enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
00:52 Devler Ligi’nde temsilcimiz Galatasaray bugün Union SG’yi ağırlayacak…
00:47 Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu dün İmralı’ya gitti
00:41 15 bin öğretmen daha eğitim ordusuna katıldı
00:40 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı miraslarını titizlikle korumaktadır
00:39 MSB: C-130 askeri kargo uçağın enkazı Kayseri’de incelenecek
00:33 Kılıçdaroğlu’ndan ültimatom!…
00:29 81 ilden gelen öğretmenler Anıtkabir’i ziyaret etti
00:28 Kadın Olmazsa Su Adaleti Olmaz
00:22 KIZILELMA’nın vurucu gücü yapay zekası olacak
00:21 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile görüştü
00:19 Cumhurbaşkanı Erdoğan: Nükleer güç santrali kurulması konusunda Güney Kore ile görüşmelerimiz sürüyor
00:08 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae Myung’un huzurunda iki ülke arasında 3 anlaşma imzalandı.
00:08 Ayasofya’nın restorasyonunda “zeminin tahrip edildiği” iddialarına yalanlama
11:39 Kocaeli Sümerspor’dan anlamlı etkinlik: Bu kez Öğretmenler Kürek Çekti 
04:46 Makine İhracatı, Almanya, ABD ve İtalya en fazla ihracat yapılan ülkeler…
00:39 Analist Hazel Çağan Elbir: Avrupa Birliği’nin Türkiye 2025 raporu…
00:35 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 5’inci Ulusal Eylem Planı, 25 Kasım’da açıklanacak
00:34 Orta Asya’nın yükselen stratejik önemi ve Türkiye
00:32 Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet UÇUM, “Tek devlet ve tek millet politikası Türkiye gerçeği”
00:23 KVKK’nın çevrim içi alışverişlerde dolandırıcılık mağduru olmamaları için vatandaşlar uyarıldı…
TÜMÜNÜ GÖSTER →

Para Politikasında Zorlu Denklem

Para Politikasında Zorlu Denklem

Kur artışı ve kredi büyümesinden kaynaklanan enflasyon tehdidi azaldı. Bakır ve diğer birçok emtianın fiyatı da artış trendinde. Şirketlerin üretim maliyeti artarken bir yandan da bu alana destek politikalarının geliştirilmesi gerekiyor.

Doç. Dr. Nurullah GÜR & SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü

Para politikasında son iki aydır ciddi bir değişim yaşanmıyor. Ama TCMB’nin çözmesi gereken denklem zorlaşıyor. Faizler yükselince kur artışı ve kredi büyümesinden kaynaklanan enflasyon tehdidi azaldı. Arz koşulları ise enflasyonu sıkıştırıyor. Bakır ve diğer birçok emtianın fiyatı artış trendinde. Kuraklık, küresel gıda fiyatlarını yükseltiyor.

Bir taraftan da soğuk hava koşulları petrol üretimini sınırlandırdı ve petrol fiyatları 60 doların üzerini gördü. Küresel iklim değişikliğinin hava koşullarını nasıl dengesizleştirdiğine ve bunun hayatımızı nasıl etkilediğine dair ibretlik bir örnek yaşıyoruz. Neticede şirketlerin üretim maliyetleri artıyor. Bir de enflasyonu mayıs ayına kadar olumsuz etkilemeye devam edecek baz etkisi var. Enflasyonun yılın ilk yarısında yüzde 14 civarında seyretmesi muhtemel. Yüzde 17’lik politika faizine rağmen, arz enflasyonu karşısında TCMB’nin eli kolu bağlı. Bu koşullar, yılın ilk yarısı için olası bir faiz indiriminin önünü kapatıyor.

Enflasyonla mücadele ve özellikle finansal istikrar için eylül, kasım ve aralık toplantılarında faizi artırmak kaçınılmazdı. Ama yüksek reel faizin komplikasyonları olduğunu da unutmayalım. Faizler artınca, dışarıdan sıcak para geldi. TL’deki kan kaybı durdu.

Sıcak Para Çözüm Değil

Ancak, kurun bir anda bu kadar aşağıya gelmesi de iyi değil. Kurdaki oynaklık, reel sektörü bazen kurun seviyesinden daha fazla zorluyor. İhracatçılar endişelerini dillendirmeye başladılar bile. Parası döviz mevduatında olanlar, kur düştüğünde panik satışı yapmıyor. “Bu seviyeden satarsam zarar ederim, biraz bekleyim yükselince satarım” diye düşünen bir kitle var. Kurun geldiği seviyeyi döviz alımı için fırsat olarak görenler de mevcut. Üç yıldır döviz piyasasında süren dalgalanmalardan dolayı yatırımcıların zihinlerindeki bu sıkışmışlığın ve spekülatif fırsat arayışının önüne geçemiyoruz. Sıcak paraya bel bağlanmaz. Bu tipteki yabancı sermaye, kısa vadeli yüksek getiri peşinde koşar ve yatırım kararlarında dengeli bir tutum sergilemez. Ani sermaye çıkışlarının baş aktörleridir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler 2021’de sıcak para için oldukça cazip. Zira küresel likidite bol ve gelişmiş ülkelerde faizler çok düşük.

Gelişmiş ülkelerde 2023’e kadar faizlerin yükselmesi beklenmiyor. Yine de dikkatli olmak lazım. Biden’ın açıkladığı 1.9 trilyon dolarlık mali teşvik paketinin Amerikan ekonomisini aşırı ısındıracağını ve enflasyonu tetikleyebileceğini düşünenler var. Bu senaryo gerçekleşirse, FED şu anki planından sapıp 2022’nin ikinci yarısından itibaren faiz artışını gündemine alabilir. Faizleri belki fiili olarak artıramazlar ama faiz artışına dair sözlü yönlendirmeye erken başlayabilirler. Bu bile gelişmekte olan ülkeler için bir tehdit olabilir. Para politikasını şekillendirirken bu ihtimali hesaba katmalıyız.

Reel Sektöre Destek Şart

Fiyat istikrarını ve finansal istikrarı sağlamaya çalışırken bir taraftan da salgının ekonomik aktivite üzerindeki zorlayıcı etkilerini düşünerek reel sektöre destek olmalıyız. Bunları aynı anda gerçekleştirmek gerçekten zorlayıcı. Başarıya yaklaşmak için farklı politikaların birbirini desteklemesi gerekiyor.

  • Maliye politikaları yoluyla reel sektörün üretim maliyetlerini düşürmeye yönelik verilen destek bir süre daha sürdürülmeli. îEkonomi ve hukuk alanındaki yapısal reformlar bir an önce hayata geçirilerek, sıcak paradan ziyade uzun vadeli yabancı sermayeyi Türkiye’de yatırım yapmaya ikna etmeliyiz.
  • TCMB, TL’deki değer kazancını fırsat bilerek rezerv biriktirme sürecini hızlandırmalı.
  • Yılın ikinci yarısında faizleri indirmek için ortam oluşabilir. Bu ortamın oluşması durumunda faiz indirimleri kademeli ve dengeli biçimde gerçekleşmeli. Son 15 yılda yaşadığımız tecrübeler, önden yüklemeli faiz indirimlerinin de gereğinden fazla uzun tutulan yüksek reel faizin de ekonomiye zarar verdiğini gösterdi.

[TÜHA Haber Ajansı, 27 Şubat 2021]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.