Emekli Vali Dr. Ahmet Altıparmak, ‘Gençlik tarihini iyi bilmeli’
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency’ndan Gazeteci Ataner YÜCE, “Birinci Dünya Savaşında Kafkas (Doğu) Cephesi” konusunda, Emekli Vali Dr. Ahmet Altıparmak, Prof. Dr. Yakup Mahmudov, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan görüşlerini aldı.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Emekli Vali Dr. Ahmet Altıparmak, “Tarihi yeniden yazdıran, sınırları yeniden çizdiren bir milletin kaderini eline alıp ve tekrar tekrar yazdıran Birinci Dünya Savaşı, Kafkas cephesi gençlere bilinç vermesi gereken tarihler zincirinin bir dönemidir” dedi.
Dr. Ahmet Altıparmak, Bir milletin kaderini değiştiren Birinci Dünya Savaşı’nın, Türk gençliği ve özellikle Erzurum gençliği tarafından bilinmesi gerektiğini belirtti.
ERZURUM VE DOĞU GENÇLİĞİ TARİHİNİ ÇOK İYİ BİLMELİDİR
Dr. Ahmet Altıparmak, “Tarihi yeniden yazdıran, sınırları yeniden çizdiren bir milletin kaderini eline alıp ve tekrar tekrar yazdıran Birinci Dünya Savaşı, Kafkas cephesi gençlere bilinç vermesi gereken tarihler zincirinin bir dönemidir. Bu dönem herkes tarafından bilinmeli ama Erzurum ve Doğu gençliği tarafından çok iyi bilinmelidir. Elbette Türk gençliği, Müslüman gençlik tarafından bilinmelidir. Sadece Türkiye’de yaşayanlar değil, Osmanlı toprağında yaşamış olanlar da bunu bilmelidir. Haçlı seferleri ile başlayan bir yürüyüşün sonu hala bitmiş değil. Bugünde farklı cephelerden saldırılar hala devam ediyor, bu değişmiyor. Farklı emeller yine aynı şekilde Türk ve İslam düşmanı zihniyetler tarafından yeniden yazılıyor, yeniden dizayn ediliyor. Bu iki yıllık Rus işgalinin çerçevesinde göç etmeyenlerin, Ermeniler tarafından yaşatılan o dramlar, adeta Türkler Ermenileri katletti gibi sunulsa bile, burada yaşayanlarda büyük acıları bu topraklarda görmek mümkün. Aslında her bir köyümüze anıt yapsak, hakkımızdır. Yaşanan dramlar çok büyüktür. Gerçekten içler acısı büyük bir dram ve gençlerin bilinçlenmesi için büyük bir olaydır” diye konuştu.
GENÇLERİN SİYASETİ BİLMESİ GEREKİR
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Tarih Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Yakup Mahmudov, Doğu Anadolu’nun dünya medeniyetlerinin başladığı yerler olduğunu söyledi. Siyasetin tarihi bilgilerle yoğrulmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Mahmudov, gençlerin, siyasetçilerin tarihi çok iyi bilmesi gerektiğini vurguladı.
Haçlı ordusundan sonra Türk dünyasına karşı yürüyüşler başladığını anlatan Mahmudov, “Türkler, Doğu Anadolu’ya gelmedi, bu topraklar Türklerin toprağı. Biz Türkler Avrasya’nın en kadim sakinleriyiz. Güney Kore’den Bosna Hersek’e kadar bu topraklarda kahramanlık tarihi yazdık. Bu vatanın tarihini bizler belirledik. Bu topraklar bizim kahramanlık, medeniyet tarihimizdir. Türkü Türk’e vuruşturdular. 1. Dünya Savaşı Türk devletçiliğinin sonu olmalıydı. O yüzden savaş başladı. Osmanlı Türk Devletleri’nin sonuncusuydu. Topraklarını paylaşmak istediler. Netice olarak Osmanlı Devleti ortadan kalktı. Batı dünyası emeline ulaştı. Muzaffer Türk halkı yepyeni Türkiye Cumhuriyetini kurmasaydı Türk devletçiliğinin sonu olacaktı. Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Şimdi dünyanın en kudretli devletlerinden biridir. Tarihten ibret dersi almalıyız” diye konuştu.
ENVER PAŞA’YI UNUTMAYA HAKKIMIZ YOK
Tarihin en kanlı savaşlarının Türk-İslam devletlerine karşı olduğunu hatırlatan Mahmudov, Anadolu, Türküne karşı, Azerbaycan Türküne karşı soykırım uygulandığın söyledi.
Mahmudov, Osmanlı’nın “Milleti Sadıka” dediği Ermeniler tarafından ihanete uğradığını savunarak, şöyle devam etti:
“Osmanlı Devletinde Türk halkına karşı olan soykırımı değiştirerek, Ermenilere karşı soykırım olmuş gibi gösterildi. Dünya da bunu böyle bildi. Türk gençliği bunu bilmelidir. Türkler topraklarına sahip çıktı. 1. Dünya Savaşında en ağır yarayı da Azerbaycan Türkleri aldı. Bizim Erivan topraklarımız elimizden gitti. Ermenilere devlet yapıldı. Çetin şartlarda savaşan devlet adamlarını unutmaya hakkımız yoktur. O yüzden Enver Paşa’yı unutmaya hakkımız yoktur. Enver Paşa, Talat Paşa çetin şartlarda Ermenilerin devlet olmaması için savaştı. Enver Paşa, ‘Çıbanı kökünden temizlemek lazım’ dedi. Talat Paşa da onu müdafaa etti.”
BU, BİTMEMİŞ BİR SAVAŞIN ADIDIR
Birinci Dünya savaşı kuşkusuz insanlık tarihinin en büyük yıkım ve trajedilerinden biri olduğunu hatırlatan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, “On milyonlarca insanın öldüğü, koskoca bir kıtanın yakılıp yıkıldığı, ülkelerin yerle bir edilip, sınırların daha önce görülmemiş bir biçimde el değiştirdiği bir savaştır. 100 yıl geçmiş olmasına rağmen sebepleri, sonuçları ve etkileri hala devam eden ve bu yönüyle de, bir anlamda “bitmemiş” bir savaşın adıdır. Bu savaşın baş aktörlerinden biri bizlerdik, bizleriz.100 yıl önce vatanımıza, sınırlarımıza karşı başlatılan mütecaviz hamlelerin giderek uluslar arası bir paylaşım savaşına dönüşmesi sonucu çok şey kaybettik, çok yıkımlar yaşadık. Bin yılı aşkın bir zamandır bu topraklarda yaşamaktayız. Yani bu toprakların en az bin yıllık tarihini yaşayan da, biçimlendiren de bizleriz. Bin yıllık “geçmişin tarih olabilmesi, tarih bilincine sahip olmayı ve bu bin yıl içinde inşa edilen medeniyete sahip çıkmayı, o medeniyeti yaşatmayı gerektirir”. Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Türk genci ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” sözü, genç kuşakların tarih bilinciyle yetiştirilmelerinin ne denli önemli olduğunu anlatmaktadır. Bu bağlamda, bu ve benzeri etkinliklerin özellikle genç kuşaklara ve gelecek kuşaklara ciddi kazanımlar sağlayacağını düşünüyor, bu sempozyumun da salt geçmişin bilgilerinin aktarıldığı bir düzlem değil, tarihsel bilincin gelişip, toplumsal belleğin diri tutulmasına katkı sağlayacak bir etkinlik olmasını temenni ediyorum” dedi.
MİLLET OLARAK, YERLİ HELİKOPTERİN ÇABASI İÇERİSİNDEYİZ
Osmanlı Devleti’nin silah ve mühimmat konusunda dışa bağımlı olduğunu belirten Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Beyhan, bu silahların Osmanlı Rus Savaşı’nda Erzurumluların acılarını hat safhada yaşadığı sırada kullanıldığını hatırlattı.
Tarih sadece geçmişte meydana gelen olayları nakletmekle kalmaması gerektiğini ifade eden Beyhan, aynı zamanda bu olayların günü geleceği, nasıl etkilediğini tartışılması gerektiğini söyledi.
Beyhan, “Birinci dünya savaşı Osmanlı devleti için sonu belli olan bir savaştır. Savaş öncesinde Osmanlı devleti asker veya diplomat değil, sade sivil bir vatandaşın bile karar vereceği üzere eline silah almaması gereken bir durumda idi. Kendince sarılmadıkça bu savaşa bulaşmaması gereken bir durumdaydı. Sebepleri çok açıktır. Birincisi yakın geçmişinde ki savaşların kronolojisidir. Fazla geriye gitmeye gerek yok, tarihimizde dönüm noktası olan önemli bir kırılma noktası Olan Küçük Kaynarca Antlaşması’nda, yani 1774’ten 1914’de kadar geçen 140 yıllık zaman dilimi, Osmanlı Devleti için bir mağlubiyetler tarihidir. Kırım Savaşı ile 1897 Yunan Savaşı, bu bir buçuk asırlık zaman diliminin iki istisnasıdır. Kırım Savaşı, Avrupalı devletlerin menfaatleri gereği, Rusya’ya karşı, müdahil oldukları yani, bir koalisyonun ortak savaşıdır. Elde edilen zaferin etkisi Osmanlı Devleti için sadece 15 yıl kadar sürmüştür. Yunan Savaşı ise meydanda kazanılan ama masada kaybedilen bir savaştır. İkinci önemli sebep silah ve mühimmat askeri teçhizat ile ilgilidir. Osmanlı Devleti, silah ve mühimmat bakımından dışa bağımlıdır. Silahlarını dışarıdan temin etmek zorundadır. Dışa bağımlı ülke her zaman üreten ülkelerin gerisindedir. 19’uncu yüzyılın ilk yarısında ikinci Mahmut’un devrinde yeniçerilerden sonra yeni Osmanlı ordusunun silah ihtiyacı Avrupa’dan temin ediliyordu. Başta Fransa, Belçika ve Avusturya olmak üzere Abdülaziz devrinde ise Amerika’dan büyük miktarda değişik çap ve markada silahlar satın alınmıştı. Bu silahlar Amerikan iç savaşı için üretilen ve savaş sonrası depolarda kalan silahlardı. Osmanlı Devleti için bu depolanmış silahlar için önemli bir pazardı. Tarihe 93 Harbi olarak geçen ve Erzurum’un Erzurumluların acılarını, sıkıntılarını hat safhada tattığı 1877-78 Osmanlı Rus Savaşında, Osmanlı ordusu bu silahları kullanacaktır. 21’inci yüzyılın ilk çeyreğini yarıladığımız bu günlerde hala malımız olan, ülkemizin ürünü olan bir motorun, niçin olmadığını tartışmaktayız. Millet olarak, yerli helikopterin çabası içerisindeyiz. Modern zamanların istihbaratı için insansız hava araçlarını, daha düne kadar başka ülkelerden temin etmekteydik. Yakın gelecekte, uçağımızın üretilebileceği umutları yeşermiş durumdadır. Yerli üretim olan piyade tüfeğimiz envanterimize yeni girmiştir. Jeopolitik konumunda önemli olan ülkemizin fevkalade boyutta ihtiyacı vardır. Tarih sadece geçmişte meydana gelen olayları nakletmekle kalmamalıdır. Aynı zamanda bu olayların günü geleceği, nasıl etkilediğini tartışmalıdır. Tarihçilerin bu bağlamda sorumluluğu büyüktür” dedi.
Gazeteci* Ataner YÜCE, TRT