doğru tarım uygulamaları
Tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak ve doğru tarım uygulamalarının yaygınlaşması için yürütülen projelere önem verdiklerini belirten Ülker CEO’su Mete Buyurgan şu değerlendirmeyi yaptı:
“İklim krizi ve beraberinde getirdiği su stresi gibi çevresel sorunlar küresel gıda sistemlerinin üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor. Bu nedenle iklim değişikliğine uyumlu sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırmak gerekiyor. Ülker olarak israfsız şirket modeliyle ve uzun vadeli sürdürülebilirlik hedefleriyle işimizi yürütürken, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine katkı vermeyi, doğru tarım uygulamalarının yaygınlaşmasına yönelik projeler üretmeyi ve desteklemeyi çok önemli buluyoruz. Bu sebeple SKD Türkiye’nin iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisini analiz etmeyi ve tarımda verimli sulama stratejileri geliştirmeyi amaçlayan ‘’Su Riskleri Projesi’’nin ana sponsoru olduk. Saha çalışmaları dahil projenin her aşamasında aktif olarak yer aldık. Türkiye de su riski altında ülkelerden biri olduğu için bu projeyle su verimliliğine dikkat çekmek istiyoruz. Şirket olarak tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine katkı vermeyi, doğru tarım uygulamalarının yaygınlaşmasına yönelik projeler üretmeye ve desteklemeye devam edeceğiz.”
Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gökşen Çapar ise tarımsal sürdürülebilirlik ve proje ilişkisini şöyle değerlendirdi:
Günümüzde tarımın karşılaştığı en önemli zorluklardan biri sürdürülebilirliktir. Artan küresel nüfusla birlikte, çevresel ayak izimizi azaltırken daha fazla ve sağlıklı gıda üretmenin yollarını bulmamız gerekiyor. İklim değişikliği ile mücadele ve uyum çabalarımızın başında gıda güvencemizi riske atmamak geliyor. Ürün rotasyonu, koruyucu toprak işleme ve entegre haşere yönetimi gibi sürdürülebilir tarım uygulamalarını yaygınlaştırmalıyız. Onarıcı tarımı öğrenmeli ve hızla uygulamaya başlamalıyız. Bu yöntemleri geniş bir ölçekte uygulayarak erozyonu azaltabilir, pestisit ve gübre kullanımını en aza indirebilir, toprak ve su kaynaklarımızı koruyabiliriz. Tarımsal üretimde hammadde kullanımından nihai ürünün tüketilmesine kadar tüm süreçte yaşadığımız çevreyi olumsuz etkileyen pek çok aşama bulunuyor. Su israfı bunlardan yalnızca bir tanesi. Akıllı teknolojileri kullanarak kaynak verimliliği sağlamak mümkün. Bunun için de çiftçimizin eğitilmesi, kadın çiftçilerin desteklenmesi büyük önem taşıyor. Ülkemiz su stresi çeken bir ülke ve su kaynaklarının ¾’ü tarımda kullanılıyor. İklim değişikliğinin su döngüsü üzerindeki olumsuz etkilerini düşündüğümüzde, tarımsal üretimde başarılı örneklere ne kadar ihtiyaç duyulduğunu bir kez daha anlıyoruz. Su Riskleri Ar-Ge Projesi ile, özellikle ikinci fazda kullanılan sensör teknolojisi yardımıyla toprak neminin sürekli izlenmesi ve bitkinin büyüme dönemine göre değişen sulama suyu ihtiyacının karşılanması sonucunda buğday üretiminde su tasarrufu sağlanmış, ürün kalitesinden ödün verilmemiş ve Çerikli beldesindeki çiftçilerimizin farkındalığı artırılmıştır.
İkinci Faz Raporu’nda Öne Çıkan Diğer Sonuçlar
- Faz-II aşamasında Kasım 2022’de seçilen proje alanında buğday ekildi ve Temmuz 2023’te hasat yapıldı. Ekim 2023’te verim ve kalite değerlendirmesi yapıldı ve Kasım-Aralık 2023’de ekonomik analiz gerçekleştirildi.
- Proje kapsamında, bölgedeki su miktarının azlığı ve düşük kalitede su kaynağının varlığı nedenlerinden dolayı, Kırıkkale İli Delice İlçesi Çerikli Beldesi seçildi. Proje alanının yer aldığı İç Anadolu Bölgesi, Türkiye’nin en az yağış alan bölgelerinden olup ortalama yağış miktarı yıllık yaklaşık 400 mm civarındadır.
- Delice ilçesi için 2013-2022 yılları arası TUİK verilerine dayanarak ortalama buğday verimi 224 kg/da, ülke geneli için ise 249 kg/da olarak hesaplandı. Proje parselinde elde edilen 337 kg/da ortalama verim, Delice ilçesi ortalamasından %50, ülke ortalamasından ise %35 daha yüksek olmuştur.
- Proje alanı için buğday üretiminin yeşil su ayak izi 574 m3/ton, mavi su ayak izi değeri 930 m3/ton ve toplam (yeşil + mavi) su ayak izi değeri ise 1504 m3/ton olarak hesaplandı. Bu değerler, uluslararası literatürde 1995-2005 döneminde yüksek yeşil su ayak izi ve düşük mavi su ayak izi ile karakterize edilen Kırıkkale ili için, günümüz iklim koşullarında mavi su ayak izinin yeşil su ayak izinden yüksek olduğunu, diğer bir deyişle yağışın yeterli olmadığını ve sulama suyu ihtiyacının arttığını gösteriyor. Bu durum iklim değişikliğinin etkisi ile artan kuraklık risklerinin, bölgede buğday üretimi için olumsuz koşullar yaratacağına işaret ediyor.
- Sulama uygulamalarının getirdiği avantajlara rağmen, sulama maliyetlerinin karşılanması konusunda çiftçinin desteğe ihtiyacı olduğu gözlemlendi. Sulama sistemleri için sağlanacak teşviklerin, yöre çiftçisinin özellikle buğday tarımında su tasarrufu sağlayan yöntemler ile üretim yapmasını, sulama suyundan birim alanda daha yüksek tasarruf ve gelir sağlamasını mümkün hale getireceği ortaya kondu.
- Tarımsal üretimde teknolojiden yararlanarak verim ve kalite artırılabilir, ancak çiftçilerin teknolojiyi daha yaygın olarak kullanabilmesi için eğitim ve uygulama örnekleri gibi desteklere ihtiyacı bulunuyor.
- İklim değişikliğinin etkileri altında su stresi yaşayan ve su fakiri olma riski ile karşı karşıya olan ülkemizde, tarımsal amaçlı su kullanımının çok yüksek ve su kullanım etkinliğinin düşük olduğu göz önünde bulundurulduğunda, akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması büyük önem.