enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
SON DAKİKA
11:28 İsrail güne bu haberle uyandı: Trump Netanyahu’yu s******
09:32 Web Panel | Türkiye’nin Körfez Vizyonu: Yeni Dönemde Diplomasi, Ekonomi ve Güvenlik
07:57 ‘Yüzyılın Konut Projesi’nde ayrıntılar bugün belli olacak
07:46 Hollanda Açık Deniz Rüzgâr Enerjisi Çevrim Santrali Kurulumu İçin İhale Açıldı
07:37 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 günlük Kuveyt, Katar ve Umman Körfez turundan notlar!
07:34 Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB), İhracata verdiği destekle büyüyor!
07:34 ABD Başkan Yardımcısı Vance: Trump’ın politikası Batı Şeria’yı İsrail’e ilhak etmek değil
07:28 İlham Aliyev Macaristan Başbakanını tebrik etti
07:18 Kocaeli Ticaret Odası (KOTO), Meclisi’nden Uras Ege ve Teoman için destek çağrısı
07:16 Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin vizyoner projesi, Bilimin yeni rotası UçakPark kapılarını açtı…
07:12 Ermenistan Başbakanı Paşinyan: “Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki taşımacılığı sağlamaya hazır”
07:12 İstanbul Bayrampaşa İlçe Belediye Meclisinin belediye başkan vekili seçimi 26 Ekim 2025 Pazar günü yapılacak…
07:05 Uygun fiyatlı uçak bileti bulmak artık sadece şansa bağlı değil. Uçak bileti alırken bilmeniz gereken gizli tasarruf yöntemleri!
07:03 Prof. Dr. Mehmet Yüce: “Sayın İlham Aliyev’in Kazakistan ziyareti, Orta Asya jeopolitiğinde yeni “Türk ekseni”nin oluşum aşamasını göstermektedir”
07:03 Akıllı KOBİ Dijital Dönüşüm Konferansı Denizli’de KOBİ’leri Geleceğe Taşıyor
07:02 Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Birinci Türkoloji Kurultayı’nın 100. yılı için kararname imzaldı.
07:02 Geriatri Uzmanı Dr. Sibel Akbaş, “Palyatif bakımı yaşamı tehdit eden hastalıklarla mücadele eden hasta ve yakınlarının yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan bütüncül bir sağlık hizmeti”
07:00 CHP’nin kurultay tarihi belli oldu
00:22 Türkiye ve Umman arasında medya, enformasyon ve kamu diplomasisi alanlarında mutabakat zaptı imzalandı…
00:21 TUSAŞ’ta yaşanan terör saldırısının üzerinden 1 yıl geçti. TUSAŞ Şehitleri, Ankara’da kabirleri başında dualarla anıldı.
TÜMÜNÜ GÖSTER →

15 Temmuz’un Türk Dış Politikasına Etkisi

15 Temmuz’un Türk Dış Politikasına Etkisi
19.07.2022
A+
A-

15 Temmuz, milli iradenin savunulması ve Türk siyasi tarihi açısından olduğu gibi, Türk dış politikası açısından da bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasının ardından, devletin …

Bitme noktasına gelen örgüt orman yakıyor - Son Dakika Haberler15 Temmuz, milli iradenin savunulması ve Türk siyasi tarihi açısından olduğu gibi, Türk dış politikası açısından da bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasının ardından, devletin neredeyse bütün kurumlarına sızmış olan FETÖ unsurlarının temizlenmesi süreci başlamış ve bütün devlet kurumları bu perspektiften yeniden yapılandırmaya tabi tutulmuştur. Güvenlik sektörünün, özellikle de Silahlı Kuvvetlerin derin yaralar aldığı düşüncesi, bu sektörde yeniden yapılandırma sürecinin uzunca bir süre devam edeceği beklentisini oluşturmaktaydı. Darbe girişiminin üzerinden bir buçuk ay sonra gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekatı ise, beklentilerin aksine Türk ordusunun hızlı bir şekilde yeni döneme adapte olabildiğini göstermişti. Bununla beraber 15 Temmuz’un Türk dış politikasına etkisi, şüphesiz bu harekatla veya Suriye’de atılan adımlarla sınırlandırılamaz; zira 15 Temmuz sonrası dış politikada atılan birçok adım Türkiye’nin stratejik özerkliğini artırmıştır.

Psikolojik Etki ve Adaptasyon Dönemi

Her şeyden önce 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin Türk dış politikasına psikolojik etkileri oldu. Darbe girişimi öncesinde karşı karşıya olduğu meydan okumalara, konvansiyonel diplomatik yöntemler ve klasik ittifak ilişkileri üzerinden karşılık vermeye çalışan Türk dış politikası için bu yöntemler pek çözüm üretememiş; aksine başta Suriye krizi olmak üzere birçok sorunun daha komplike hale gelmesine neden olmuştu. Bir açıdan uluslararası sistemin dönüşüm süreciyle de yakından ilişkili olan bu durum, Türkiye’nin manevra alanının giderek daralmasına ve sorunlarla daha doğrudan yüzleşmesine neden oluyordu.

15 Temmuz ise Türkiye’nin dış ve güvenlik politikasında yeni bir döneme girmesine neden oldu. Bölgesel ve küresel koşullara adaptasyon olarak ifade edebileceğim bu dönemde Ankara bir yandan eski ittifak ilişkilerini yürütmeye devam ederken bu ilişkilere eskiye nazaran daha şüpheci yaklaşmaya başladı. Bu durum, kısmen müttefiklerinin 15 Temmuz gecesi takındığı sessizlik veya gecikmeli kerhen destekle, kısmen de darbe girişimi sonrasında Türkiye’ye karşı takındıkları eleştirel tutumla ilişkiliydi.

Diğer taraftan Türkiye, 15 Temmuz sonrasında Rusya ve İran gibi aktörlerle daha farklı ilişki modelleri oluşturmaya başladı. Ancak bu ilişki modeli Ankara’nın Batı bağlantısını veya ittifak ilişkilerini ikame etmeyi amaçlamamış, yeri geldiğinde bu ilişkileri tamamlayıcı yeri geldiğinde ise dengeleyici bir özelliğe sahip olmuştur.

Bunun haricinde 15 Temmuz’dan sonra Türk dış ve güvenlik politikasının en öne çıkan özelliği, Uluslararası İlişkilerde “kendi kaynaklarına güvenme, kendine yardım” (self-help) olarak ifade edilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle “kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” şeklinde ifade bulan yaklaşım oldu. Bu yaklaşıma göre, Türkiye özellikle kendi ulusal güvenliğini ve çıkarlarını doğrudan ilgilendiren durumlarda harekete geçmekten çekinmeyecek ve bunu başta milli savunma sanayii olmak üzere kendi kaynaklarına dayalı olarak gerçekleştirecekti. 15 Temmuz’un ardından gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekatı, Zeytin Dalı Harekatı ve Barış Pınarı Harekatının her birisinde, harekat öncesindeki jeopolitik dengeler, harekatın idaresi, kullanılan silah sistemleri ve elde edilen sonuçlar karşılaştırıldığında, Türkiye’nin bu konuda elde ettiği ilerlemeye ilişkin önemli ipuçları vermektedir.

Özgüven-Kararlılık-Caydırıcılık İlişkisi

15 Temmuz öncesinde dış ve güvenlik politikasında “reaksiyoner” veya “bekle-gör-sonra hareke geç” şeklindeki yaklaşım, yerini “ön alma, önleyici hamlelerde bulunma” şeklindeki yaklaşıma bırakmış ve bu sayede tedrici bir ilerleme sağlanmış ve önemli kazanımlar elde edilmiştir. Buradan hareketle, 15 Temmuz’un Türk dış politikasına bir diğer etkisi, dış ve güvenlik politikasında daha özgüvenli adımlar atması olmuştur. Bu durum ise özgüven-kararlılık ve caydırıcılık arasında döngüsel bir ilişkinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Nitekim özgüven, dış politikadaki kararlılığı artırmış; kararlılık caydırıcılığı artırmış; caydırıcılık ise özgüvenin artmasını sağlamıştır.

Bu bağlamda hatırlanacağı üzere, Türkiye, 15 Temmuz öncesinde başlayan ancak 15 Temmuz sonrasındaki beş yıl boyunca etkisini giderek artıran kapsamlı bir jeopolitik kuşatma ile karşı karşıya kalmıştı. Bir ayağı Suriye’de bir ayağı Doğu Akdeniz’de, bir ayağı Kuzey Afrika’da, bir ayağı Basra Körfezi’nde, bir ayağı Kafkasya’da, bir ayağı ise Avrupa ve ABD ile ilişkilerde kendisini hissettiren bu jeopolitik kuşatma Türkiye’nin 15 Temmuz sonrasında arka arkaya attığı adımlarla büyük ölçüde kırılabilmiştir.

Türkiye’nin bölgesel krizlere doğrudan angajmanı ve bu angajmanlardan elde ettiği sonuçlar, özgüven-kararlılık ve caydırıcılık denklemini beslemiştir. Örneğin Suriye’de gerçekleştirilen operasyonların yanı sıra Katar’ın izolasyonunu kırmak için verilen destek, Libya ile imzalanan mutabakat muhtıraları, Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi dışlayarak nüfuz elde etme girişimlerine karşı çıkılması ve özellikle Azerbaycan’ın Karabağ zaferinde Türkiye’nin katkısı söz konusu denkleme olumlu katkılar yapmıştır.

15 Temmuz’un Türk dış politikasına bir diğer etkisi ise dış politika aktörlerinin sayısını, aktörler arasındaki uyumu ve her bir aktörün etkisini artırmasıdır. 2018’de hükümet sistemi değişikliğinin de katkısıyla rutin diplomatik ilişkilerden, küresel eleştiri ve söylem geliştirmeye, kriz ve çatışma bölgelerine angajmandan terörle mücadeleye kadar birçok alanda Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, savunma sanayii şirketleri başta olmak üzere çok sayıda kurum ve aktörün 15 Temmuz sonrasında daha uyumlu çalıştıkları ve etkili sonuçlar ürettiği görülmektedir.

Sonuç olarak, 15 Temmuz Türkiye’de hemen her açıdan bir dönüm noktası olma özelliği taşımaktadır. Bu husus dış politikada da kendisini göstermiş ve Türkiye dış politikada daha özgüvenli hale gelmiştir. Bu durum ise dış politikada daha kararlı ve caydırıcı olmasını desteklemiştir. Dolayısıyla 15 Temmuz’dan çıkarılan (ve çıkarılacak olan) derslerle birlikte Türkiye’nin stratejik özerkliğinin arttığı ve karşılaştığı meydan okumalara rağmen artış trendini sürdüreceği görülmektedir.

[TÜHA Haber Ajansı, 19  Temmuz 2022]

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.