Bölgemizde Amerika’nın bıraktığı güç boşluğunu kim dolduracak?
10Haber Gazetesi köşe yazarı İsmet BERKAN, kaleme aldığı, “Bölgemizde Amerika’nın bıraktığı güç boşluğunu kim dolduracak?” başlıklı yazısında, İsrail’in bir yıldır Gazze’den başlayıp Ortadoğu’nun geniş bir alanını etkisi altına alan vahşi savaşına bir de bu açıdan bakılmasını istiyor.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Yazar İsmet BERKAN, bu savaşın Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu bölgesindeki etkileme gücünün dibe vurduğunu gösterdiğine dikkat çekiyor.
İsmet BERKAN, yazısına şöyle devam ediyor:
“İsrail bu savaşı sürdürebilmek için Amerika’dan top mermisi dahil pek çok şeyi almaya muhtaç ülkenin adı bir yandan. Arkadan Amerika’yı çekin, İsrail herhangi bir savaşı bir aydan uzun sürdüremez, buna kendisini koruyan o meşhur Çelik Kubbe savunma kalkanı dahil.
Amerika bir yandan İsrail’e savaşı sürdürmesi için neredeyse günlük bazda silah ve mühimmat sevkiyatını sürdürürken bir yandan da onu durdurmak, onu ateşkes ilan etmeye ikna etmek için uğraşan ülke konumunda.
Düşünün Amerikan Dışişleri Bakanı ve CIA Başkanı aylarını bu bölgede geçirdi, ama bu iki dev makam sonuç olarak hiçbir şey başaramadı.
Amerika’nın bu iki yüzlü tutumun elbette hiçbir inandırıcılığı yok. Ama biliyor musunuz ki Amerika’ya inanmayan ülkelerin şampiyonu kim? Elbette İsrail.
İran’ı saymıyorum; bütün Ortadoğu’da Amerika’nın sözlerini en az ciddiye alan ülke İsrail. Neredeyse hiç dinlemiyor, Amerikan yönetiminin kendilerinden istediği neredeyse hiçbir şeyi yapmıyorlar.
İsrail bu müthiş seviyedeki şımarıklık için gücünü Amerikan iç kamuoyunu yüksek etkileme kabiliyetinden alıyor.
İsrail Ortadoğu’da her zaman Amerika’nın bir uzantısı olarak görüldü ama, durum bugün değişmiş gibi: Artık Amerika, İsrail’in bir uzantısı. Patron Tel Aviv ne derse sonunda Washington onu yapıyor.
Ortadoğu bölgesinde Amerika’nın ‘soft power’ının sıfır seviyesine düşmesine sevinenler var, üzülenler var, bu durumu henüz tam kavrayamayıp hala içine sindirmeye çalışanlar var.
Ancak unutmamamız gereken şey Amerika’nın Ortadoğu’daki gücünü bir günde kaybetmediği gerçeği. Bu güç aşınması 2003’teki Irak işgalinden itibaren kademe kademe yaşanmaya başladı.
Amerikan Başkanı Barack Obama 2008’de yayınladığı yeni stratejik dokümanla bu durumu tescil de etti, ‘Amerika için artık ağırlık merkezi Avrupa ve Ortadoğu değil Asya-Pasifik bölgesidir’ dedi.
Bu kararın sonuçlarından biri Rusya’nın Amerika’dan doğacak boşluğu doldurma çabası oldu. Rusya 2014’ten beri Doğu Avrupa üzerinde baskısını arttırdı, iki yılı aşkın süredir Ukrayna’yı işgale uğraşıyor.
Aynı Rusya Ortadoğu’da da ABD’nin bıraktığı boşluğa girmek istedi, hatta kısmen girdi de. Ama şimdi nasıl Ukrayna savaşıyla Doğu Avrupa üzerindeki baskısı direnişle karşılaştıysa aynı şey Ortadoğu’da da yaşanıyor, Rusya da geriliyor.
Ortadoğu bölgesinde pozisyonu ‘ilginç’ kelimesiyle isimlendirilebilecek üç ülke var. Bunlar Türkiye, İran ve İsrail.
Tabii bir de bölgenin öz be öz yerlileri var: Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar…
İsrail’in bugünlerde gaz vereni bol. Gazetelerde açık açık ‘İran hiçbir zaman bu kadar zayıf ve kırılgan durumda olmadı, Arap ülkelerinin sana hiçbir itirazı yok, İsrail şimdi bütün Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme şansını elinde tutuyor’ cümleleriyle İran’a saldırmaya teşvik ediliyor İsrail. İsrail’in kendisi de bu gaza gelmiş gibi duruyor, baksanıza Başbakan Binyamin Netanyahu geçen gün İran halkına hitaben ‘Sizi özgürleştireceğiz’ diye seslendi. Minik İsrail dev İran’da rejim değişikliği yapacak yani…
İran ise gerçekten de tuhaf rejiminin en sıkıntılı döneminden geçiyor. Ne içte ne dışta istikrar üretebiliyor bu ülke. O yüzden bölgesel emelleri de hem diğer Arap ülkeleri, hem de İsrail tarafından sürekli törpüleniyor. Pek çok açık yenilgiyi ve gerilemeyi kabul etmek, içine sindirmek zorunda kaldı. Daha da kalacak gibi duruyor.
Türkiye kendi ulusal güvenlik çıkarları ile Ortadoğu’da oluşacak yeni düzen arasında bir özdeşlik kurmaya ve bu yönde ilerlemeye çalışıyor ama İsrail ile açıkça karşı karşıya gelmek aslında Türkiye açısından en iyi durumu sağlamıyor, hatta tam tersine çatışmanın giderek daha sertleşme hali Türkiye’yi hedeflediklerinden uzaklaştırma riski içeriyor. Bir yıl önce Türkiye Ortadoğu’da düzen kurucu bir ülke olmaya daha yakındı ama son bir yılda bu hedeften bir hayli uzaklaştı, hatta yeniden yalnızlaşmaya başladı.
Suudi Arabistan-Mısır-BAE ekseni Ortadoğu’nun en güçlü ekseni hiç kuşkusuz. Bu eksene Ürdün’ü de eklemek lazım. Onlar İsrail’le çatışmaktan da, hatta bu ülkeyi eleştirmekten de geri duruyor ve İsrail’in İran’ı zayıflatıyor olmasını keyifle izliyorlar. Büyük olasılıkla Türkiye’nin giderek zayıflayan pozisyonundan da zevk alıyorlar. Amerika’nın bölgeden giderek daha fazla eksilmesinden hiç şikayetçi değiller, Rusya’ya ise göz kırpmakla yetindiler, Suriye sahnesi dışında gerçek bir ağırlık vermediler. Tahminimce bölgede İsrail’le birlikte yegane kazanan olmaya hazırlanıyorlar.
Ortadoğu’da ‘siyaset’ ve ‘jeo-strateji’ maalesef insan kanıyla yapılmaya devam ediliyor. Bugünün savaşlarının tozu dumanı yatıştığında bölgede neler olacağına bakmaya çalıştım bugün.
Türkiye’nin konumu ve kendini konumladığı yer kazanan tarafta olmaktan uzakta şu anda sanki.
Herhalde İran’la yan yana düşmek veya bölgede ‘İkinci İran’ gibi görülmek pek hoşumuza gitmez. Oysa Türkiye’nin oynayacağı çok büyük roller olabilir Ortadoğu’da.
İsrail’i dengelemek bölgenin geleceği için çok önemli. Bunun illa açık düşmanlıkla yapılması gerekmiyor.”
***
Yazar hakkında
10 Haziran 1964 doğumlu olan İsmet Berkan, Türkiye’nin ilk Gazetecilik Enstitüsü (bugünün İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi) mezunu kadın gazetecilerinden Necla Tümay Berkan’ın oğludur. Henüz çocuk denecek bir yaşta, 14 yaşında Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladı. 1978’den 1991 yılına kadar Cumhuriyet gazetesinde spor muhabirliği, sayfa sekreterliği ve yayınlanan eklerin editörlüğünü yaptı. Para dergisinde genel yayın yönetmeni, Aktüel dergisinde editörlük görevi yaparken, bu sırada Hürriyet gazetesinde medya ile ilgili bir köşe kaleme aldı. 1994 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinin yayın hazırlıklarına katıldı, 1996 Mart ayına kadar bu gazetede yazıişleri müdürü ve yazar olarak görev yaptı. Yeni Yüzyıl’daki bir iç anlaşmazlık sonrası bu gazeteden ayrıldı. Bir dönem Posta gazetesinde köşe yazarlığı yaptı, bir yandan da Radikal gazetesinin yayın hazırlıklarına katıldı. Radikal’in yayın hayatına başlamasıyla gazetenin Ankara temsilcisi ve köşe yazarı oldu. 2000 yılının Ekim ayında gazetenin genel yayın yönetmenliğine getirildi. Uzun süre yürüttüğü bu görevine 31 Ağustos 2010’da veda etti. Halen Hürriyet gazetesi yazarı olarak mesleğini sürdürmektedir. Berkan’ın Asker Bize İktidarı Verir mi?, Birden Farkettim! Benim de Bir Hayatım Vardı, 28 Şubat’tan Balgat’a Mücahit!.. adlı kitapları yayımlandı. ıngilizce bilen ısmet Berkan evli ve 2 çocuk babasıdır.