2026 Kasım ara seçimlerinde Kongre dengelerinin Demokratlar lehine değişmesi durumunda Trump’ın eli zayıflayacaktır. O tarihe kadar Trump’ın vaatlerini yerine getirebilmesi için en güçlü döneminde Türkiye’nin yaptırımları kaldırtarak savunma ilişkilerini yeniden düzenlemesi için bir fırsat var.
Kadir ÜSTÜN, SETA Washington D.C. Koordinatörü
Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrinde liderler arası ilişki ve ton her zaman önemli olmuştur. Perşembe günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la görüşmesinde verilen mesajlar ve iki lider arasındaki samimi görüntüler Türk-Amerikan ilişkileri açısından pozitif sinyaller verdi. Suriye’de Esad rejiminin düşüşünün Türkiye’nin başarısı olduğunu ısrarla tekrarlayan ve Erdoğan’a övgüler yağdıran Trump’ın önümüzdeki dönemde ikili ilişkilerde yeni bir ivme yaratmaya açık olduğu ortadaydı. Son on yılda bölgesel meselelerin yarattığı kriz ve meydan okumalarla sarsılmasına rağmen Türk-Amerikan ilişkilerinin kritik önemini koruduğu her iki liderin farkında olduğu bir gerçek. Suriye, Ukrayna, İran ve Filistin gibi bölgesel meselelerin gidişatında kritik rolü olan Türkiye’nin Amerika’nın Rusya ve Çin gibi büyük güçlerle mücadelesi bağlamında da oyun değiştirici rol oynama potansiyeli var. Hem bölgesel hem de küresel meselelerde güçlü iş birliğinin yolu iki NATO müttefikinin ikili ilişkilerindeki sorunları çözmesinden geçiyor.
SAVUNMA İŞ BİRLİĞİ
Türk-Amerikan ilişkilerinde son yıllarda yaşanan en önemli krizlerin başında elbette S-400 meselesi geliyor. Türkiye, 2012 Kasım ayında Suriye’den ateşlenen füzeleri sebep göstererek NATO’dan Patriot sistemlerinin sınıra yakın bölgelerde konuşlandırılmasını istemişti. 2013 başından itibaren ABD, Hollanda ve İspanya’nın Patriot sistemleri Suriye’den gelecek tehditlere karşı konuşlandı. Obama yönetimi 2015 Ağustos’ta tehdidin azaldığını ve masrafları sebep göstererek Türkiye’yle istişare etmeden Amerika’nın Patriot’larını geri çekince Ankara hava savunma sistemi ihtiyacını karşılamak konusundaki çabalarını yoğunlaştırdı.
2017 yılında Rusya’yla varılan S-400 anlaşması, Türkiye’nin hava savunma ihtiyaçlarını karşılama konusundaki kriterlerini karşılamak istemeyen NATO müttefiki Amerika’yla savunma iş birliğinde kriz alanı yarattı. Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması ve yaptırım uygulanmasıyla sonuçlanan S-400 alımı, Kongre’deki İsrail ve Yunanistan yanlısı lobilerin Türkiye’ye F-35 satılmasını engelleme çabalarını da güçlendirdi. Bu ülkelerin F-35’e sahip olması bölgedeki güç dengelerini Türkiye aleyhine değiştirebilir ki bunun engellenmesi Türkiye’nin çıkarına olacaktır.
Trump’ın hem yaptırımları kaldırmak hem de F-35 satışını sağlamaktan bahsetmesi, Türk-Amerikan savunma iş birliğini tekrar rayına oturtma potansiyeli taşıyor. Trump’ın Kongre’de oluşacak direnişi Türkiye lehine aşma gücü var zira Trump Kongre’nin iki kanadını elinde tutan Cumhuriyetçileri ikna edebilir. İkna mümkün olmasa dahi Trump başka örneklerinde gördüğümüz gibi Kongre’ye rağmen savunma satışlarını hayata geçirecek adımlar atabilir. Türkiye’nin bir yandan milli savunma sistemlerini geliştirirken bir yandan F-35 kullanması ve üretim ağına tekrar dahil edilmesi Türk-Amerikan savunma ilişkileri açısından dönüştürücü bir etki yaratacaktır.
ENERJİ İŞ BİRLİĞİ
Trump’ın savunma alanındaki iş birliğini geliştirecek adımları atmak karşılığında Türkiye’den Rus enerji alımlarını azaltmasını talep etmesi, Hindistan’a karşı aldığı negatif tavra göre çok daha müzakereci bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Rusya’nın Ukrayna konusunda masaya oturtulması için Avrupa, Hindistan ve Çin’in Rus enerji alımlarını azaltması konusunda baskı yapan Trump, bu konuda Türkiye’den de benzer bir beklenti içinde ancak bunu tehdit ve baskıyla yapamayacağının farkında. Erdoğan’la müzakerenin ve karşılıklı çıkarların gözetilmesini sağlayan anlaşmalar yapılmasının daha verimli bir yöntem olacağını biliyor. ABD’yle imzalanan yirmi yıllık LNG anlaşması, Türkiye’nin enerji çeşitlendirmesi çabasına hizmet ediyor. 43 milyar dolarlık anlaşma, Trump’ın önemsediği şekilde Amerika’yla ticaret hacmini artırırken Türkiye’nin Rus enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltacak bir adım olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin enerji konusunda yaptığı birçok hamle hem enerji çeşitliliğini hem de enerji güvenliğini garanti altına almaya çalışıyor. LNG anlaşması bu iki kriteri karşılamakla kalmayıp, ABD’yle ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik kararlılığın bir ispatı olarak Trump’ın dikkatini çekiyor. Trump, Türkiye’nin Rusya’dan petrol ve gaz alımını durduramayacağının farkında olduğu için ‘azaltma’ talep ediyor ki bu daha makul bir talep. Türkiye uzun yıllardır Rusya’yla ilişkilerinde sorunlu alanları yönetme konusunda son derece güçlü bir performans gösterdi. Ukrayna meselesinde de Ukrayna’nın egemenliği ve NATO üyeliğinin yanında olmasına karşın Rusya’yla ticarete devam ederek ilişkileri tamamen kesmedi. Diplomatik çözüm üretilmesi için yoğun çaba göstererek esir takası ve tahıl ihracatı gibi anlaşmaların imzalanmasını sağladı. Rusya’yla ticaretin önemli bir kısmına tekabül eden enerji alımının görece azalması, Amerika’yla ilişkilerin güçlenmesine katkıda bulunmakla kalmayıp Ukrayna meselesinin çözümüne de katkıda bulunabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’la görüşerek hem savunma hem de enerji alanlarındaki kritik hamlelerin önünü açmasının zamanlaması da önemli. Amerika’da 2026 Kasım ara seçimlerinde Kongre dengelerinin Demokratlar lehine değişmesi durumunda Trump’ın eli zayıflayacaktır. O tarihe kadar Trump’ın vaatlerini yerine getirebilmesi için en güçlü döneminde Türkiye’nin yaptırımları kaldırtarak savunma ilişkilerini yeniden düzenlemesi için bir fırsat var. Bunun Türk ve Amerikan firmalarının Avrupa’nın savunma harcamaları kapsamındaki projelerine talip olacak ortaklıklar üretmesine de katkısı olacaktır. Enerji iş birliğinin artırılması da Türkiye’nin stratejik çıkarlarına hizmet etmekle kalmayıp enerji çeşitliliğini ve güvenliğini sağlayacaktır. Erdoğan-Trump görüşmesinin bu iki alanda kritik ilerlemeler sağlaması, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olacaktır.
Yaşadığımız dünyanın gelmiş geçmiş en zalim, en vahşi terör devleti olan İsrail’in sekiz aydan beri 2,5 milyon Gazze halkına ve üç çeyrek yüzyıldır altı milyon Filistinliye doğrudan uyguladığı zulümlerin, katliamların, vahşetlerin; aç susuz, ilaçsız, tedavisiz, her türlü çaresiz bırakarak uyguladığı dolaylı cinayetlerin, haydutlukların eşine, benzerine geçmiş yüzyıllarda rastlanmadığı gibi gelecek...
Biden ve Putin görüşmesi sonrası Karadeniz’de Donbas gerilimi şimdilik düşerken etrafımızdaki bölge yeni bir diplomatik hareketlilik dalgası yaşıyor. Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü Ortadoğu’da yeniden konumlanma sürecinin son örneği Suudi Arabistan ve İran arasındaki yakınlaşma çabası. Veliaht Selman geçen çarşamba günü Suudi devlet televizyonuna verdiği mülakatta komşu “İran...
Perşembe günü Bağdat’ta gerçekleşen Türkiye-Irak güvenlik zirvesinden sonra yayımlanan ortak sonuç bildirgesi ile iki ülke arasında yeni bir dönemin kapıları açıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ramazan sonrası Irak’a ziyareti ile ikili ilişkilerde “bir sıçrama” sağlanacağının vurgulandığı bildirgede ilişkilerin tüm yönleriyle “stratejik bir çerçeveye” oturtulmasına karar verildi. Bu amaçla terörle mücadele, ticaret, tarım,...
Batı ile ilişkileri toparlamanın sağlıklı ve kalıcı yolu, Türkiye’nin yeni gerçekliğinin kabullenilmesinden geçer. Prof. Dr. Burhanettin DURAN & SETA Genel Koordinatörü Cumhurbaşkanı Erdoğan, normalleşme politikasındaki yeni adımları ve olası kara operasyonu açıklamaları ile siyasetin gündemini elinde tutuyor. Muhalefetin, Sisi ile tokalaşmayı ve Esed ile görüşebilirim açıklamasını “ne oldu” eleştirileri...
Tıpkı F-35 gibi F-16 satışları da yılan hikâyesine dönüştü. Biden bu konuyla ilgili umut verici konuşmasına rağmen şimdiye kadar maalesef pek de ilerleme kaydedilemedi. Prof. Dr. Hasan B. YALÇIN & İstanbul Ticaret Üniversitesi Hâlâ konuyu dönüp dolaştırıp İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanmasına getiriyorlar. F-16 satışlarını böylesi bir koşula bağlamak uygun görülmediği için de...
Ortadoğu’nun gündemi yine çok yoğun. Önceki gün ABD, BM Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in tam üyeliğini veto eden tek ülke oldu. İsrail, İran’ın İsfahan’daki nükleer tesislerini vurabileceğini gösteren bir hava aracı saldırısı düzenledi. Tıpkı İran’ın kontrollü ve haber verilmiş 13 Nisan saldırısı gibi bu saldırı da hasar vermedi. Prof. Dr. Burhanettin DURAN...