enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
11:57 TTI İzmir 2025: Turizmin Nabzı Bu Yıl İzmir’de Attı…
10:24 2026 FIFA Dünya Kupası’nda fikstür belirlendi…
08:57 Dış Bakış Dergisinin “TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI” Özel Sayısı Yayında
00:57 CHP’nin Avrupa’nın Çöküşüyle Bütünleşme Programı-3 – Küresel sermayeye güvenceler
00:42 KKTC Cumhurbaşkanı Erhürman Seçmen Kitlesine Neyi Vaat Etti?
00:34 Bakan Fidan, 23. Doha Forumu kapsamında, basına açıklamalarda da bulundu…
00:31 Dışişleri Bakanı Fidan, “Suriye hükümeti ve SDG kendi aralarında bir anlaşma yapabilirler”
00:31 Türk tarımında son yılların en dikkat çeken ve en çok kazandıran ürünlerinden biri gilaburu…
00:29 Kriter’in Aralık Sayısı Çıktı!
00:22 Bakan Fidan, “İsrailler tarafından gerçekleştirilen ateşkes ihlalleri gerçekten tarif edilemez düzeyde”…
00:19 TCMB’nın 11 Aralık’taki Para Politikası Kurulu toplantısına sayılı günler kaldı…
00:06 Dışişleri Bakanı Fidan, “İsrailliler için işkence bir intikam eylemi”
12:31 Haftayı Geri Sar:10 maddede bu hafta
10:59 İznik 1700 yıl sonra yeniden dünya gündeminde…
06:43 CHP’nin Avrupa’nın Çöküşüyle Bütünleşme Programı 2 – CHP’nin farklı kimlikleri
00:45 Karadeniz’de Ukrayna’nın Operasyonları
00:40 Erbil-Ankara hattında gerilim: ‘Maksadını aşan yorumlar endişe verici’…
00:39 Türkiye’de öğretmen istihdamı, köklü düzenlemeler içeren Öğretmenlik Mesleği Kanunu…
00:29 Dijital şiddet artıyor: Kadınlar daha fazla risk altında
00:19 2026 Yılı Türkiye İçin Diplomasi Yılı mı Olacak?
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Göçün Siyaseti ve Seçimsiz Dönem

Göçün Siyaseti ve Seçimsiz Dönem
A+
A-

Önümüzdeki dönemde seçimsiz dört yıl var. Seçim yılı yaklaştıkça, sonuçlara etki eden konuların çözümü zorlaşır. Dolayısıyla, siyasetin en önemli gündemlerinden biri sığınmacı soruna çözüm arayışları olmalıdır. Bu sorunun insani ve rasyonel zeminde, farklı çözüm arayışlarını konuşmak ve tartışmak gerekir. Çözümü değil, siyasetini konuştuğunuzda sahadaki gerçeklik ikinci planda kalır.

Nebi Miş | Yazar | Kriter Dergi

Doç. Dr. Nebi MİŞ & SETA Genel Koordinatörü ve Siyaset Araştırmaları Direktörü

Batılı demokrasilerde seçim kampanyalarını son yıllarda nerdeyse göç ve göçmen karşıtlığı belirliyor. Yıllar içinde, yabancı ve İslam düşmanlığı, mülteci karşıtlığı birbirini besleyecek şekilde araçsallaştırıldığı için önce bir toplumsal taban oluşturuldu. Ardından da etki-tepki iklimde, siyaset bu konu üzerinden ayrıştırıldığı için karşıtlıklar ve kutuplaşmalar bir birini besledi. Önce göçmen karşıtlığını merkeze alan radikal tematik partiler, merkez siyasetle bu konu üzerinden siyasi mücadeleye girdiler. Göçmenleri güvenlikleştirerek siyasi sonuç elde ettiler. Ardından da merkez siyasetleri kendi söylemlerine çekerek, göçün siyasetini ve seçim sonuçlarında belirleyiciliğini yükselttiler. Bir ülkede başarılı olan göçmen karşılığı çığ etkisiyle diğer ülkeler tarafından kopyalandı ve sonuçta merkez siyasetler bile bu konuya teslim oldu. Bu yıl içinde yapılan Avrupa Parlamentosu, Fransa ve İngiltere’de yapılan seçim kampanyalarının en önemli gündemi mültecilerdi. Seçim sonuçlarının üzerinde yabancı ve göç karşıtlığının etkisinin giderek arttığı bir kez daha görüldü.

