Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Sağlıklı bir nüfus yapısı için kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirecek”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlık ettiği, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Nüfus Politikaları Kurulun’un ilk toplantının açılışında, nüfus politikalarının, sadece demografik bir hedef değil, ülkenin geleceğine yön verecek stratejik bir konu olduğunu söyledi.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 25 Aralık 2024’te oluşturulan Nüfus Politikaları Kurulunun hızla çalışmalarına başladığını, Kurulun Adalet, Aile ve Sosyal Hizmetler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Gençlik ve Spor, Hazine ve Maliye, İçişleri, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlarının yanı sıra Diyanet İşleri Başkanı, İletişim Başkanı, Strateji ve Bütçe Başkanı ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlarından oluştuğunu belirten Yılmaz, Kurul çalışmalarına, gündeme göre ilgili diğer bakanlar, kamu görevlileri, özel sektör temsilcileri, akademisyenler, meslek kuruluşları, sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarının da davet edilebileceğini ifade etti.
“Eylem planlarımızı ve yol haritamızı oluşturacağız”
Yılmaz, nüfus yapısını güçlendirecek, doğurganlık oranlarını artıracak ve nesli sağlıklı biçimde muhafaza edecek politikaların kurumlar arası eş güdümle uygulanacağını, bu çalışmaların başkanlığını bizzat kendisinin yürüteceğini dile getirerek, Kurulu en az 6 ayda bir toplayacaklarını ve gelişmeleri takip ederek politikalarını ve eylemlerini güncelleyeceklerini kaydetti.
“Kurulumuz sağlıklı bir nüfus yapısı için kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirecek. Bu kapsamda öncelikli olarak doğurganlık oranlarını ve nüfus yenileme seviyesini sürdürülebilir kılmak için eylem planlarımızı ve yol haritamızı oluşturacağız” diyen Yılmaz, ilk toplantıda, demografik yapı ve nüfus politikalarındaki değişim ve dönüşümler, aile ve gençlik fonu ile doğum yardımlarının gündem başlıkları arasında bulunduğunu bildirdi.
Güçlü bir toplumun temelinin aile kurumu ile genç ve nitelikli bir nüfus yapısına dayanması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, Cumhuriyet’in ilanından sonra doğurganlığı artırmaya yönelik politikalar benimsendiğini ancak 1960 darbesinden sonra Türkiye’de doğurganlığı artırmaya yönelik politikaların terk edildiğini ve nüfusu kontrol altına almayı hedefleyen doğum oranlarını azaltıcı politikalara geçildiğini anımsattı.
Yılmaz, 1980 darbesi sonrasında ise “en fazla iki çocuk politikası” ile doğurganlığın azaltılmasının hedeflendiğini söyledi.
Mevcut verilerin ekonomi, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler başta olmak üzere tüm sektörlere etki eden, edecek büyük çaplı bir dönüşüme işaret ettiğine dikkati çeken Yılmaz, 2009’dan itibaren Türkiye’de doğurganlık hızı ve nüfus artış hızında belirgin bir düşüş gözlemlendiği, 2001’de 2,38 çocuk olan doğurganlık hızının 2023’te 1,51’e düştüğünü ve bunun tarihin en düşük değeri olduğunu bildirdi.
Doğurganlığın, nüfusun yenilenme düzeyinde kritik eşik olan 2,1’in altında kaldığını vurgulayan Yılmaz, 2,1 eşiğinin üzerinde olan sadece 10 ilin kaldığını, 1,5 düzeyinin altında 51 ilin bulunduğunu ve toplam doğurganlık hızı 3’ün üzerinde tek ilin Şanlıurfa olduğunu anlattı.
Yılmaz, Türkiye’nin yıllık nüfus artış hızında keskin bir düşüş yaşandığını ve bu oranın binde 1,1’e gerilediğini, 2023’te kaba doğum hızının ise binde 11,2 olarak gerçekleştiğini, çocuk ve genç nüfusun azalırken 65 yaş ve üstü yaşlı nüfus oranının 2023’te ilk defa yüzde 10’u aştığını bildirdi.
Evlenme oranlarının ve doğurganlık hızının azalmasına karşın boşanma oranlarının, ilk evlenme ve ilk anne olma yaşlarının, tek ebeveynli aile sayısının, yalnız yaşayan bireylerin ve yaşlı nüfus oranının giderek arttığını aktaran Yılmaz, TÜİK verilerine göre, ortalama ilk evlenme yaşının erkeklerde 28, kadınlarda ise 26’ya yükseldiğini söyledi.
Yılmaz, TÜİK’in ana senaryosuna göre 2050’li yıllarda nüfusun tepe noktasının 93 milyon 775 bin olacağı, 2100’e gelindiğinde ise nüfusun azalarak 76 milyon 799 bin kişiye düşeceği bilgisini verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantılarında bu demografik değişiklikleri “varoluşsal tehdit, bir felaket” olarak değerlendirdiğini dile getiren Yılmaz, bunun sadece bir uyarı değil, toplumsal bir sorumluluk çağrısı olduğunu vurguladı.