Türkiye-Yunanistan Siyasi Diyaloğu ve Muhtemel Senaryolar
* Yunanistan Dışişleri Bakanı George Gerapetritis, Çarşamba günü yaptığı açıklamalarda, komşu Türkiye ile açık iletişim kanallarının sürdürülmesinin gerekliliğini yineledi. Dışişleri Bakanı Gerapetritis, komşu Türkiye ile açık iletişim kanallarının sürdürülmesinin gerekliliğine değindi. (Tovima, 24.12.2025)
-Hüseyin YELTİN-
* İşte detayı!…
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Hüseyin YELTİN – TUDPAM Yönetim Kurulu Başkanı
ESKİŞEHİR, 26 ARALIK 2025
Yunanistan Dışişleri Bakanı George Gerapetritis, Çarşamba günü yaptığı açıklamalarda, komşu Türkiye ile açık iletişim kanallarının sürdürülmesinin gerekliliğini yineledi. Dışişleri Bakanı Gerapetritis, komşu Türkiye ile açık iletişim kanallarının sürdürülmesinin gerekliliğine değindi. (Tovima, 24.12.2025)
TUDPAM Haber Analizi
Son dönemde Yunanistan’ın izlediği dış politika, realist bir perspektiften değerlendirildiğinde, öz itibarıyla bir “dengeleme” ve “zaman kazanma” stratejisi olarak anlaşılabilir. Dışişleri Bakanı Gerapetritis’in açıklamaları, Atina’nın Ankara ile olan diyaloglarını salt bir hedef olarak görmediğini, dahası askeri ve ekonomik bağlamda ulusal kapasitesinin güçlendirilmesi amacıyla bir araç olarak kullandığını göstermektedir. “Sakin sular” politikası, çatışma risklerini azaltarak Yunanistan’a içsel güçlenme imkânı tanımakta ve bu da stratejik bir rahatlama alanı yaratmaktadır.
Gerapetritis’in konuşmasında özellikle vurgulanan “güçlü aktörlerle ilişkiler”, Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı yürüttüğü dışsal dengeleme (external balancing) çabalarının açık bir itirafıdır. Yunanistan; ABD, İsrail, Mısır ve Körfez ülkeleriyle kurduğu stratejik ittifaklar aracılığıyla Doğu Akdeniz’deki diplomatik pozisyonunu pekiştirmeye çalışmaktadır. Bu yaklaşım, bölgedeki güç dinamiklerinde (power distribution) statükoyu kendi lehine çevirmeye dönük bir strateji ve Türkiye’nin “Mavi Vatan” doktrini ile şekillenen bölgesel etki alanının çevrelenmesine (containment) yönelik kritik bir adım olarak değerlendirilebilir.
20-21 Ocak 2026 tarihlerinde gerçekleştirilecek “siyasi diyalog” ve “olumlu gündem” toplantıları, düşük siyaset (low politics) alanlarında iş birliği yaparak, daha yüksek siyasetin (high politics) sorunlarını (kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge vb.) yönetilebilir hale getirmeye yönelik bir çaba olarak düşünülebilir. Lakin Bakan Gerapetritis’in “savunmayı yeniden organize etmek için zaman kazandık” ifadesi, bu iş birliği arzusunun altında yatan endişeleri ve iki ülke arasındaki karşılıklı güvensizliğin yapısal doğasını açıkça ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Yunan diplomasi yönetimi, Türkiye ile coğrafi zorunluluklar doğrultusunda yan yana yaşamanın gerekliliğinin farkında olduğu gözükmektedir. Yine Yunan tarafı, bu “barışçıl” dönemi, askeri modernizasyon sürecini hızlandırma ve bölgesel ittifakları pekiştirme fırsatı olarak görmektedir. “Açık iletişim kanalları” ise, olası bir kriz anında tırmanma kontrolünü sağlamak adına bir güvenlik tedbiri olarak değerlendirilmesi planlanan bir araç niteliğinden öteye gitmemektedir. Bu bağlamda, iki ülke arasındaki ilişkiler, yapısal bir çözüm üretmekte noktasında tıkanacağı ve kontrollü bir gerginlik yaratılarak karşılıklı caydırıcılık (deterrence) dengesi kartı kullanılacağı öngörülebilir.