* İsrail’in Gazze’deki saldırıların şiddetlenmesine Avrupa kamuoyunun artan tepkisi eşlik ederken Batı Şeria’daki bir AB heyeti saldırıya uğradı. ABD’nin sessizliğini bozmadığı son durumda, AB-İsrail ilişkilerinde bir kırılma noktasında mıyız?
* Detayı bültenimizde!…
TÜHA/ TÜRKUAZ İnternational News Agency
ALMANYA, 01 HAZİRAN 2025 – İsrail askerlerinin 21 Mayıs Çarşamba akşamı Batı Şeria’daki bir Avrupa Birliği diplomatik heyetine ateş açması, AB-İsrail ilişkilerinde tansiyonu daha da yükseltti. Olay, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin dışişleri bakanlarının İsrail’in Gazze’deki son askerî operasyonları nedeniyle ticaret anlaşmasını gözden geçirme kararı almasının hemen ardından gerçekleşti.
Benzer şekilde, Birleşik Krallık da İsrail ile yürüttüğü ticaret görüşmelerini askıya aldığını ve İsrailli bakanlara yönelik yaptırımları değerlendirdiğini açıkladı. Fransa, İngiltere ve Kanada ise ortak bir açıklama yaparak, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını durdurmaması ve insani yardıma izin vermemesi durumunda somut adımlar atacaklarını duyurdu.
7 Ekim’den Bu Yana Avrupa’nın Tutumu Ne Oldu?
7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısının ardından Avrupa ülkeleri büyük ölçüde İsrail’e destek vermişti. Ancak İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının şiddeti arttıkça Avrupa içinde görüş ayrılıkları belirginleşti. Almanya, Avusturya ve Macaristan gibi ülkeler İsrail’e güçlü destek verirken; İspanya ve İrlanda gibi ülkeler eleştirel bir çizgi benimsedi.
Kasım 2023’te İspanya Başbakanı Pedro Sánchez, Filistin devletini tanımak için çalışacaklarını açıklayarak Avrupa’daki genel havadan ayrıştı. 2024 boyunca İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki saldırıları şiddetlenirken, Lübnan, Suriye ve İran’a yönelik operasyonları da arttı. Bu süreçte Avrupa kamuoyunda İsrail karşıtı görüşler güç kazandı.
YouGov Eurotrack tarafından Kasım 2024’te yapılan bir araştırma, İngiltere, Almanya, İtalya, İspanya, İsveç ve Danimarka’da halkın önemli bir kısmının İsrail’in “çok ileri gittiğini” düşündüğünü tesbit etmişti. Bu tarihten beri İsrail’e yönelik kamuoyu tepkisi artarken, hükûmetlerin resmî söylemleri daha temkinli kalmaya devam etti.
Son olarak 18 Mayıs’ta Hollanda’nın idari başkenti Lahey’de toplanan yaklaşık 100 bin kişi, hükûmetin İsrail yanlısı politikasını protesto etti. Gösteri, son yıllarda Hollanda’da düzenlenen en büyük Filistin protestosu oldu. Hollanda Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ise bu kitlesel protestonın ardından bu tür eylemlerin bir dış politika değişikliğine yol açmayacağı açıklamasını yaptı.
İsrail’le İlişkilerde Bir Kırılma Noktasına mı Gelindi?
Ancak Hollanda’nınkine benzer İsrail’i eleştirmekten kaçınan açıklamaların yerini daha sert tepkilere bırakmaya başladı. Fransa, İngiltere ve Kanada tarafından yayımlanan son ortak açıklamada, İsrail hükûmetinin tutumu “ağır” şekilde eleştirildi, İsrailli yetkililerin kullandığı dil “tiksindirici” olarak nitelendi ve İsrail’in askerî operasyonlarını “orantısız” olarak tarif etti.
Avrupa Birliği yönetimi de İsrail’le ticaret anlaşmasını resmen gözden geçirme karar aldı. İspanya parlamentosu, İsrail’e askerî malzeme ihracatının yasaklanması çağrısı yapan bağlayıcı olmayan bir önerge kabul etti. İngiltere ise ticaret görüşmelerini askıya aldı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, İsrailli bakanların Gazze planlarını “aşırıcı, iğrenç ve korkunç” olarak tanımladı.
Çarşamba günü AB heyetini de hedef alan ateş açma olayı sonrası İtalya ve Fransa, İsrail büyükelçilerini dışişlerine çağırdı. AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas da olayla ilgili resmî soruşturma talep etti.
“Gideon’un Arabaları Operasyonu” ve Soykırım Suçlaması
İsrail’in Gazze’de başlattığı “Gideon’un Arabaları Operasyonu”, kuzey ve güneyden kara harekâtıyla sürüyor. Operasyon, yoğun hava saldırılarıyla destekleniyor. Ancak operasyonun hedefinin Gazze’yi etnik olarak “temizlemek” olduğu yönündeki iddialar, BM Soykırım Sözleşmesi kapsamında ciddi suçlamaları beraberinde getiriyor.
Sivillerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki hava saldırıları yüzlerce can alırken, 2 Mart’ta başlayan 11 haftalık insani yardım ambargosu, ancak bu hafta 100 yardım tırına izin verilmesiyle sona erdi.
BM, Gazze’de kitlesel açlık yaşandığını duyururken, BM Genel Sekreter Yardımcısı ve İnsani Yardım Koordinatörü Tom Fletcher, İsrail’in izin verdiği yardım miktarının yetersiz olduğunu ve gerekli yardımın ulaştırılmaması hâlinde “48 saat içinde 14 bin bebeğin ölebileceği” uyarısını yaptı.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in “Gazze’de kalan her şeyi yok ediyoruz… Temizliyoruz, kalıyoruz ve Hamas’ı yok edene kadar oradayız” şeklindeki açıklamaları, uluslararası toplumdan sert tepki aldı. Ancak Başbakan Benjamin Netanyahu bu sözleri destekledi ve sosyal medya platformu X üzerinden “Gerçeği söylüyor,” diyerek Smotrich’e sahip çıktı.
Netanyahu, ayrıca İsrail’in Gazze’deki savaşını “medeniyet ile barbarlık arasındaki bir savaş” olarak tanımladı. Bu medeniyetler savaşı tonundaki tartışmalı tanımlamayı ise İngiltere’deki mevcut İşçi Partisini hükûmetinin İsrail’le ticareti gözden geçirme kararını eleştiren -49 günlük- sabık başbakanlardan Liz Truss’ın neredeyse aynı şekilde kullandığı görüldü.
Tesir Gücü Kısıtlı Olan Avrupa Bundan Sonra Ne Yapabilir?Gazze Şeridi’ne İnsani Yardım Gireceği Açıklaması Göz Boyama mı?
Avrupa’nın İsrail’e yönelik diplomatik ve ticari desteği azalıyor olsa da Avrupalı yetkililerin yaptığı sert açıklamaların ötesinde, Avrupa’nın İsrail’in politikalarını değiştirme gücünün sınırlı kaldığı söylenebilir. Avrupa Birliği içinde ise ortak hareket etmek zor; Ulusal hükûmetlerin yaptırımlar uygulaması ya da Filistin’i tanıması mümkün olsa da, etkisi sınırlı kalabilir.
Bu noktada gözler, gerçek baskı uygulama kapasitesine sahip tek ülke olan ABD’ye çevriliyor. ABD’de Trump yönetiminin Netanyahu’ya sabrının azaldığı, hatta siyasi rakibi ve muhalefet lideri Naftali Bennett’i Beyaz Saray’a davet etmeyi düşündüğü konuşuluyor. Ancak şimdilik ABD’den İsrail’e karşı somut bir adım gelmiş değil.