enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:17 Demir Perdenin Ardında: Yıkılışının 36. Yılında Berlin Duvarı ve Dönüşen Dünya
00:12 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aliyev ve Şerif ile görüştü
00:12 Bakan Kurum, “Karabük Afet Konutları Temel Atma Töreni”nde konuştu…
00:09 Bakan Göktaş, “Türkiye’nin sosyal yapısını daha dirençli bir hale getireceğiz.”
00:08 Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığının “Ev Sahibi Türkiye” başvuruları,10 Kasım Pazartesi günü başlayacak…
00:04 Adalet Bakanı Tunç, “Adaleti, herkese hak ettiğini vermek”
00:03 Türkiye, üst üste 3. kez UNESCO Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi
00:03 Bakan Işıkhan: Lösemili çocuklarımızın tedavisinde kullanılan 77 ilacı karşılıyoruz
12:09 Amsterdam, Amsterdam olalı böyle bir gece yaşamadı: Cim bom tezahüratı Büyükelçimiz ile daha da gürleşti… 
00:12 Okullarda ara tatil dün başladı…
00:10 Türkiye’de 1 Nisan 2026’dan itibaren 5G teknolojisiyle, köklü değişikliklerin yaratması bekleniyor…
00:10 TBMM Başkanlığına, aralarında Özgür Özel’in de bulunduğu 12 milletvekili hakkında 18 dokunulmazlık dosyası sunuldu.
00:08 Plastik Su Şişesi Araştırmasının Sonuçları Açıklandı
00:06 Milli İstihbarat Akademisi, “Türkiye-Somali İlişkileri: Çok Boyutlu Bir Ortaklık Modeli” başlıklı rapor yayımladı…
00:05 Hollanda Parlamentosu’nun, Türkiye seçimleri için oy kullanan Türklere yasak getirme önerisine tepki…
00:05 Türkiye’de “sığınak” yönetmeliği güncellendi: Tüm yeni binalarda zorunlu olacak
00:04 TÜİK Açıkladı: Sanayii Sektöründe, en çok tüketilen enerji kaynağı elektrik
00:03 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, “İklim değişikliğiyle mücadelede, güney ve kuzey arasında bir köprü rolü üstlenmeye hazırız”
00:03 AK Parti’nin iktidara gelişlerinin 23. yıl dönümü dolayısıyla “#SizBunuOkurken” isimli kampanya
00:01 Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’ndan (TOKİ) dar gelirli vatandaşlar için 81 ilde 500 bin sosyal konut inşa edilecek…
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Eylül korkusu: Ekonomiyi neler bekliyor?

Eylül korkusu: Ekonomiyi neler bekliyor?
06.08.2020
A+
A-

TÜHA HABER / Hükümet, eriyen rezervler nedeniyle kurları tutmakta zorlanınca, gözler bayram sonrası beklenen döviz yükselişine döndü. Ekonomi yazarı Sağlam’a göre rezervler tükenecek endişesi, Eylül’de ekonomiyi sallayabilir.

Bayram tatili öncesi kurlarda yaşanan hareketlilik piyasaları tedirgin etti. Ekonomi yönetiminin tüm çabalarına rağmen, kurlarda uzun süredir tutulan sınır değerler aşılırken, bayram tatili bu hareketi dondurdu. Bundan sonra piyasaların yeni, hızlı kur artışlarına sahne olması bekleniyor.

Bayramdan önce kurların tutulamaması, “Eylül ayında piyasalarda önemli hareketler görülebileceği” endişesini arttırdı. Döviz rezervlerinin çok eridiğini, bu nedenle artık kurların istenildiği sınırlarda tutulamadığını gören piyasa oyuncularının, “Rezervlerin bu gidişle Eylül’de tükenebileceği, bunun da piyasalarda sert hareketlere neden olabileceği” endişesi büyümeye başladı.

Erdal Sağlam'a göre düşük kur-düşük faiz politikası bitmeli

Erdal Sağlam’a göre düşük kur-düşük faiz politikası bitmeli

Borçlar düşünce rezervler ekside 

Bayram tatili öncesi açıklanan döviz rezervleri rakamları, Merkez Bankası’nın resmi rezervlerinin 30 milyar dolara kadar indiğini, borç aldığı dövizler çıkarıldığında eksiye döndüğünü gösterdi. Bununla birlikte dövizi tutmak için devreye giren kamu bankalarının açık pozisyon tutarlarının 10 milyar doları aştığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) koyduğu yasal sınır olan yüzde 20 sınırını aşıp yüzde 30’lara çıktığı ortaya çıktı. Merkez Bankası’nın böyle durumlarda kamu bankaları döviz açıklarını kapattığı bilinirken, son dönemde bunu yapmaması “Acaba dövizi mi kalmadı?” kaygılarına neden oldu.

