* Su Potikaları Derneği ve Hidropolitik Akademi Direktörü Dursun Yıldız, Hindistan ve Pakistan arasında yaşanan su stratejileri savaşı ve gelecekte su savaşı tehdidinin artmasıyla ilgili bir yazı kaleme aldı.
* Detayı haberimizde!…
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Dursun Yıldız, Hidropolitik Akademi Direktörü
1947’den bu yana 3 kez sınırda hafif yoğunluklu silahlı çatışma yaşamış olan Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim bugünlerde yeniden artmıştır. Hindistan’ın Keşmir bölgesinde gerçekleşen ve 26 turistin hayatını kaybettiği saldırının ardından, Hindistan Pakistan’ı suçlayarak 1960 tarihli İndus Suları Antlaşması’nı askıya aldığını duyurmuş ve bazı diplomatik kısıtlamalar açıklamıştır. Pakistan’ın su üzerindeki kısıtlamaları savaş sebebi sayarım açıklaması ve sınırdaki taciz ateşleri ise akıllara hemen “su savaşı “ başlıyor mu sorusunu getirmiştir.
Bölgedeki gerilim kronik Keşmir sorunu üzerinden yeniden başlamış olup bir sıcak çatışmaya dönüşebilir. Ancak gerilimi arttırmayı sürdüren Hindistan’ın başlatacağı bir savaş “su savaşı” olmayacaktır. Bölgedeki Keşmir sorunu su sorunu ile içiçe geçmiştir. Sıcak bir askeri çatışma her iki sorunu daha da arttırıp bölgede büyük bir istikrarsızlık sonucu doğuracaktır. Ayrıca Hindistan ve Pakistan’ın her ikisinin de nükleer güç olmaları büyük bir sıcak çatışma riskini azaltıcı bir etkendir.
Hindistan’ Antlaşmayı askıya alma açıklaması, her ne kadar stratejik bir duraklatma hamlesi olsa da, bu alanda çok radikal bir ilk olmuştur. Suyun güvenlikleştirilmesi ve silah olarak kullanılması konusunda bir alan açmıştır. Aslında İndus Su Antlaşması ve su kaynakları bu gerilim stratejisinde bir araç olarak kullanılmaktadır. Bugün bölgede bir su savaşı riski değil geleceğe yönelik bir Su Stratejileri Savaşında mevzi kazanma olgusu vardır. Çünkü kronik Keşmir sorunu ve iklim değişikliği nedeniyle su bu bölgede yakın geleceğinde çok daha stratejik bir kaynak olacaktır.Bundan dolayı da sınıraşan su kaynakları üzerinden bölgeyi dizayn etmeye çalışan güçlerin elinde kullanışlı bir araç haline gelebilecektir. Bu nedenle bu çalışmada bölgedeki Su Stratejileri Savaşı hamleleri üzerinde durulmuştur.
Bölgede Hidrojeopolitik Satranç hamleleri başladı
Hindistan’ın Chenab ve Jhelum nehirleri üzerinde Ratle ve Kişanganga hidroelektrik santrali projelerinin İndus Nehri Antlaşmasını (IWT) ihlal ettiği tartışılmaktadır. İslamabad, inşası planlanan bu hidroelektrik santrallerinin tarımsal su akışını keseceğini savunurken Hindistan ise projelerinin Antlaşmanın şartlarına uyduğu konusunda ısrar etmektedir. Pakistan sorunun çözümü için konuyu Lahey merkezli Daimi Tahkim Mahkemesine götürmüş ancak Hindistan, tahkim mahkemesinin yargı yetkisini reddetmiştir. Hindistan tarafı geçen yıl Antlaşmanın resmen gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini talep etse de Pakistan Antlaşmanın tamamen uygulanmasına bağlı olduğunu bildirmiştir. Bu satrançta Keşmir, bölgedeki saatli su bombasının coğrafyasıdır. Keşmir’in yüzölçümü yaklaşık olarak 222 156 km2 olup nüfusunun %80’i Müslümandır. Yüzölçümünün %35’i Pakistan,%45’i Hindistan,%20’si Çin’e aittir. Mevcut ve proje halindeki barajlar Hindistan’ın sessiz stratejik manevra araçlardır. Bölgede Çin ise oyunun dışında gibi gözükse de perde arkasında etkili sessiz asimetrik güçtür. Yukarıda belirtilen bu üç unsur birleştiğinde, İndus Havzası bir su savaşından çok bir “su stratejisi savaş alanı” haline gelmektedir.