Devam eden ABD seçim kampanyasının da en önemli gündemden biri, göç ve mülteci karşıtlığı. Trump, yasadışı göçmenleri “onlar insan değil, hayvan” söylemi ile etiketleyerek, seçilmesi halinde önceliğinin bu konu olacağını belirtiyor. Göçmen karşıtlığının siyasetinde, göçmenler gerçekliğinin ötesinde manipülatif ve aşırı yorumlamalarla “tehdit” algısının içerisine yerleştiriliyor, bu konulardaki hassas toplumsal kesimlerin korkuları büyütülüyor. Karşıtlıklar üzerinden artan toplumsal kutuplaşma ikliminde, rasyonel ve insani zeminde tartışılıp sonuç alınabilecek politikalar üretilemiyor. Son yıllarda benzer bir süreç Türkiye’de kopyalanmaya çalışılıyor.

Sığınmacılara yönelik, karşıtlık ve korkular önce manipülatif ve dezenformasyonlarla beslenerek büyütülmüş, ardından da Avrupa’daki göç karşıtlığı siyasetinin benzeri buraya transfer edilmiştir. Kılıçdaroğlu CHP’sinde uzun süre ana gündem yapılan sığınmacı karşıtlığı, her türlü manipülasyon ve üretilmiş sahte içeriklerle bir taban bulunca, sadece bu konu üzerinden tematik siyaset yapan yeni bir partinin kurulması (Zafer Partisi) gecikmemiştir.

Gelinen süreçte, geçtiğimiz haftalarda Kayseri’de yaşanan olaylara benzer şekilde sığınmacıların çok kolay hedef haline getirilebileceği görüldü. Doğrudan ya da dolaylı olarak mültecilerle ilgisi olan her gelişmenin mecrasından saptırılabileceği, manipüle dilerek bir güvenlik sorununa dönüşebileceğini bir kez daha test edildi.

Sahada gerçeklik ne olursa olsun, algılar olgunun önüne geçiyor. Çalıştırdığı tüm işçiler sığınmacı olan bir çiftçi de, sığınmacılar olmasa inşat faaliyetlerinin duracağını belirten bir müteahhit de, sorunun gerçekliği ile çok ilgilenmiyor. Kendi çalıştırdığı sığınmacı hedef haline geldiğinde, farklı bir cümle kurmadan kamusal söylemini düşmanlaştırma üzerine inşa edebiliyor.

Otelinde konaklayan, mağazasından alışveriş yapan, iş yerinde turizm gelirleriyle kazanç sağladığı tüm Arap turistler mülteci gibi kodlandığında, bu konunun muhatabı iş insanı sesini çıkarmadığı için yabancı düşmanlığına su taşıyabiliyor.

Elinde tüm sığınmacı sayıları olmasına rağmen, şehrinde kaç göçmen olduğunu kendisi de tespit edebilecek imkanı olan bir büyükşehir belediye başkanı, üzerinde düşen sorumluluğu bile yerine getirmezken, sayıları manipüle ederek mültecileri kolayca hedef haline getirebiliyor.

Soruna insani ve rasyonel çözüm önerisi sunmak yerine, sorumluluğu hükümetin üzerine attığında buradan bir siyasi kazanç sağlayacağını düşünen muhalefet partisi liderleri de sığınmacı karşıtlığına ve popülist söylemlere savrulmayı bir sorun olarak görmüyor.

Önümüzdeki dönemde seçimsiz dört yıl var. Seçim yılı yaklaştıkça, sonuçlara etki eden konuların çözümü zorlaşır. Dolayısıyla, siyasetin en önemli gündemlerinden biri sığınmacı soruna çözüm arayışları olmalıdır. Bu sorunun insani ve rasyonel zeminde, farklı çözüm arayışlarını konuşmak ve tartışmak gerekir. Çözümü değil, siyasetini konuştuğunuzda sahadaki gerçeklik ikinci planda kalır. Sahadaki gerçeklik; sayılarla, ekonomik yönüyle, bilimsel verilerle, geri dönüş imkanının sınırları ile, kısa orta ve uzun dönemli etki analizleriyle çok katmanlı bir perspektifle ele alınmalıdır. Çözüm de bu gerçekliğin üzerine inşa edilmelidir. Bu konuda dört yıllık seçimsiz dönem fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.