Kelepçe: İnceliksiz Bir Uygulama

Her çeşit suçluya, zanlıya, şüpheliye gözaltına alınırken, mahkemeye çıkarılırken, cezaevine götürülürken kelepçe takmak yasal bir zorunluluk mudur acaba? Bu yalnız Türkiye’de mi böyledir; hukuk devleti olabilmiş çağdaş ülkelerde de bu usul var mıdır; bilmiyorum. Bildiğim ve gördüğüm bir şey, Türkiye’de kelepçenin; inceliksiz, ayrıcalıksız, herhangi bir olayda hasbel kader suçlu veya zanlı duruma düşmüş, özünde namuslu çok sayıda vatandaşın haysiyet ve itibarını zedeleyici, küçük düşürücü bir tarzda uygulandığıdır.
Kelepçe takılacak, yasal prosedür kendisine eksiksiz uygulanacak; cinayet, hırsızlık, yankesicilik, kaçakçılık, kapkaççılık, dolandırıcılık… gibi birçok yüz kızartıcı adi suç faili ya da zanlısı olduğunu herkes gibi ben de biliyorum. Bu anlamda suçların zanlıları veya failleri için kelepçe uygulamak, hiçbir vatandaşta rahatsızlık yaratmaz, yaratmıyor.
Ama Türkiye’deki uygulama hiçbir sınırlama, istisna, kollama yapmıyor; hiç değilse kader kurbanı olduğu bilinen kimi faillerin, masumiyeti yönünde de önemli işaretler bulunan kimi zanlıların tanıyanları nezdindeki prestijini, mevki ve itibarını gözetme kaygısı taşımıyor. Her türlü suçluya, her türlü sanık ve mahkûma aynı muameleyi yapmak, hepsini aynı kaba koymak ne kadar adilanedir ne kadar vicdanidir?
Düşünün ki bir adam hırsızlık için girdiği bir evde kendisine müdahale eden ev sahibini öldürüyor; başka bir olayda da ev sahibi kendisine veya ailesine zarar vereceği endişesi yaratan hırsızı öldürüyor. Bu iki olayın failinin aynı muameleye tabi tutulması doğru mudur? Düşünce suçu suçlusu veya zanlısı bir yazarla, bir akademisyenle bir yankesicinin, bir dolandırıcının; gözaltına alma, sorgulama, yargılama vb. süreçlerde aynı onur kırıcı muameleye muhatap olmasının toplum vicdanında bir huzursuzluk, bir rahatsızlık yarattığı gözlenmez veya fark edilmez mi?
Bizim kolluk kuvvetlerimizin, sanık mevkiindeki vatandaşların bırakın kamuoyu nezdinde, hiç değilse aile bireyleri ve akraba çevresinde gurur ve itibarlarının korunması, mahcubiyet yaşamaması için kovuşturmanın hiçbir aşamasında en küçük bir dikkat ve titizlik göstermediği bilinmekte ve görülmektedir. Polisimize son yıllarda çok iyi, çok çağdaş bir eğitim verildiği iddialarına rağmen uygulamada bir değişikliğe şahit olunmamaktadır. Yaşı, imajı, toplumsal statüsü itibariyle hiçbir şekilde kaçma, birisine saldırma veya zarar verme ihtimali bulunmayan insanlara bile kelepçe takılması, medyada “rezil bir temaşa”ya zemin hazırlanması devletimize itibar kazandırmıyor, tam tersine yıpratıyor.
Çağdaş bir devletin önemli, öncelikli görevlerinden biri de vatandaşlarının kişisel ve toplumsal saygınlıklarını korumak; ailesi, akraba çevresi ve kamuoyu nezdinde küçük düşürülmelerini önlemek değil midir?
Genel olarak bürokrasimizin, kapsama alanı çok geniş olan şekilcilik tutkusunun en sırıttığı yerlerden biri kelepçe uygulamasıdır.
Ülkemizde kelepçe konusunda acilen yeni düzenlemelere, ince ayarlara ihtiyaç bulunmaktadır. Başta adalet bakanlığı, hâkimi, savcısı, polisi, jandarmasıyla adliye bürokrasisinin bu konuya çağdaş bir yaklaşımla yeniden eğilmesi gerekmektedir.
Yazar* İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar