme getirdi.
Yapı Denetim Kuruluşları Birliği İstanbul Şubesi Başkan Yardımcısı İnşaat ve Jeoloji Mühendisi Mehmet Emin Çelik Euronews Türkçe’ye Türkiye’nin yapı denetim sistemini, son depremlerin gösterdiklerini ve beklenen İstanbul depremine ilişkin olası riskleri anlattı.
‘İstanbul’da fay hatlarına biriken enerji daha büyük bir depreme sebebiyet verebilir’
Mehmet Emin Çelik: “Ancak bu depremde şunu da gördük ki, demek ki DD-1 bile bizim ülkemizde yaşanabiliyor. Yani ivmesi çok büyük depremler. Bizim normalde simüle ettiğimizden daha yüksek depremler de yaşanabiliyor. Bu İstanbul depremin için de geçerli. Biz şu anda 7.4, 7.5 büyüklüğünde bir deprem tahmin ediyoruz. Ama gün geçtikçe fay hatlarına biriken enerji miktarı artıyor. Ve bu daha büyük bir depreme sebebiyet verebilir.”
Euronews: 99 yılı öncesi yapılan binaların çok daha riskli olduğunu söyleyebiliriz miyiz?
Mehmet Emin Çelik: “Tabii ki. 2019 sonrası evler çok daha sağlam. 2001 öncesi evler ise çok kötü. 5 ya da 6 büyüklüğündeki bir depreme bile dayanmayacak evler.”
Euronews: Fakat Hatay’da çok eski evlerin sağlam kalıp da yeni evlerin yıkıldığı da söylendi. Mesela üç senelik bina, 2019’da yapılmış ama yıkıldı.
Mehmet Emin Çelik: “Burada zemine geliyoruz. Mesela ev yeni ama bakıyorsunuz bina çökmemiş, devrilmiş. Devrilmesinin sebebi zemin. Oraya mesela fore kazık yapılması gerekirdi. Fore kazıklar orayı tutardı. Yeni bina olduğu için hiç yıkılmazdı. Ama zemin etütleri kopyala yapıştır mantığıyla yapıldığı için, yan taraf nasılsa orası da öyledir mantığıyla hareket edildiği için, maliyetten kaçınıldığı için, uğraşmak istenilmediği için ve bazen de siyasi otorite de işin içinde olduğu için, zemin etütleri iyi yapılmamış. Ayakta kalabilecek binaların devrildiğini gördük.
Biz orada zemin sıvılaşmasını da gördük. Normalde zemin sıvılaşması dediğimiz şey, deprem dalgası yüzünden zeminin bir anda çamurlaşması demek. Alttaki suyun yukarı çıkması ve çamurlaşması. Bu binanın devrilmesine sebep oluyor. Bununla ilgili mühendislik yöntemleri var, mesela fore kazık bunlardan biridir. Mühendislik çok ilerlemiş bir alan. Bugün 9 şiddetinde, 10 şiddetinde depreme göre de bina yapabilirsiniz. En basitinden izolatörler var.
Bugün bazı kamu kurumlarında, mesela 400 yataklı hastanelerde izolatörler zorunlu yapıldı. Ama bu yeni yapıldı. Bundan 10 sene önce yapılmış hastanelerde bu yok.”
Euronews: Kanun bu ama kesin yapılıyor mu?
Mehmet Emin Çelik: “Kamu kurumu olduğu için, kamu kendi yaptığı için yapılıyor. Mesela Kahramanmaraş’ta izalatörlü bir hastane vardı, yıkılmadı. Ve deprem anında ameliyat yapıldı bu hastanede. Mühendislik çok gelişti. Biz insanoğlu depreme boyun eğecek durumda değiliz aslında. Ama biz kendi hareketlerimizi kendi kültürümüzü değiştirmediğimiz için bu depremin altında kalabiliyoruz. Daha önce Ahmet Mete Işıkara hocamız vardı. O, deprem öldürmez, bina öldürür derdi.
Bugün TOKİ diyor ki, ben şu kadar yapı yapacağım. Bu imkansız bir şey, Türkiye zaten 19 yılda 1 milyon 170 bin yapı yapmış. 500-600 bin konutu şu anda yapması imkansız.”
Euronews: Depremden etkilenen bölgelerde bir ay içinde ev yapımına başlıyoruz dendi. Bu yeterli bir süre mi? Zemin etütleri açısından ya da bütün kontroller açısından, belki de kenti yeniden planlamak açısından yeterli bir süre mi sizce?
Mehmet Emin Çelik: “Şimdi başlamak çok muğlak bir cümledir. Plan, projesini yapmaya başlarsınız, başladım dersiniz. Bunu seçim öncesi hep görürüz. Temeller atılır, başladım denilir. Ama bitmesi önemli. Bizde şu an TOKİ’ler en kötü 2 sene sürüyor, ki normal kapasitesiyle çalıştığı zaman.
İlk etapta 30 bin bina yapılacağını söylüyorlar. Şudur, çok hızlı yaparsınız ama onlar da yıkılır. Yıkılmaması için zemin etüdünün iyi yapılması gerekiyor. Başlayacaktır biz buna inanıyoruz. Ama projesini, planını, zemine etüdünü yapmaya başlayacaktır. Ne zaman bu ete kemiğe bürünecek, ne zaman beton dökülecek, bunu biz de bilmiyoruz.
Yeni binalar yapı denetim sürecine girmiyor. 200 metrekare altında yapılar, yapı denetim sürecine girmiyorlar. Denetim sürecine giriyor ama yapı denetim kuruluşları sürecine girmiyorlar. Orada şöyle oluyor: Bir mühendis oluyor. O mühendis oranın mesulü oluyor. Yapının denetimi onun kontrolünde oluyor.”
Euronews: Yapı denetim maliyetli bir iş mi? Sadece yeni binalar için değil, var olan binaların kontrolü açısından da çok büyük bir maliyet mi?
Mehmet Emin Çelik: “Binanın maliyetinin yüzde 1,5’ine denk geliyor. Siz bir yapı denetim kuruluşuyla anlaştığınız zaman, ki bakanlık yönlendiriyor, siz kendiniz anlaşamıyorsunuz. Yüzde bir buçuğuna denk geliyor. Aslında bu bizim itiraz ettiğimiz bir şey, bir emlakçı bile dairenizi sattığı zaman dairenin ederinin yüzde 4’ünü alıyor.
Yapı denetim kuruluşları bir emlakçıdan daha düşük ücretlerle çalışıyor. Bu denetim mekanizmasının zayıflamasına sebep oluyor. Yani insanların bir geçinme kaygısı olursa dolayısıyla yanlış kararlara imza atma olasılığı daha fazla artar. Biz bu konuda bakanlıktan da bunun yükseltilmesini istedik istiyoruz. Neden? Gece rahat uyuyabilmek için. ”