Araştırmacı Zeynep Gizem Özpınar: Nadir Toprak Elementleri: Türkiye’nin Yükselen Jeostratejik Konumu
 
			* Türkiye’nin Eskişehir-Beylikova ilçesinde keşfedilen 694 milyon tonluk nadir toprak elementi (NTE) rezervi, ülkenin madencilik, enerji politikaları, jeopolitik konumlanışı ve stratejik yönelimi bakımından tarihî bir dönüm noktasına işaret etmektedir.
–Zeynep Gizem Özpınar-
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency,
 
Zeynep Gizem Özpınar, (TUDPAM) Yönetim Kurulu Üyesi, Araştırmacı
ESKİŞEHİR, 29 EKİM 2025
Türkiye’nin, genç ve dinamik bir yapıya sahip  araştırma merkezlerinden, Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) Yönetim Kurulu Üyesi Araştırmacı Zeynep Gizem Özpınar, Fokus+ için Türkiye’nin Eskişehir-Beylikova’da keşfedilen nadir toprak elementi rezervi üzerinden enerji, savunma ve teknoloji alanlarında stratejik otonomi ve jeopolitik güç kazanma potansiyeli konusunda bir yazı kaleme aldı.
araştırma merkezlerinden, Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) Yönetim Kurulu Üyesi Araştırmacı Zeynep Gizem Özpınar, Fokus+ için Türkiye’nin Eskişehir-Beylikova’da keşfedilen nadir toprak elementi rezervi üzerinden enerji, savunma ve teknoloji alanlarında stratejik otonomi ve jeopolitik güç kazanma potansiyeli konusunda bir yazı kaleme aldı.
Türkiye’nin Eskişehir-Beylikova ilçesinde keşfedilen 694 milyon tonluk nadir toprak elementi (NTE) rezervi, ülkenin madencilik, enerji politikaları, jeopolitik konumlanışı ve stratejik yönelimi bakımından tarihî bir dönüm noktasına işaret etmektedir. Çin’in 800 milyon tonluk Bayan Obo sahasından sonra dünyanın ikinci büyük rezervi olarak gösterilen Beylikova sahası, Türkiye’yi kritik mineraller üzerinden yeniden şekillenen küresel enerji-jeopolitik denklemine doğrudan dâhil etmiştir.
 Nadir toprak elementleri, günümüz dünyasında enerji dönüşümünden savunma teknolojilerine, uzay sanayisinden haberleşme altyapılarına kadar pek çok stratejik sektörde jeoekonomik rekabetin merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle Beylikova rezervi, Türkiye açısından ulusal egemenlik, enerji güvenliği ve teknolojik bağımsızlık arasında kurulan yeni bir stratejik bağın somut göstergesi niteliğindedir.
Nadir toprak elementleri, günümüz dünyasında enerji dönüşümünden savunma teknolojilerine, uzay sanayisinden haberleşme altyapılarına kadar pek çok stratejik sektörde jeoekonomik rekabetin merkezinde yer almaktadır. Bu nedenle Beylikova rezervi, Türkiye açısından ulusal egemenlik, enerji güvenliği ve teknolojik bağımsızlık arasında kurulan yeni bir stratejik bağın somut göstergesi niteliğindedir.
Bu gelişme, Ankara’nın son yıllarda izlediği çok boyutlu dış politikanın da önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Zira nadir toprak elementleri artık ekonomik bir değer olmanın ötesinde, devletlerin küresel güç kapasitesini belirleyen stratejik araçlara dönüşmüştür. Bu bağlamda Beylikova, Türkiye’nin yükselen jeostratejik kimliğinin yeni sembollerinden biri olarak, teknoloji çağında egemenliğin madencilikle yeniden tanımlandığı bir döneme işaret etmektedir.
Kritik mineraller çağında Türkiye’nin artan önemi
21. yüzyılın “yeni petrolü” olarak nitelendirilen nadir toprak elementleri, küresel güç mücadelesinin merkezine yerleşmiş durumda. Bu elementler, ekonomik bir değer olmanın ötesinde, askeri, teknolojik ve diplomatik bir güç unsuru haline gelmiştir. Akıllı telefonlardan elektrikli araçlara, füze sistemlerinden rüzgâr türbinlerine kadar 200’ün üzerinde ileri teknoloji ürünün temel bileşenlerini oluşturan bu mineraller, yeşil dönüşüm çağında küresel rekabetin belirleyici faktörünü temsil etmektedir.
Bugün küresel NTE üretiminde Çin’in açık bir üstünlüğü söz konusudur: Dünya üretiminin yaklaşık yüzde70’i, işleme faaliyetlerinin ise yüzde 90’ı Çin tarafından kontrol edilmektedir. Bu durum, başta ABD olmak üzere Batılı ekonomileri kritik maden tedarikinde stratejik bağımlılık riskiyle karşı karşıya bırakmıştır. Çin’in bu alandaki hâkimiyeti, tedarik zincirleri üzerinde jeopolitik baskı kurmasına ve özellikle ticaret savaşlarında NTE’leri diplomatik bir koz olarak kullanmasına imkân vermektedir. Pekin’in bu stratejik avantajı, küresel sistemde “enerji bağımlılığının” yerini “mineral bağımlılığına” bıraktığı yeni bir dönem başlatmıştır.
Gözden Kaçmasın
“Bu denklemde Türkiye’nin Beylikova  rezervi stratejik bir kırılma noktası olarak öne çıkmaktadır. Eskişehir’deki sahada bulunan 694 milyon tonluk dev rezerv, Çin’in 800 milyon tonluk Bayan Obo sahasının ardından dünyadaki en büyük ikinci kaynak olarak kaydedilmiştir. Bu büyüklük, ekonomik bir potansiyelin ötesinde Türkiye’ye küresel tedarik zincirinde stratejik bir merkez olma fırsatını sunmaktadır.
rezervi stratejik bir kırılma noktası olarak öne çıkmaktadır. Eskişehir’deki sahada bulunan 694 milyon tonluk dev rezerv, Çin’in 800 milyon tonluk Bayan Obo sahasının ardından dünyadaki en büyük ikinci kaynak olarak kaydedilmiştir. Bu büyüklük, ekonomik bir potansiyelin ötesinde Türkiye’ye küresel tedarik zincirinde stratejik bir merkez olma fırsatını sunmaktadır. 
Coğrafi olarak Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun kesişim noktasında yer alan Türkiye, bu madenleri enerji koridorlarıyla ve ulaştırma ağlarıyla entegre ederek hem Batı hem Doğu pazarlarına erişebilen doğal bir lojistik ve üretim merkezi konumuna gelebilir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın verilerine göre, Beylikova sahasında bulunan 17 nadir elementin 10’u (lantan, seryum, neodimyum, evropiyum ve gadolinyum başta olmak üzere) savunma, uzay ve enerji teknolojilerinde doğrudan kullanılabilir niteliktedir. Bu durum, Türkiye’yi yalnızca bir hammadde tedarikçisi konumundan çıkararak stratejik teknoloji üretim zincirinin aktörü haline getirme potansiyeli taşır.
NTE rezervinin jeopolitik önemi, Türkiye’nin enerji diplomasisinde yeni bir kaldıraç etkisi yaratma gücünden kaynaklanmaktadır. Çin, Rusya ve ABD arasında artan jeoekonomik rekabet ortamında, Ankara bu rezervleri hem çok taraflı iş birliği hem de denge siyaseti aracılığıyla dış politikasında etkin bir araç haline getirmektedir.
Türkiye, bu sahayı ekonomik kalkınma aracı olmanın ötesinde, uluslararası sistemde manevra kabiliyetini artıran bir jeopolitik koz olarak değerlendirmelidir. Çin’in tekelini kırabilecek, Avrupa’nın alternatif tedarik zincirlerine entegre olabilecek ve enerji dönüşüm çağında kendi teknolojik bağımsızlığını güçlendirebilecek bir kapasiteye sahip olmak, Ankara’nın “teknolojik egemenlik” vizyonunu destekleyen en somut adımdır.
Enerjiden savunmaya: Beylikova’nın Türkiye’nin stratejik otonomisine katkısı
Türkiye, son on yılda dış politikasında “stratejik otonomi” yaklaşımını merkezine yerleştirmiştir. Bu yaklaşım, küresel sistemdeki kutuplaşmalara tam taraf olmadan, ulusal çıkarları merkeze alan çok yönlü bir denge siyaseti yürütmeyi öngörmektedir. Savunma sanayisinden enerji politikalarına, teknoloji yatırımlarından diplomatik pozisyon almaya kadar her alanda bağımsız kapasite inşası hedeflenmektedir. Bu çerçevede Eskişehir-Beylikova’daki NTE rezervi, Türkiye’nin bu stratejik özerklik vizyonunun doğal bir uzantısı ve somut dayanak noktası haline gelmiştir.
 
