“Terörsüz Türkiye” süreci…
Cumhur ittifakının ortağı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te TBMM grup konuşmasında yaptığı radikal bir çıkışla başlayan, bir süre sonra da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da destek vermesiyle hayata geçirilen “Terörsüz Türkiye” süreci 2. yılına girmiş bulunuyor.
Cumhur İttifakı, yani mevcut siyasal iktidar, terörü ülke gündeminden bütünüyle çıkarmak amacıyla ve tamamıyla kendi inisiyatifiyle bu süreci başlatmış bulunmaktadır. AK Parti iktidarları 2009-2013 yılları arasında “Demokratik açılım” ve “Demokratik çözüm” adıyla iki süreç daha hayata geçirmişti ve ikisi de karşı tarafın samimiyetsizliği sebebiyle sonuçsuz kalmıştı. Başarısız olmalarına rağmen önceki iki sürecin de bugünkü “Terörsüz Türkiye” sürecinin de mutlaka denenmesi gerekiyordu.
Çünkü bütün dünyada çok uzun yıllar ayrılıkçı terörle mücadele eden ve Türkiye’den daha fazla barış ve çözüm denemesi yapan ülkeler bulunmaktadır. Avrupa coğrafyasındaki İngiltere, İspanya ve Fransa gibi ülkeler ayrılıkçı terör belasından çözüm denemeleri sonucunda kurtulmuşlardır. Yalnız oralarda hiç kimse, hiçbir muhalif parti ve örgüt söz konusu süreçleri başlatıp yöneten iktidarları ihanetle suçlamamış, buradan siyasal rant devşirmeye kalkmamıştı.
Ülkemizde ise muhalif bazı siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları siyasal iktidarı vatana ihanetle suçlama yarışı yapıyorlar. Türkiye’nin 45 yıllık terörle mücadelesi sırasında şehit olmuş gençlerimizin ailelerini, gazi olmuş gençlerimizin kendilerini ve ailelerini kışkırtıyorlar, yapılanların gerekli olduğuna inandıkları halde bu yoldan oy devşirmeye çalışıyorlar.
Kamuoyunu etkileme gücü olan kimi şahsiyetler ise “Terörsüz Türkiye” girişimini Büyük İsrail Projesinin bir parçası olarak görüyorlar. Tam tersine konuyla ilgili görüş ve düşünce sahibi bazı şahsiyetler de “terörsüz Türkiye” sürecinin başarıya ulaşmasını İsrail’in uykularını kaçıran bir sonuç olarak görüyorlar. Ne büyük çelişki!
Dünyada terörle mücadele eden hiçbir devlet terör örgütlerini mağlup etmesine, nefesini kesme noktasına erişmesine rağmen yalnızca silah zoruyla terörü sıfırlayamamıştır. En sonunda bir şekilde istemeye istemeye de olsa masaya oturmak zorunda kalmıştır. Bugün hiç kimse mevcut iktidarın bayıla bayıla “Terörsüz Türkiye” sürecini başlattığını söyleyemez. Yapılan şey hastalığın tam tedavisi için acı bir ilacı içmektir.
Bugünkü “terörsüz Türkiye” süreci, terörün yenilemez, baş edilemez olduğundan değil, onun gerekçelerini de göz önüne almadan, bir şekilde onunla uzlaşmadan terörün sıfırlanamayacağının bilinmesindendir.
Eğer terörü silah zoruyla köşeye sıkıştırmak, kontrol altına almak, eylem yapamaz hale getirmek yeterli olsaydı Türkiye bunu başarmıştı. Türkiye lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın terörle mücadele stratejisi başarıya ulaşmıştı. Özellikle son on yıldan bu yana terörle mücadele son derece profesyonelce ve son derece bilinçle yapılmıştır. Bunun temelinde de terörle mücadelenin çok iyi eğitimli birliklerle ve bütünüyle milli silah, araç ve gereçlerle yapılmış olması bulunmaktadır. Bu sayede PKK bugün yurt içinde hiçbir eylem yapamaz hale gelmiş, yurt dışında da büyük ölçüde Türkiye’ye tehdit olmaktan çıkarılmıştır.
Türkiye’nin terörle mücadele ettiği 45-50 yıl boyunca bu ülkeyi yönetmiş olanlar terörle mücadelede bugünkü başarıya ulaşsalardı zafer kazanmış edasıyla kasım kasım kasılırlardı. Ne yazık ki geldiğimiz bu yerde bile terör bitmiştir diyemiyoruz. Çok açıktır ki günümüz iktidarının çabası terörü Türkiye’nin yöneldiği büyük hedeflere ilerlerken ayak bağı olmaktan bütünüyle çıkarmak, barış ve güven içinde son hedefe varmaktır.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar
