Yunanistan’ı kuranlar, onu kendi çıkarları için kullanmak isteyen İngilizler ve Fransızlardı…
* Yunanistan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Konstantinos Floros’un, Silahlı Kuvvetler Günü nedeniyle yapmış olduğu konuşmada, kendi çapında Türkiye’yi tehdit ederek, “Kim gelmek gibi ölümcül bir hata yaparsa, yeni bir Maraton, yeni bir Salamis ve yeni bir 731 (II. Dünya Savaşı başında, 1941 yılında Arnavutluk’un güneyinde İtalya ile yaptıkları 731 Tepesi Muharebesine vurgu yaparak) ile karşı karşıya kalacağını öncelikle bilsin.” ifadesini kullanması Floros’un kişiliğini bilenler için pek de sürpriz olmadı.
–Doç. Dr. Güray ALPAR / SDE Başkanı-
* İşte detayı!…
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
ANKARA, 20 ARALIK 2025 – Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkanı Doç. Dr. Güray ALPAR, kaleme aldığı 31/11/2022 tarihli “Yunanistan Genelkurmay Başkanı Floros’un Açıklamaları ve Tarihi Olayların Değerlendirilmesindeki Entellektüel Yaklaşım Eksikliği” başlıklı yazısında, Yunanistan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Konstantinos Floros’un, Silahlı Kuvvetler Günü nedeniyle yapmış olduğu konuşmada, kendi çapında Türkiye’yi tehdit eden konuşmalarına açıklık getirdi.

(SDE) Başkanı Doç. Dr. Güray ALPAR , kaleme aldığı 31/11/2022 tarihli “Yunanistan Genelkurmay Başkanı Floros’un Açıklamaları ve Tarihi Olayların Değerlendirilmesindeki Entellektüel Yaklaşım Eksikliği” başlıklı yazısına şöyle devam etti:
“Diğer taraftan, savaş sonundaki zaiyatları da modern tarihçiler;
Atinalılar için 1000 ile 3000 arası, Persler için ise 4000-5000 olarak bildirmişlerdir ki bunun da böylesi küçük çaplı bir aldatma harekâtı için normal olduğu düşünülmektedir. Ancak kendisine muhteşem bir tarihi temel oluşturma sevdasındaki bazı Batılı yazarlar, bu olaydan efsaneler oluşturma yarışıyla, Yunanlıları bir şaşırtan hikayeler üretmeyi başarmışlar, hatta bunların etkisi altında kalan İngiliz John Stuart Mill (1806-1879), “Maraton Muharebesi, İngiliz tarihinde Hastings Muharebesinden (1066 yılında Norman-Fransız ordusu ile İngiliz ordusu arasında gerçekleşmiş muharebe) bile daha önemlidir” diyebilmiştir (Powel, 2001). Olaydan çok sonraları ortaya atılan diğer bir hikâye ise Pheidippides isimli atletin, Sparta’ya kadar 225 kilometrelik bir mesafeyi bir günde koştuğu gibi bir abartı ile zafer haberinin Atina’ya ulaştırılması sahnesi ile ilgilidir. Maraton fikri ilk defa Yunan ayaklanmasını destekleyen Fransa’dan, dilbilimci Michel Breal’den gelmişti. Zaten o dönemde hem antik çağ ihtişamını canlandıracak hem de kamuoyunun ilgisini çekecek bir sembol aranıyordu ki böylece söylence kamuoyuna tanıtılarak, popüler kültüre kolayca nüfuz edilecekti. Olimpiyat oyunları kurucusu Pierre de Coubertin de bunu şiddetle desteklemişti. Yunanistan’ı kuranlar, onu kendi çıkarları için kullanmak isteyen İngilizler ve Fransızlardı. Yunan eğitim sistemi de 1830’lu yıllarda, zaten bu ülkeler tarafından oluşturulmuştu. Ancak buna benzer, yaratılan sahte üstünlük duygusu öyle bir aşamaya ulaşmıştır ki, ciddi bir kurumun başında olduğu düşünülen Yunan Genelkurmay Başkanı bile, olayın etkisiyle ve Türkiye ve Rusya dahil komşularına karşı agresifleşen tutumuyla, bölgesinin “jeopolitik oyuncusu” olduğunu söyleyecek konuma gelmiştir! Floros, eğer Türk olsaydı, Türklerin tarih boyunca kazandığı, Malazgirt gibi muhteşem zaferlerin etkisiyle, kim bilir daha ne jeostratejik öngörülerde bulunurdu!
