İsrail; kurulduğu 1948’den bu yana üç çeyrek yüzyılı aşan tarihinde üzerinde kurulduğu toprakların gerçek sahibi olan Filistinlilere yaptığı zulüm, uyguladığı şiddetle özdeşleşmiş bir devlettir. Tarihte dünyanın hiçbir coğrafyasında Filistin halkı kadar uzun yıllar zulüm ve şiddete maruz kalmış bir halk yoktur. Tarihte hiçbir halk/etnik topluluk Filistinliler kadar kötü bir kadere sahip olmamıştır. Tarihin en zalim, en barbar, en faşist devleti olan İsrail; masum, savunmasız Filistin halkını kesintisiz acılar içinde bir hayata mahkûm etmiştir.
Tüm Filistinli analara aralıksız kanlı gözyaşları döktürmüş, tüm Filistinli çocukları onları öldüreceği zamana kadar travmalar içinde yaşatmıştır.
Bu zalim, bu barbar İsrail devleti, son on aydan beri Filistin’in bir parçası olan Gazze’de tüm insanlığın gözlerinin içine baka baka planlı, programlı, sistemli bir soykırım uyguluyor. On aydan bu yana çocukları İsrail bombalarıyla gözlerinin önünde parçalanmış anaların yürek paralayan feryadı 8 milyarlık dünyada yeterli yankı bulmadı. Aynı şekilde gözlerinin önünde anaları, babaları, kardeşleri parçalanan çocukların hıçkırıkları, feryatları da bu koca dünyada derde deva bir yankı bulamadı.
Bu kadar büyük bir zulüm karşısında dünyadan yükselen tepki çok cılız kaldı.İsrail’in Gazze zulmünde şu ana kadar çoğunluğu çocuk, kadın ve tamamı sivilden oluşan 40 bin insan uluslararası yasalar, anlaşmalar, kurallar hiçe sayılarak en vahşi şekilde katledilmiş; 100 bine yakın insan da çoğunluğu hayata yeniden tutunamayacak şekilde yaralanmış ve sakat bırakılmıştır.
Dünyaca bilinen bu sayılara rağmen ABD kongresinde ABD için ebedi bir yüzkarası olacak şekilde konuşturulan ve bol bol alkışlanan Netanyahu, hiç utanmadan saldırılar sırasında sivilleri koruduklarını söylemiştir.Artık senesini doldurmaya yaklaşmış bu İsrail zulmü sırasında 2.4 milyon insan yerinden edilmiş; sığınmacı durumuna sokulmuş, Birleşmiş Milletler gözetiminde oluşturulan kamplarda en ilkel şartlarda barınmak zorunda bırakılmıştır. Yerinden edilen bu insanların yüzde 70’inin konutları bir daha kullanılamayacak şekilde yakılmış, yıkılmıştır. Hem Birleşmiş Milletlerin gözetimindeki kamplar, hem de uluslararası anlaşmalara göre saldırılara hedef olmaması gereken okullar, hastaneler, yurtlar İsrail’in saldırılarına hedef olmuş; ölümlerin ve yaralanmaların neredeyse tamamı bu yerlerde gerçekleşmiştir. İsrail, bizzat kendisinin güvenli olarak gösterdiği sığınmacı merkezlerini, kamplarını dahi vurmuş, buraları bile kan gölüne çevirmiştir.İsrail, on aydan bu yana bir cehenneme çevirdiği Gazze’de kadın, çocuk, yaşlı demeden dilediği kadar sivili dilediği yerde ve zamanda dilediği ölüm şekliyle yok etme keyfiliğine sahip olmuş tarihteki tek devlettir. Tarihte hiçbir devlet, hiçbir cinayet şebekesi, İsrail kadar keyfine göre insan öldürme özgürlüğüne sahip olmamıştır.
İsrail’in öldürme keyfiliğinin tek dayanağı başta ABD olmak üzere Almanya, Fransa, İngiltere gibi Batılı devletlerin İsrail severliğidir. İsrail’in Gazze’deki zalim uygulamalarına; yakma, yıkma ve yok etme eylemlerine göz yummalarıdır.
Söz konusu bu ülkeler, İsrail’in hatırına Gazze savaşı sırasında İsrail tarafından öldürülen 160’tan fazla gazeteci için bile seslerini çıkarmamışlardır.
Batılı ülkeler ve onların liderleri tüm insanlığın gözü önünde cereyan eden Gazze’deki cehenneme göz yummalarının utancını er veya geç mutlaka yaşayacaklardır.
Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre toplumun en zengin yüzde 20’lik kesiminin gelirden aldığı pay yüzde 46.3’ten 47.5’e yükselmiş. Türkiye’de GİNİ katsayısı 0.41. Kötü bir seviyede olduğumuz söylenemez. Doç. Dr. Nurullah GÜR & SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Ekonomide analizler ve tartışmalar çoğu zaman birkaç konu başlığı üzerine yoğunlaşıyor. Enflasyon, faiz,...
Koronavirüs salgını dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de televizyon başında daha çok vakit geçirmemize neden oldu. Hayatı evimize sığdırmanın bir yolu da televizyon yayınlarını izlemekten geçti ve geçmekte… Salgın sürecinin devam etmesi bir süre daha televizyon, radyo ve internet yoluyla sosyal medyayı takip edeceğimizi gösteriyor. Ülkemizde veya dünya genelinde olup bitenler;...
100 yıl önce kurulan Cumhuriyet yolculuğunda en büyük hedeflerin ortaya konduğu alanların başında ekonomi yer aldı. Bugün gelinen noktada ise Türkiye, yüksek gelirli ülkeler ligine yükselmeye aday bir ekonomi haline geldi. Prof. Dr. Nurullah GÜR & İstanbul Medipol Üniversitesi Dekan Yardımcısı Türkiye, 100 yıllık Cumhuriyet serüveninde sadece demokrasiyi özümseme ve...
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Trump’ın Gazze’nin geleceğine yönelik skandal açıklamalarına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “suskun kalmakla” eleştirdi. Ana muhalefet partisi olan CHP bir yana, sıradan bir muhalif bile, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Filistin konusunda eleştirecekse daha dikkatli davranır. Önce kendi partisinin hem bugüne kadar söylemlerine bakar, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin meselesinde...
Ülkemizde eleştiri ve muhalefetin hiç yeri olmayan 1950 öncesini ve daha önceki tarihi geçmişimizi bir yana bıraksak bile, iyi kötü demokrasi ile tanıştığımız yaklaşık 75 yıldan bu yana da eleştiri ve muhalefete demokrasinin ruhu gereği hoşgörü gösterememiş, tahammül edememişiz. Bu yüzden demokrasi tarihimiz boyunca bir defa bile 1. lig demokrasiler...
Türkiye gibi stratejik otonomiye sahip olduğunu gösteren ülkeler daha değerli hale geliyor. Türkiye ile birlikte çalışmanın cazibesi hem küresel güçler hem de çevremizdeki bölgelerdeki ülkeler nezdinde artıyor. Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü Rusya’nın Tahıl Koridoru anlaşmasını askıya alması dünya medyasının gündemini meşgul ediyor. Anlaşmanın askıya alınmasından en...