Dolar kurunu aylardır koyduğu 6.85 TL sınırının altında tutan ekonomi yönetimi bu sınırı savunamadı, dolar kuru 7 TL’ye dayandı. Kurları tutmak için günde 1 milyar dolarlık rezervden satış yapıldığı ama başarılamadığı söylendi. Küresel gelişmelerle euro da çok artınca, euro ve dolar gibi diğer para birimlerinin de yükselmesi anlamına gelen sepet kur değerleri çok yükseldi.

Hükümet yanlısı basın da kriz bekliyor 

Yurt içinde hükümete yakın bazı gazete yazarlarının, “Türkiye’ye kumpas” yorumu yaparak, “Eylül ayında ekonominin kötüleşeceği” beklentilerini dile getirmeleri ilginçti. Financial Times ve Reuters başta olmak üzere uluslararası saygın medyada, rezervlerin bilimsel olmayan ekonomik anlayış ve yanlış kararlar nedeniyle eridiği, Eylül‑Ekim aylarında rezervlerin biteceğini söylemeleri de panikte etkili oldu.

Ekonomik gerekçelere bakıldığında ise yükselen enflasyona rağmen uygulanan düşük kur-düşük faiz politikasında ısrar edilmesinin sonuçta ekonomiyi buraya getirdiği söylenilebilir. Pompalanan kredilerde büyük artış olması, bütçe açıklarının büyümesi, Merkez Bankası’nın para basımını artırması yani yüksek büyüme hırsı nedeniyle iç talepte yarattığı patlama ithalatı da artırdı. Büyüyen cari açık, turizm gelirlerindeki önemli kayıplar, doğal olarak dövize talebi artırdı.

Hükümet kur atağına karşı ne yapabilir?

Önümüzdeki süreçte yeni kur atağını önlemenin ilk yolunun düşük kur-düşük faiz politikasından geri dönüş, iç talepte frene basıp harcamaları azaltma olması gerekir. Normal olarak böyle dönemlerde piyasa faizlerinin hatta Merkez Bankası faizlerinin artırılması, kurlarda bir miktar yükselişe izin verilip bu arada yapısal tedbirlerin hazırlanması beklenir ama mevcut ekonomi yönetiminden bunun beklenmediğini söylemek gerekiyor.

Ekonomi yönetiminin döviz talebini sınırlandırmak için yine zorunlu karşılık oranı gibi, artık sınırlarına gelinen, araçlara başvurması sürpriz olmaz. Nitekim mevduat kabul eden bankaların bu mevduatlara karşılık olarak Merkez Bankası’nda bulundurmak zorunda oldukları mevduat oranları olan zorunlu karşılık oranları, Temmuz ayı içinde artırıldı. Ekonomi yönetimi, dışarıdan sıcak para girişi sağlayamayınca gözünü içerideki mevduata çevirerek döviz cinsi zorunlu karşılı oranını üç puan daha artırdı. Böylece piyasalar 9.2 milyar dolar daha Merkez’in kasasına, yani ekonomi yönetiminin kullanımına girdi.

Piyasalarda bir süredir konuşulan “Yeni bir Eylül Sendromu” denilebilecek tedirginliğin artması biraz mevsimsel beklentiden kaynaklanıyor. Dış borç geri ödemelerine bakarsak; Eylül’de 3 milyar doların biraz üzerinde olduğu, bu yıl yoğun ayların 5 milyar dolarla Ekim, 6 milyar dolarla Kasım olduğu görülüyor. Eylül denilmesinde her zamanki beklentilerin etkili olduğunu sanıyorum. Bu arada pandemi sürecindeki “normalleşme”ye rağmen zor durumdaki şirketlerin finansal tablolarında bir iyileşme görünmüyor. Bu ay içinde, büyük ve tanınmış firmalardan iflas ve konkordato haberlerinin gelmesinden endişe ediliyor.

Neden kriz için Eylül ayı telaffuz ediliyor?

Ancak Eylül kaygısında döviz rezervlerinde yaşanan büyük gerileme, buna karşılık ekonomi yönetiminin düşük kur-düşük faiz politikasında ısrar edip, sonunda rezervleri bitireceği beklentisi en önemli rolü oynuyor. Eylül’de pandemide ikinci dalga beklentisinin de bu korkuda payı olabilir.

Buna karşılık bazı piyasa analistleri ise spekülasyon ortamı bulunduğunu; bunun oluşmasının nedeninin de, hükümetin rezervlerin eritmesi gibi yanlış politikaları olduğu görüşünde. Bu analistlere göre “hareketlenme” Eylül ayına kalmayabilir: “Belki Eylül’ü beklemeden Ağustos’ta büyük atak ve hareketlilik yaşanır, bilinemez.”

Özetle, ekonomik dengeler iyice bozulup görünür olmaya başladı. Politikalarda köklü değişiklikler yapılmazsa, Eylül’de veya yakın bir zamanda, “Ekonomide yıkıcı dalgalar” yaşanma ihtimali yüksek görünüyor.

YORUM : Erdal Sağlam & İstanbul (DW)

[TÜHA Haber Ajansı, 06 Ağustos 2020]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.