Nadir toprak elementleri, modern savunma sistemlerinden iletişim altyapısına, elektrikli araçlardan uzay teknolojilerine kadar geleceğin güç projeksiyonunu belirleyen stratejik girdilerdir. Türkiye’nin bu alandaki rezervleri, ulusal teknoloji altyapısının yerli kaynaklarla beslenmesi açısından bir dönüm noktası oluşturmaktadır.
 Eti Maden tarafından 2023’te faaliyete geçirilen pilot tesis, yıllık 1.200 tonluk üretim kapasitesiyle başlangıç aşamasını temsil etse de 570 bin tonluk endüstriyel üretim hedefi Türkiye’yi kısa vadede dünyanın ilk beş NTE üreticisi arasına taşıyabilecek potansiyele sahiptir. Ancak asıl hedef yalnızca üretim değil, işleme, ayrıştırma ve nihai ürün geliştirme kapasitesinin millileştirilmesidir. Zira NTE üretiminde asıl katma değer, cevherin çıkarımının ötesinde, rafinasyon ve ileri teknoloji uygulamalarında yaratılmaktadır.
Eti Maden tarafından 2023’te faaliyete geçirilen pilot tesis, yıllık 1.200 tonluk üretim kapasitesiyle başlangıç aşamasını temsil etse de 570 bin tonluk endüstriyel üretim hedefi Türkiye’yi kısa vadede dünyanın ilk beş NTE üreticisi arasına taşıyabilecek potansiyele sahiptir. Ancak asıl hedef yalnızca üretim değil, işleme, ayrıştırma ve nihai ürün geliştirme kapasitesinin millileştirilmesidir. Zira NTE üretiminde asıl katma değer, cevherin çıkarımının ötesinde, rafinasyon ve ileri teknoloji uygulamalarında yaratılmaktadır.
“Bu noktada Türkiye’nin başarısı, rezerv miktarının ötesinde, bilimsel kapasite, çevresel sürdürülebilirlik ve teknoloji transferi alanlarında göstereceği performansa bağlıdır. NTE işleme sürecinde kullanılan kimyasalların toksik etkileri, çevre ve insan sağlığı açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Bu nedenle sürdürülebilir madencilik ilkeleri, Beylikova projesinin uzun ömürlü başarısının en kritik unsurudur. Türk mühendislik firmalarından FİGES’in reaktör modelleme, akım şeması hazırlama ve ayrıştırma teknolojileri üzerine yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları, Türkiye’nin bu alanda “bilimsel otonomiye” yöneldiğini göstermektedir.
Savunma sanayisi açısından bakarsak, nadir toprak elementlerinin stratejik önemi daha da belirgindir. Neodimyum ve disprosyum, yüksek performanslı mıknatısların üretiminde kullanılırken; samaryum ve terbiyum, radar, lazer ve sonar sistemlerinde kritik işlev görmektedir. Bu elementler, Türkiye’nin SİHA’lar, füze sistemleri, elektronik harp ve radar teknolojilerinde dışa bağımlılığını minimuma indirecektir. Yerli NTE üretimi, aynı zamanda ASELSAN, TUSAŞ ve Roketsan gibi kurumların ham madde temininde dış kaynaklara duyduğu ihtiyacı azaltarak, Türkiye’nin savunma zincirinde tam entegrasyona giden süreci hızlandıracaktır.
Enerji güvenliği boyutunda ise  Beylikova sahası, Türkiye’nin nükleer ve yenilenebilir enerji stratejilerinin merkezinde konumlanmaktadır. NTE cevherleriyle birlikte çıkarılacak toryum elementi, geleceğin ergimiş tuz reaktörlerinde (MSR) kullanılabilecek potansiyele sahiptir. Toryum, uranyuma göre daha güvenli, çevre dostu ve daha verimli bir nükleer yakıt olarak görülmektedir.
Beylikova sahası, Türkiye’nin nükleer ve yenilenebilir enerji stratejilerinin merkezinde konumlanmaktadır. NTE cevherleriyle birlikte çıkarılacak toryum elementi, geleceğin ergimiş tuz reaktörlerinde (MSR) kullanılabilecek potansiyele sahiptir. Toryum, uranyuma göre daha güvenli, çevre dostu ve daha verimli bir nükleer yakıt olarak görülmektedir.
Bu durum, Türkiye’nin nükleer enerji üretiminde özerklik kazanmasının yanı sıra nükleer teknoloji geliştirme kapasitesinde de bağımsızlığını güçlendirmesini mümkün kılacaktır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından da desteklenen bu teknoloji, Türkiye’ye uzun vadede temiz enerji ve stratejik savunma altyapısında bağımsızlık sağlayabilir.
Beylikova rezervi Türkiye’ye üç temel avantaj sunmaktadır. Enerji arz güvenliği güçlendirilerek, fosil yakıt bağımlılığı azaltılacak ve yerli toryum tabanlı enerji potansiyeli devreye girerek enerji arzında çeşitlilik sağlanacaktır. Savunma sanayisinde yüksek teknolojiye dayalı askeri sistemlerin yerli üretimi desteklenerek dışa bağımlılık minimize edilecek, aynı zamanda Ar-Ge ve rafinasyon süreçlerinde oluşturulacak yerli uzmanlık sayesinde Türkiye’nin bilim temelli güç projeksiyonu da güçlendirilecektir.
Sonuç itibarıyla, Beylikova sahası bir maden olmanın ötesinde, Türkiye’nin stratejik otonomi arayışının jeolojik temeli olarak değerlendirilebilir. Bu rezerv, enerji, savunma ve teknoloji politikalarını birbirine entegre eden kapsamlı bir ulusal güvenlik vizyonunun yapı taşıdır. Eğer bu kaynak etkin biçimde yönetilirse, Türkiye’nin 2030’lu yıllarda hem enerji bağımsızlığı hem de teknolojik egemenliği büyük ölçüde mümkün hale gelecektir.
***
Yazar hakkında
 
Zeynep Gizem Özpınar, Karabük Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu’nda başladığı ön lisans eğitimini 2015-2017 yılları arasında tamamlamış; bu süreçte 2016 yılı yaz döneminde Safranbolu Adliyesi’nde staj yapmıştır. 2017-2019 yılları arasında Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden lisans derecesini almıştır. 2019 yılında Karabük Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Bölge Çalışmaları Anabilim Dalı’nda başladığı yüksek lisans eğitimini, “Ermeni Meselesi’nde Son Kırılma Noktası: II. Karabağ Savaşı” başlıklı teziyle tamamlamıştır. Hâlihazırda Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal, Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (ULESAM) yönetim kurulu üyesi olan Özpınar, aynı zamanda Politik Stratejiler Araştırma Merkezi (POLSAM) bünyesinde dış politika uzmanı olarak görev yapmaktadır. TUDPAM’ın dijital yayın organı Dış Bakış dergisinin editörlüğünü de yürütmektedir. Doktora adayı olarak akademik çalışmalarını sürdüren Özpınar’ın yayımlanmış bilimsel makaleleri, analiz yazıları, tez çalışması ve uluslararası kongrelerde sunulmuş bildirileri bulunmaktadır. Türk dış politikası, uluslararası siyaset ve güvenlik çalışmaları üzerine uzmanlaşan Özpınar’ın analiz ve değerlendirmeleri Daily Sabah, Al Jazeera, Fikir Turu gibi muhtelif yayın organlarında yayınlanmaktadır.
Academia: https://karabuk.academia.edu/ZeynepGizem%C3%96ZPINAR
Email: zeynepgizemozpinar@gmail.com
Linkedin: www.linkedin.com/in/zeynep-gizem-özpınar-593152201
 
					
 
			 
			 
			 
			 
			