Yine Yunanistan Genelkurmay Başkanının aklına nereden geldi bilinmez ama, Salamis Savaşını da kısaca hatırlamak gerekir. Salamis, Atina’nın bulunduğu yarımadaya, kuzeyden güneye paralel uzanan ve antik dönemde Atina limanının güvenliği açısından stratejik öneme sahip bir adadır.
Bu savaş, 490 yılında gerçekleşen Maraton Muharebesinden 10 yıl sonra ve küçük kuvvetlerle tutulan Termofil (6,5 km uzunluğunda dar bir geçit) Geçidi’nin, Persler tarafından ele geçirilmesi ve ittifak donanmasının Artemision Boğazında tümüyle imha edilmesinin ertesinde gerçekleşmiştir. Bundan sonra Pers Ordusu Atina’yı işgal etmiş, yakmış ve ittifak donanması Salamis Adası’na çekilmiştir. Persler, sayıca üstün bir donanmaya sahiptiler. Ancak, Salamis körfezi büyük gemilerin manevrasına uygun değildi. Normalde karar vericinin, böyle bir alanda muharebeye girmesi büyük bir hatadır ancak Pers kralının, güç zehirlenmesi ile, kesin sonuçlu bir muharebeye girme ısrarı yüzünden, büyük bir hata yapılmış ve sayıca üstün olan Pers Donanmasının gemileri, dar alanda manevra yapmakta zorlanınca da daha küçük yapıda ve manevra kabiliyeti yüksek olan ittifak donanması üstünlük sağlamıştır. Bu kayıplardan sonra Persler, bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Zaten o dönemler, Pers Ordusu yüzlerce ayrı etnik gruptan oluşuyordu ve ana merkezlerinden çok uzaklaşarak yıpranmıştı (Tıpkı Yunan ana kıtasından 600 km uzaktaki, Türkiye topraklarına 1,9 km mesafede ve uluslararası anlaşmalara göre asker bulunmaması gereken, Meis adasına, masraflı olduğu için askeri değil, normal tarifeli gemi seferleriyle giden Yunan askerleri gibi).
Kendisini büyük bir strateji dehası olarak gören, Yunan Genelkurmay Başkanı Floros, muhtemeldir ki, rüyalarında Selamis Adası civarında dolaşıyor ve zaferinden sonra Atina’ya girerken, insanların kendisini çılgınca alkışladığı bir törenin hayalini kuruyor.
Floros’un bahsettiği “731 Tepesi Muharebesi” ise II. Dünya Savaşının devam ettiği 1941 yılında, Arnavutluk güneyindeki kritik bir dağ geçidinde, Yunanistan’a saldıran İtalyan askerleriyle yapılan bir mücadeleye dayanmaktadır. Söz konusu olan ülke, o güne kadar tarihinde büyük bir başarı kazanamamış olan İtalya olup, 1935 yılında 400 bin askerle başladığı Etiyopya’yı işgal planı bile, 7 yılda ve ancak kimyasal silahlar kullanarak sonuçlanabilmişti. Çoğu uzman, İtalyan ordusunun eğitimini ve silahlarını yetersiz bulurken, aynı zamanda komuta kademesinin yetersizliğinden de bahseder. Kaldı ki, İtalyanlardan sonra Yunanistan’a giren Alman kuvvetleri, çok az sayıdaki kuvvetle ve ciddi bir direnişle karşılaşmadan, kısa bir sürede Yunanistan’ı ve adaları işgal etmiştir (Yunan topraklarına girdikten 21 gün sonra Atina düşmüştür). Bu bakımdan, ülkesinin tamamının işgal edildiği bir yenilginin ardından ve toprakları bu savaşta sadece Almanya değil, İtalya ve Bulgaristan tarafından da işgal edilmişken ve dahası sonradan topraklarını, başka ülkeler gelip kurtarıp kendisine vermişken, bu savaşın sadece küçük bir bölümünde yer alan tepedeki ufak bir başarıyı, sanki büyük zaferler kazanmış olarak örnek vermesi de Floros açısından oldukça yanlış bir seçim olmuştur. Aşağıda, Floros’un övündüğü ve sadece bir kısmına değinerek örnek verdiği, muhteşem olay sonrasında Yunanistan’ın durumu görülmektedir.
Aslında, Floros arzu ederse, konuşulacak ve örnek verilecek konu ve olay
çok. Örneğin; I. Dünya Savaşı sonunda Yunan ordusu, bazı ülkelerin gaza getirmesi ile (1917 yılında İngiliz ve Fransızlar Kral Konstantin’i tahtan indirerek) Anadolu’da bir maceraya atılmış, masraflarını karşılayamadığı için borçlanmış, Konstantin’in tekrar iktidara gelmesi ve İngiliz ve Fransızların desteklerini çekmesi sonucu savaşta, 200 bin askerini Anadolu topraklarında kaderleriyle baş başa bırakmıştı.
Savaş sonunda ise bu hezimete neden olan askerler, halka ait kaynakları sorumsuzca kullanmakla suçlanarak, bizzat Yunanlılar tarafından vatan haini olarak (2010 yılında Yunan Yargıtayı 88 yıl sonra iptal etti) kurşuna dizilmişlerdi.
Psikolojide, bir şeyleri yanlış biçimde hatırlamaya, ya da gerçekte hiç olmamış şeylerin olduğuna inanmaya, “Mandela Etkisi” ismi verilmektedir. Yaşı daha genç olan ve tarihi olayların sadece küçük bir bölümünü ele alarak, kahramanlık öyküleri yaratmaya meyilli olduğu gözüken, Yunan Genelkurmay Başkanının da kendisini antik dönemdeki Yunanlı savaşçılara benzeterek, böyle bir etkinin altına girdiği görülmektedir.
Genelkurmay Başkanlığı görevleri, köklü geçmişleri bulunan devletler için ciddi bir makamdır. Bu makama gelenler, yıllar içinde değişik görevlerdeki başarıları ile aşama aşama yükselir ve her rütbenin hakkını vererek temayüz ederler. Bu makam, aynı zamanda entelektüel bir birikimini de gerektirir.
Yunan Genelkurmay Başkanının, kendi tarihine dair olayları iyi değerlendirme yetisinden uzak olması ve ülkesinin her tarafı başka bir devletin askeri üsleriyle dolarken, masallaşmış yüzeysel değerlendirmelerin etkisi altında seviyesiz açıklamalarda bulunması ise barışa her zamankinden fazla ihtiyaç olan bölgemiz ve dahası, Türklerle birçok bakımdan aynı kültürü paylaşan Yunanlılar açısından gerçek bir talihsizliktir.
***
Yazar hakkında
DOÇ. DR. GÜRAY ALPAR ÖZGEÇMİŞ
Tümgeneral (E)
İletişim Adresi: galpar1965@gmail.com
İlgi alanları: Sosyal ve Kültürel Antropoloji, Güvenlik ve Jeopolitik, Eğitim, Tarih
Eğitim Durumu:
• Doçent, Sosyal ve Kültürel Antropoloji: 2020.
• Doktora, Yeditepe Üniversitesi/İSTANBUL, Sosyal Antropoloji (İngilizce): 2011 (Onur Derecesi).
• Doktora, Gazi Üniversitesi/ANKARA, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi: 2007.
• Yüksek Lisans, Yeditepe Üniversitesi/İSTANBUL, Sosyal Antropoloji (İngilizce MBA): 2003.
• Yüksek Lisans, Harp Akademisi/İSTANBUL, Uluslararası İlişkiler ve Tarih: 1998.
• Lisans, Harp Okulu Hukuk Bölümü/ANKARA: 1986.
Yayınlanmış Kitapları:
• Uluslararası Sistemde Yeni Dengeler ve Kuşatıcı Perspektif: 2024.
• Kültür, İletişim ve Diplomasi: 2023.
• Jeopolitikten Jeostratejiğe (İngilizce): 2023.
• Sistemsel Depresyondan Çıkış: 2023.
• Stratejik Öngörü ve Uyanma Zamanı: 2022.
• Strateji ve Coğrafyayı Anlamak: 2021.
• Türkiye’nin Güvenliğini Anlamak: 2020.
• Batı Afrika Kabile Dilleri: 2019.
• Türkiye’nin Doğu Sınırı: Göçmenler ve Göç Süreçleri: 2019.
• Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bingöl: 2019.
• Pasinler Zaferinin Önemi: 2018.
• Uluslararası İlişkilerde Strateji ve Savaş Kültürünün Gelişimi: 2015.
• Antropolojik Bakış Açısıyla Stratejik Dünya Tarihi: 2014.
• Gambiya’da 15 Yıl: 2005.