enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
11:18 Zelenski Ankara’da: Bölgesel Dengelerde Diplomatik Arayış
09:56 Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Liderler Zirvesi’ne katılmak üzere Güney Afrika Cumhuriyeti’nde…
00:59 “Futbolda bahis” iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmda 8’i tutuklu 17 hakem hakkında (MASAK) raporu hazırlandı…
00:44 Bakan Tunç: Çocuklarımızın güvenli bir geleceğe adım atmaları hepimizin ortak amacıdır
00:42 Radikal Hakaret Siyasetinin Amacı Ne?
00:30 Ankara Gıda Kontrol Laboratuvarı’nda, yılda yaklaşık 1 milyon 800 bin gıda analizi yapılıyor.
00:20 Yerel Yönetim Reformu Yaklaşırken…
00:16 Soykırımın yükü Gazzeli kadınların omzunda
00:15 İstanbul Fatih’te bir otelde konaklayan 4 kişilik Böcek ailesinin ölümüyle ilgili, otel sahibi ve bir otel çalışanı tekrar gözaltına alındı
00:07 Güney Kore Cumhurbaşkanı Lee Jae-myung Türkiye’ye gelecek
00:05 Gazze’de 11 Ekim’de ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana İsrail’in saldırılarında hergün çocuklar öldürülüyor…
17:26 Tarihi komisyon İmralı’ya gidiyor
11:33 Türkiye’den Yunanistan’a sert tepki: Hukuksuz oldu bitti girişimleri reddediyoruz
00:57 Bakan Tekin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Bakanlığının 2026 yılı bütçesine ilişkin sunumunda konuştu…
00:56 Vuçiç hakkında suç duyurusu: Saraybosna’da ‘İnsan Safarisi’
00:48 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Nüfus artış hızımız azalıyor
00:40 Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu anlaştı mı?
00:39 Kosova’da siyasi kriz: Hükümet yeniden kurulamadı, erken seçim kapıda
00:32 Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğu, Meclis toplantısına eski ve yeni içme suyu borularını getirdi…
00:26 Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı 2026’da iki kez yapılacak
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Demokrasi: Bir ideal mi, bir ihtiyaç mı?

Demokrasi: Bir ideal mi, bir ihtiyaç mı?
19.04.2024
A+
A-

Harran Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi ve  Independent Türkçe yazarı Doç. Dr. Vahap UÇAR, günümüzde en çok tartışılan siyasi konuların başında demokrasinin geldiğini açıkladı.

Doç. Dr. Vahap UÇAR

ulucvahap@yahoo.com Doç.

Doç. Dr. Vahap UÇAR, kaleme aldığı “Demokrasi: Bir ideal mi, bir ihtiyaç mı?başlıklı yazısında, “Demokrasi o kadar popüler bir rejim haline geldi ki otoriter yönetimler ve dahası katışıksız diktatörlükler dahi demokrasi söylemi üzerinden kendi iktidarlarını meşrulaştırmaya çalışır” diyor.

Örneğin kazananın daha baştan belli olduğu otoriter yönetimlerde demokrasinin temel unsuru olan seçimin,  bu meşrulaştırmanın en bilindik aracı olduğunun altını çizen Doç. Dr.  UÇAR, “Otoriter yönetimler bir yana Kim Jong Un gibi babası ölünce herkesin kendisini ağlamak zorunda hissettiği diktatörler bile kendi iktidarlarını meşrulaştırmak adına demokrasiye sarılmak zorunda hissediyorlar kendilerini; o kadar ki Kim Jong Un’un ülkesinin resmiyetteki ismi -komik ama- Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” olduğunun altını çiziyor.

Doç. Dr. Vahap UÇAR, Demokrasinin en güçlü şekli ile uygulandığı ülkelerde dahi devletlerin resmi isminde demokrasi geçmezken klasik diktatörlüklerden biri olan Kuzey Kore’nin resmi isminde demokrasinin geçiyor olmasının kendince diktatörlüğünü demokrasi ile meşrulaştırmanın bir yolu olduğunu hatırlatıyor.

Yapılan araştırmaların dünya ölçeğinde yönetim biçimlerinin klasik diktatörlük düzenlerinden göreceli olarak daha yumuşak yönetimlere evirildiğini gösterdiğini yazan Doç. Dr.  UÇAR, dünyada var olan yaklaşık 200 devletin büyük çoğunluğunun otoriter yönetimlere dayandığını ifade ediyor.

Doç. Dr. Vahap UÇAR, bu otoriter yönetimlerin önemli bir kısmının da otoriter olanla demokrasi arası  melez (hibrit) yönetimler olduğunu belirterek şöyle dile getiriyor:

“Tabii, yönetimlerin bu şekilde Hitler, Stalin, Mao, Pol Pot, Tito, Pinochet ve Saddam gibi klasik diktatörlerin yönetimlerinden otoriter yönetimlere oradan da melez yönetimlere doğru evrilmesi modernleşmenin bir yansıması olan ekonomik ve toplumsal yapıda yaşanan değişim ve dönüşümlerin bir sonucudur”.

Modernite öncesinde geleneksel toplumların bulunduğunu söyleyen Doç. Dr.  UÇAR, geleneksel toplumlarda toplumun kahir ekseriyetinin ise köylerde yaşadığını, kıt kanaat geçinen bu toplumda üretimin artık değerinin son derece sınırlı tarım, hayvancılık, ticaret ve zanaatkarlık gibi bir elin beş parmağını geçmeyen dört-beş sektöre dayandığını dile getiriyor.

“Köylük yerde yaşayan bu insanlar siyasi iktidarın aldığı kararlardan azade, kendi içinde doğa ile uyumlu, dingin bir yaşam sürdürürlerdi” diyen Doç. Dr. Vahap UÇAR, “Sosyal yaşam da bununla uyumluydu. Herkesin değerler dünyasını belirleyen ortak gelenekler ve din vardı. Giyim ve kuşamdan tutun mimik ve jestlerine kadar herkes bir birinin kopyası gibiydi.  Aşiret ve klan gibi iptidai devletimsi örgütlenmelerle dahi bu topluluklar çok kolay yönetilebiliyordu. Nitekim bu toplumlar bin yıllarca bu şekilde yönetildiler. Ticarileşme, sanayi devrimi ve buna eşlik eden kentleşme, yaygın eğitim ve iletişim teknolojisi geleneksel toplumları bambaşka bir topluma dönüştürdü” diyor.

Doç. Dr.  UÇAR, günümüzde teknolojinin etkisi ile katışıksız geleneksel bir toplumun kalmadığını belirterek, yeni ortaya çıkan ve adına modern denilen bu toplumun,  niteliği itibariyle başka bir şey olduğuna vurgu yapıyor.

“Örneğin bu toplumun öznesi durumundaki kentsel mekanda yaşayan, aile bağları ve dini duygusu zayıflamış, kendisi için özerk bir alan oluşturmaya çalışan birey denilen bu insan iş, barınma ve konfor istemenin yanında, kendi kendini var ettiği kimliği her ne ise kimsenin -devletin dahi- oraya girmesini istemeyen bir yaşam tasavvuruna sahip” olduğunun altını çizen Doç. Dr. Vahap UÇAR, şöyle devam ediyor:

Birey dediğimiz bu insan, yanı sıra, ekonomik ve siyasi düzen nasıl olmalı? sorularına aradığı cevaplarla kendisini belli bir siyasi görüşe göre tanımlar.

Bugün çok sayıda ideoloji ve din, bu ideoloji ve dinlerin farklı yorumları; deizm, ateizm, gnostizm ve  agnostizm gibi inanç biçimleri ile liberalizm, Marksizim, muhafazakarlık ve milliyetçilik ideolojilerinin bileşiminden mütevellit yüzlerce farklı siyasi görüş ve felsefik anlayış var.

Bütün bu çeşitlilik ve farklılıkları içinde barındıran, siyasi iktidarın almış olduğu kararlar ile yaşamları arasında bağ gören, farkındalık ve benlik duygusu gelişmiş, konforlu bir hayatın peşine düşmüş bu milyonları yönetmek kolay değil.

Ekonomik kaynakların sınırlı kaldığı, kendini ifade etmenin de bir sınırının olduğu, sonsuz ihtiyaçları ve talepleri olan, çok sayıda sorunla boğuşan sinirleri gergin kentsel mekanda tıkıştırılmış bu milyonları bir şekilde yönetmek de gerekir”.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.