“Yanan Ormanın Sesi”

Ülkemiz ormanları, içinde bulunduğumuz 2025 yılında geçmiş senelerden daha fazla yangın felaketiyle karşı karşıya kaldı. Geçmiş senelerde orman yangınları belli bölgelerle sınırlı kalırken bu sene yurdun birçok bölgesi yangın felaketiyle karşılaştı. Çıkan bu yangınların birçoğunun kontrol altına alınması ve söndürülmesi de çok uzun sürdü. Yine ilk defa bu sene Eskişehir’de çıkan orman yangınlarına müdahale sırasında görevli on insanımız hayatını kaybetti. 2025 yılı orman yangınları bakımından ülkemize maalesef her zamankinden daha çok zarar verecek gibi görünüyor. Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelede birikimli ve başarılı bir ülke. On yıl kadar önce ülkemiz, uluslararası bir karşılaştırmada orman yangınlarıyla mücadelede en başarılı ülke seçilmişti. Ama ne yazık ki hiçbir ülkenin elinde orman yangınlarını çıktığı anda söndürecek bir formül, bir araç gereç yok.
…
Ülkemizde yapılan araştırmalar ve tespitler orman yangınlarının sebebinin %90 oranında insan kaynaklı olduğunu ortaya koyuyor. İnsan kaynaklı denince akla sadece kasıt gelmemeli. Ormanda ateş yakıp doğru dürüst söndürmeme, sigara izmariti atma, şişe ve cam atıklarını güneşe maruz şekilde bırakma, çiftçilerin orman yakınlarında anız, ot ve çalı çırpı yakmaları gibi dikkatsizlikler ve tedbirsizlikler insan kaynaklı sebeplerin başında gelmektedir. Elbette bu dikkatsizlik ve tedbirsizlikler ormanı kasıtlı yakma kadar üzerinde durulmayı ve cezalandırılmayı hak etmektedir.
Ama insan kaynaklı orman yangınlarının vatan hainliği olarak nitelenebilecek türü bir kimsenin kasıtla, yani bilerek ve isteyerek ormanı yakmasıdır. Bu, her şeyden önce bir milletin hava, su ve birçok bakımdan zenginlik kaynağı olan bir varlığa karşı yapılan bir suikasttır, bir sabotajdır. Birçok eylem vatan hainliği olarak nitelenebilir. Fakat kasten orman yakmak vatan hainliğinin en su katılmamışıdır. Bu, ağaç ve orman varlığına kastedilen her ülke için de böyledir. Çünkü ağaç ve orman milletlerin birçok bakımdan gelecek güvencesidir. Ülkelerin havası, suyu, tarım alanındaki verimliliği sıkı sıkıya ona bağlıdır. Bir ülkedeki orman bolluğu, o ülkenin başka alanlardaki yoksulluğunu telafi edecek potansiyel bir zenginliktir.
…
Bizler orman yangınları sırasında ve yangınla mücadele ederken insan ölümü olmazsa, can sahibi sadece insanlarmış gibi “can kaybı yok” diyoruz. Halbuki orman yangınları sırasında doğal vatanları orman olan tavşan, kirpi, tilki, çakal, kaplumbağadan tutun da bir sürü böcek ve karıncaya kadar milyonlarca can yok oluyor. Ayrıca onlarlabirlikteonların doğaya yararlı faaliyetleri (toprağı eşeleyip havalandırmaları vb.), atık ve ifrazatları da yok oluyor. Yok olan orman sebebiyle hayatta kalabilen canlılar aç susuz kalıyor ve saklanma şansları kalmadığı için her türlü tehlikeye açık hale geliyorlar. Kısaca ekosistem altüst oluyor.
Atalarımız ağacı, ormanı, yeşilliği korumanın üzerinde çok durmuşlardır. “Yaş kesen baş keser”,“Yaş ağaca balta vuran el onmaz” demişlerdir. Eğer bugünkü gibi ormanlara sabotaj yapan alçakları tanısalardı onlar için kim bilir hangi nitelemelerde bulunurlardı?
…
Zamanımızda bir insanın vatanseverliğinin en başta gelen kriterlerinden biri ülkesinin orman varlığını koruma konusundaki titizliğidir. Bu konudaki aldırışsızlık, vurdumduymazlık ilkelliktir, çağdışılıktır. İnsanlıktan ve uygarlıktan nasipsizliktir.
Şair Tahsin Şentürk, “Yanan Ormanın Sesi” şiirinde ormanın duygularını ne güzel dile getirmiştir:
Kibrit benim ağacımdan,
Kibritin ateş alamsını sağlayan oksijen benden.
Üstelik beni yakan insan
Bana borçlu havasını, suyunu.
Ben bir ormandım.
Nice bitkilerin vatanı,
Evi barkıydım binlerce canlının.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar