İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Dezenformasyon bir hakikat krizine yol açmaktadır”
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Yapay zeka ile birlikte gün yüzüne çıkan meydan okumalarla da yüzleşilmesi gerektiğinin altını çizen.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Altun, “Elbette bu süreçte yapay zeka ile birlikte gün yüzüne çıkan meydan okumalarla da yüzleşmeliyiz. Hepimizin malumu; Yapay zeka başta olmak üzere, iletişim teknolojilerinde meydana gelen baş döndürücü gelişmeler; sadece bilginin üretim ve dolaşım hızını artırmıyor, sistematik dezenformasyonları, mezenformasyon bombardımanını da derinleştiriyor. Bütün insanlığı tehdit eden dezenformasyon yağmuru, demokrasi krizlerine, bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasına, toplumsal korku ikliminin yaygınlaşmasına, bilgi kirliliğine, siyasal, toplumsal kutuplaşmalara, nefret söylemlerinin yükselmesine neden olmaktadır. Dahası dezenformasyon bir hakikat krizine yol açmaktadır. Hakikat krizinin temelinde; yalanın sıradanlaşması ve hakikatin önemsizleşmesi yani bir anlamda Jean Baudrillard’ın ifadesiyle hiper-gerçekliğin gerçekten daha gerçek bir hal alması yer alıyor. Ve bu kriz mevcut yapay zeka teknolojileriyle daha da derinleşiyor” dedi.
“Dezenformatif içerikler toplumlar arası kutuplaşmayı körüklüyor”
Sadece tek tuşla anında sentetik olarak tanımlanan içerikler oluşturulabildiğini ve bu içeriklerin sosyal ağlar üzerinden hızla yayılabildiğine dikkati çeken Altun, “Deepfake teknolojisi sayesinde; video ve ses kayıtları kolaylıkla gerçeğe yakın şekilde manipüle edilebiliyor, daha etkili dezenformatif içerikler üretiliyor. Yapay zeka eliyle üretilen yalan ve dezenformatif içerikler, ulusal düzlemde olduğu kadar uluslararası düzlemde de toplumlar arası kutuplaşmayı körüklüyor. Bunu fırsat bilen dijital nefret merkezleri; ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslamofobi, nefret söylemi gibi yıkıcı fikirlerle toplumları ifsad ediyor. Yapay zeka teknolojileri, mevcut haliyle, ne yazık ki haklının değil güçlünün çıkarlarına göre konumlandırılıyor. Yapay zeka teknolojileri, sınıflar ve uluslararasındaki adaletsizliği, bir başka deyişle küresel adaletsizliği artırıyor. Oysa ki günümüzdeki bilişsel teknolojik ilerlemeler küçük bir grup girişimciyi ve yatırımcıyı zenginleştirmek yahut küresel sömürü ilişkilerini kökleştirmek, kurumsallaştırmasına izin vermek yerine; insanların, kültürlerin, toplumların özgürleşmesine hizmet etmelidir. Gelin el birliğiyle bunun için çalışalım” diye konuştu.
Altun, sözlerini şöyle sürdürdü;
“Bugün dünyamız, bütün insanlık çok ciddi krizlerle yüzleşiyor. Savaşlardan düzensiz göçlere, küresel terörizmden soykırım girişimlerine, iklim değişikliğinden gıda krizlerine son derece karmaşık sorunlar yumağıyla karşı karşıyayız. Küresel sorunlar karşısında küresel iş birliklerine ihtiyacımız olduğu açıktır. Biz Türkiye olarak küresel sorunlar karşısında küresel iş birlikleri geliştirme arayışı içindeyiz. Bu çerçevede tüm müttefiklerimizle birlikte yeni iş birliği alanları inşa etmeye gayret ediyoruz.
“Türkiye önemli bir küresel oyuncu”
Nitekim bu iş birliği anlayışıyla, bölgemizde ve dünyada cereyan eden kriz ve çatışmaların çözümünde hep barıştan ve adaletin tesisinden yana bir tavır takınıyoruz. İki gün önce Etiyopya ve Somali arasında imzalanan Ankara Antlaşması, ülkemizin bu yöndeki çalışmalarının, Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın barış diplomasinin en son ve somut örneklerinden biri olduğu gibi aynı zamanda Türkiye’nin dünya siyasetine nasıl etki ettiğini, sadece Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Karadeniz jeopolitiğini değil, Afrika jeopolitiğini de etkileyen önemli bir küresel oyuncu olduğunu da gözler önüne sermektedir.
Türkiye’nin uzlaştırıcı ve çözüm odaklı yaklaşımı, Afrika bölgesinde bölgedeki istikrarın artmasına katkı sunmakta; aynı zamanda küresel düzeyde diplomatik etkinliğini ve güvenilirliğini de pekiştirmektedir. Bu çerçevede Türkiye yine, Rusya-Ukrayna savaşında, her iki tarafla yapıcı diyaloğunu sürdürüyor ve onurlu bir barışın kaybedeni olmayacağı şiarıyla hareket ediyor. Nitekim Cumhurbaşkanımızın öncülük ettiği Tahıl Antlaşması milyonlarca insanı etkileyecek açlık tehdidinin bertaraf edilmesine vesile oldu.
“İsrail yalanlarını ortaya serdik”
Yine bugün insanlığın kanayan yarası Gazze’de sürdürülen soykırımın son bulması için, insani yardımların yapılabilmesi, şartsız ve sürekli ateşkesin tesis edilebilmesi için yoğun diplomatik çabalar sarf ediyoruz. İsrail’in savaş suçları sebebiyle uluslararası mahkemede yargılanması ve İsrailli yetkililer aleyhinde kararlar çıkartılması noktasında da, sunduğumuz delillerle sürece katkıda bulunduk. Bu bağlamda İsrail’in Gazze’de, Filistin’de sebep olduğu zulümleri perdelemek için başvurduğu dezenformasyon yöntemlerini boşa çıkarmaya, İsrail yalanlarını ortaya sermeye yönelik yoğun çaba harcadık, harcamaya devam edeceğiz.”