İlhan KARAÇAY, akil bir gölge adam ile konuştu ve seçimlerin analizini en objektif bir şekilde yazdı -III-
*Hollanda’daki azınlıkların Wilders korkusu ne derece yerinde bir endişe?
*Hollandalılar son yirmi yılda, ılımlı olmaktan aşırı olmaya neden sıçradılar?
*Wilders’in Başbakan olma şansı ne kadardır?
*Yeşilgöz, Timmermans ve Omtzigt nereye koşuyorlar?
*Demokratik siyasetin, Türkiye ile Hollanda kıyaslaması ne durumdadır?
TÜHA / TÜRKUAZ Europe İnternational News Agency
Sonuç olarak, siyasetçilerin ve kamunun ilgisini çeken konular genellikle farklı yorumlara tabidir. Herkesin farklı bir bakış açısı olabilir ve siyasi figürlerin açıklamaları veya görsel imgeleri, farklı kesimlerce farklı şekillerde yorumlanabilir. Bu tür durumlar, genellikle kamuoyu tarafından tartışma konusu olabilir.
Soru: Hollanda’daki azınlıkların desteklediği DENK Partisi, beklenen dördüncü sandalyeyi kazanamadı ama eski durumunu korudu. Bunun nedenleri vardır. Ama sizce kazanamamanın en büyük nedeni ne olabilir?
Cevap:DENK Partisi’nin beklenen dördüncü sandalyeyi kazanamamasının birkaç nedeni olabilir.
Birincisi, siyasi partilerin seçmenler üzerindeki etkisi ve talepleri her zaman sabit olmayabilir. Beklenen sandalye sayısına ulaşamamak, seçim kampanyasının stratejisinin veya iletişim yöntemlerinin etkili olmaması, seçmenlerin değişen beklentileri veya farklı tercihleri nedeniyle olabilir.
DENK Partisi’nin politikaları ve mesajları, belirli bir kesimin ilgisini çekebilirken, diğer kesimler tarafından desteklenmeyebilir. Partinin politikaları veya vaatleri, seçmen tabanı üzerinde farklı etkilere sahip olabilir ve bu da beklenen sandalye sayısına ulaşmada bir engel olabilir.
Ayrıca, siyasi arenadaki rekabet de bu durumu etkileyebilir. Diğer partilerin benzer politikaları benimsemesi veya daha geniş bir seçmen kitlesine ulaşmak için farklı stratejiler izlemesi, DENK Partisi’nin beklentilerini karşılayamamasına neden olabilir.
DENK Partisi’nin beklenen sandalye sayısına ulaşamaması, seçmen tercihleri ve politik atmosferdeki değişikliklerle bağlantılı olabilir. Partinin politikaları ve mesajları, belirli bir kesimi çekerken diğer kesimlerden destek görememiş olabilir.
Bununla birlikte, seçim sonuçları her zaman bir dizi faktörün birleşimiyle şekillenir. Siyasi atmosfer, liderlik kalitesi, kampanya stratejileri, medya etkisi ve seçmenin duygusal ve rasyonel tercihleri gibi birçok faktör, partilerin beklenen sonuçları elde edememesine neden olabilir. Bu durumda, beklenen sandalye sayısına ulaşılamamasının belirli bir nedeni değil, bir dizi nedeni olabilir.
Bovenkant formulierSonuç olarak, seçim sonuçlarının karmaşık bir kombinasyonu olduğu söylenebilir. Liderlerin ve partilerin politikaları, iletişim stratejileri, toplumdaki değişen beklentiler ve rekabet ortamı gibi birçok faktör, seçmenlerin tercihlerini etkiledi ve seçim sonuçlarını belirledi.
Soru: Hollanda’daki siyasetçiler ile Türkiye’deki siyasetçiler arasında bir kıyaslama yapılabilir mi? Gelenekler, görenekler, iyi ve kötü alışkanlıklar, beceriksizlikler ve beceriklilikler gibi…
Cevap: Farklı ülkelerin siyasetçilerini karşılaştırabiliriz, ancak bu karşılaştırma oldukça genel olacak, çünkü her ülkenin siyasi atmosferi, tarihi ve toplumsal dinamikleri farklıdır. Türkiye ve Hollanda’nın siyasi manzarası, birçok açıdan farklılık gösterir.
Hollanda’nın siyasi yapısı genellikle çok partili bir sistem üzerine kuruludur ve koalisyon hükümetleri yaygındır. Bu, genellikle farklı siyasi görüşleri temsil eden partilerin bir araya gelerek hükümet kurduğu anlamına gelir. Hollanda’da siyaset genellikle daha çok katılımcı, açık ve şeffaf bir yapıya sahiptir. Politikacılar genellikle doğrudan ve şeffaf bir iletişim tarzı benimserler.
Türkiye’de ise siyasi atmosfer farklıdır. Parti sistemi ve siyasi yapı farklıdır ve siyaset genellikle daha polarize olabilir. Burada siyaset bazen daha duygusal, tutkulu ve polemik olabilir. Aynı zamanda, Türkiye’de siyasi liderlerin bireysel gücü ve etkisi genellikle daha belirgin olabilir.
Her iki ülkede de siyasetçilerin bazıları için genellemeler yapmak mümkün olsa da, her siyasetçi kendi benzersiz özelliklere ve tarzlara sahiptir. Bazıları dürüstlük, şeffaflık ve etkili liderlik özellikleri gösterirken, bazıları ise popülizm, yozlaşma veya beceriksizlik gibi eleştirilere maruz kalabilir.
Gelenekler, görenekler ve toplumsal normlar da bu karşılaştırmada önemlidir. Örneğin, Hollanda’da siyaset genellikle daha fazla uzlaşma ve işbirliği üzerine kurulu iken, Türkiye’de liderlik ve güç ön planda olabilir. Ancak, bu genellemeler her siyasetçi için geçerli olmayabilir.
Sonuç olarak, her iki ülkedeki siyasetçiler arasında karşılaştırma yaparken, tarihi, kültürel ve toplumsal farklılıkları göz önünde bulundurmak önemlidir. Genellemeler yapmak yerine, her siyasetçinin kendi kişisel ve siyasi özelliklerine odaklanmak daha anlamlı olabilir.
Soru:Daha geniş bir bakış açısıyla Hollanda ve Türkiye’deki siyasi yapıları ve siyasetçileri karşılaştıralım.
Cevap: Memnuniyetle. Önce Hollanda’yı ele alalım:
-
Siyasi Yapı: Hollanda, genellikle çok partili bir sistem üzerine kurulu ve çoğunlukla koalisyon hükümetleri ile yönetilir. Bu durum, farklı siyasi görüşlere sahip partilerin bir araya gelerek hükümet oluşturduğu bir ortamı yaratır. Siyasi kararlar genellikle uzlaşma ve pazarlık yoluyla alınır.
-
Siyasetçilerin Stili: Hollandalı siyasetçiler genellikle açık, şeffaf ve doğrudan bir iletişim tarzı benimserler. Halkla yakın temas halinde olmayı ve katılımcı bir yaklaşımı tercih ederler. Dürüstlük, şeffaflık ve toplumla bağlantı kurma önemli değerler arasındadır.
-
Toplumsal Normlar ve Değerler: Hollanda’da toplum, genellikle demokratik değerlere, insan haklarına ve çeşitliliğe önem verir. Siyasette açıklık, çeşitlilik ve toplumsal refah öncelikli konulardır.
Türkiye’deki durum:
-
Siyasi Yapı: Türkiye’de siyaset, zaman zaman daha polarize olabilir ve siyasi görüş ayrılıkları daha belirgin olabilir. Parti sistemi değişkenlik gösterebilir ve liderlik, bazen bireysel güç ve etki üzerine odaklanabilir.
-
Siyasetçilerin Stili: Türk siyasetçileri genellikle karizmatik ve güçlü liderlik özellikleri sergileme eğilimindedir. Siyasette duygusallık, tutku ve retorik ön plana çıkabilir. Ancak, bu durum her siyasetçi için geçerli olmayabilir.
-
Toplumsal Normlar ve Değerler: Türkiye’de siyasetin bazen daha duygusal ve tutkulu olmasının yanı sıra, güçlü liderlik ve milliyetçilik gibi değerler ön planda olabilir. Toplumsal normlar ve siyasi yapı, zaman içinde değişebilir ve farklı dönemlerde farklı vurgular yapılabilir.
Bu karşılaştırmada dikkate alınması gereken önemli faktörlerden biri de tarihî ve kültürel farklılıklardır. Her iki ülkenin siyasetçileri, kendi ülkelerinin tarihi, kültürel ve toplumsal dinamiklerine göre farklılık gösterebilir.
Hollanda ve Türkiye’deki siyasi yapı ve siyasetçiler arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri anlamak için, her ülkenin kendi içindeki tarihsel, kültürel ve toplumsal gelişimini göz önünde bulundurmak önemlidir. Bu çerçevede, siyasetçilerin ve siyasi yapıların benzersiz özelliklerini anlamak daha sağlıklı bir yaklaşım sunabilir.
Hollanda medyasındaki son haberlerden biri
Göçmenler Hollanda’da korunma ve tanınma talep ediyor
Hollanda’daki son seçimlerin toz bulutları henüz dağılmadı ama, Hollanda olası yeni bir koalisyon için görüşmelerin arifesinde. PVV’nin (Wilders) sandalye sayısını ikiye katlayarak 37’ye çıkarması ve Wilders’in İslam konusunda ılımlı görünen tonuna rağmen, Hollanda’daki Müslüman toplum arasında, Hollanda toplumunda İslamofobi ve yabancı düşmanlığının daha da şekilleneceği olası bir kutuplaşmaya ilişkin tedirginlik artmaktadır.
Ancak Wilders’in Hollanda’nın artık göçmenlere ihtiyacı olmadığını iddia ederek kapalı sınırlar istemesi gerçeklerle çelişmektedir. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas’a göre, geçen yıl boş pozisyonların neredeyse yüzde 5’inin doldurulamadığı tespit edildi ve bu da göçe duyulan ihtiyacın altını çiziyor. Wilders yabancı düşmanlığını ilan etse bile bu gerçeği değiştirmeyecektir. Göç sadece bu çağa ait bir olgu değildir. Örneğin altmış yıl önce Hollanda hükümeti insanları Hollanda’ya gelmeye ve kendileri için çalışmaya davet etti. Bu insanlar Hollanda ekonomisi için çok çalıştılar, ekonomiye ve refaha katkıda bulundular. Dolayısıyla göçmenler Hollanda toplumu için bir zenginlik olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Göçmenler bugün bile açık iş pozisyonlarını doldurmak için çok önemli olsalar da, Hollanda’da kendilerini giderek daha güvensiz hissetmektedirler. Hollanda ekonomisine onlarca yıldır katkıda bulunmalarına rağmen, göçmenler artık sıklıkla ayrımcılığa maruz kalmakta ve toplumda istenmeyen kişiler olarak görülmektedirler. Bu olumsuz algıyı ve buna bağlı gelişmeleri durdurmak için, Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme kapsamında tanınma ve korunma çağrısında bulunuyorlar.
Eski başbakanlardan Wim Kok’un da bir zamanlar desteklemesine rağmen, en azından Türk ve Faslıların bu sözleşmeye dahil edilmesi girişimi alt mecliste reddedildi. Ancak şimdi yeniden düşünmenin tam zamanı. Çerçeve Sözleşme etnik, kültürel ya da dini kimliğe dayalı tehdit, ayrımcılık ve şiddete karşı koruma sağlamaktadır. Halihazırda bu anlaşmaya sadece Frizyalılar dahildir. Çağdaş göçmenlerin azınlık olarak bu antlaşmaya dahil edilmesinin önünde hiçbir engel yoktur. Zira Uygulama Çerçeve Belgesi’nde şöyle denmektedir: “Sözleşme, ulusal azınlığı neyin oluşturduğuna dair bir tanım içermemektedir. Bu konuda Avrupa Konseyi’ne üye devletler arasında bir uzlaşma sağlanamamıştır. Bu nedenle, kendi topraklarında hangi grupların sözleşme kapsamına girdiğini belirlemek, onaylayan her üye devlete aittir.”
Dolayısıyla çağrı açıktır: göçmenler azınlık olarak tanınmak ve Çerçeve Sözleşme’ye dahil edilmek istemektedirler. Bunu yaparken sadece kendileri için değil, aynı zamanda Hollanda’nın Avrupa Birliği’ne örnek teşkil ettiği bir gelecek için de koruma talep etmektedirler. (BİTTİ)
Yorumlar