Hindistan Su Antlaşmasından Çekilmedi, Beklemeye Aldı
Devletler zaman zaman antlaşma yükümlülüklerini askıya almayı siyasi baskı biçimi olarak kullanmışlardır. 65 yıldır süren İndus Su Antlaşmasını duraksatma açıklaması ile Hindistan, bu konuda yeni ve kısmi radikal bir tutum ortaya koymuştur. Ticaret yaptırımları, vize iptalleri ve seyahat yasakları gibi rutin diplomatik önlemlerin ötesinde , 65 yıldır süren bir su paylaşım antlaşmasını duraksatmak, uluslararası hukukun gri alanında da kalsa özgün bir durum yaratmıştır. Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 67.Maddesinde “Bir antlaşmayı geçersiz ilan etme ,sona erdirme, ondan çekilme veya yürürlüğünü askıya alma “ şeklinde 4 farklı eylem tanımlanmıştır. Hindistan yaptığı açıklamada abeyance kelimesini kullandığı için bu eylemlerden hiçbirini gerçekleştirmediği söylenebilir.
Hindistan’ın antlaşmayı sadece duraksatması ve şimdilik de olsa suyu bir savaş silahı olarak kullanmıyor olması , bölgenin güvenlik dengesi için olumlu bir durumdur. Hindistan’ın bu “duraksatma” kararı koşullar değişirse antlaşmanın yeniden canlandırılabileceğine dair bir umudun taşınmasına imkan tanımaktadır.
Sonuç
İndus Havzasında, 1960 yılında imzalanan ve çeşitli itirazlar olsa da ülkeler arasında ilişkilerin kesilmesini önleyen bir Su Antlaşması ve bir havza komisyonu mevcuttur. Havzada su paylaşımı konusundaki anlaşmazlıkların artması veya daha çok sorun yaratması Hindistan ve Pakistan arasındaki tarihsel Keşmir geriliminden beslenmektedir. Keşmir, bağımsızlık sonrası Hindistan ve Pakistan arasında süregelen tarihsel bir çatışma alanıdır. Her iki ülke de bölgenin tamamı üzerinde egemenlik iddiasında bulunmaktadır.
İndus nehrinin kolları Hindistan topraklarından, özellikle de Hindistan kontrolündeki Keşmir bölgesinden doğmaktadır. Hindistan bu bölgedeki kollar üzerinde suyu kontrol etmeye yönelik bir hidropolitika uygulayarak birçok baraj ve HES projesi geliştirmiştir. Bu durum Hindistan’ın suyu kontrolünün yanısıra Keşmir’deki hakimiyetini de artırmaktadır. Tarım, Pakistan’ın gayrisafi yurt içi hasılasının %24’ünü oluşturmakta ve Pakistan’daki iş gücünün %37’si tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Hindistan’ın, İndus Nehri sistemi üzerindeki Antlaşmayı duraksatması ,Antlaşmanın revize edilmesini sağlamaya yönelik bir hidropolitik ve stratejik bir hamle girişimi olarak düşünülebilir. Bu hamle, Hindistan’ın güçlü bir su kısıtlaması algısı yaratmaya yönelik stratejik bir diplomasi hamlesidir.
Hindistan ve Pakistan arasındaki su stratejileri hamleleri, suyun yakın gelecekte ortaya çıkacak paylaşım risklerini azaltmaya yönelik hamlelerdir. Çünkü İndus Havzası, iklim değişikliğinin etkisi altındadır. NASA’ya göre, bu bölge dünyanın en fazla su stresi yaşayan ikinci akiferine sahiptir . Artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, hem Hindistan hem de Pakistan için su kaynaklarının sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. 2025 yılında International Centre for Integrated Mountain Development (ICIMOD) tarafından yayınlanan raporda (3) Hindu Kush Himalaya bölgesinde mevsimsel karda önemli bir düşüş olduğu, kar kalıcılığının normalin %23,6 altında olduğu ve bunun 23 yılın en düşük seviyesi olduğu vurgulanmaktadır. Rapor 2025 ‘te Indüs havzasında -%16’lık kar kalıcılığı anomalisi kaydedildiğini ve bu sürekli açığın, yaklaşık 300 milyon insanın yaz başındaki su güvenliğini tehdit ettiğini belirtmektedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda Keşmir’de tırmanan bu son krizin su savaşı yaratacak bir su krizi değil Keşmir üzerinden yürütülen bir su stratejileri krizinin başlangıcı olduğu söylenebilir. Keşmir, bölgede suyun kalbi durumundadır. Hindistan Keşmir’le bağlantılı olarak uzun zamandır elinde tuttuğu su kartını masaya koymuştur. Bundan sonra su kaynakları bölgede terör ve milliyetçilik üzerinden yeni bir denklemin şekillenmesinde bir araç olarak kullanılacaktır. Bu nedenle Güney Asya’da uzun süredir biriken jeopolitik gerilimin uluslararası güçler tarafından su kaynaklarının paylaşımı üzerinden yeni bir çatışma dalgasına dönüştürülmesi tehditi artmıştır.
Su, terör ve milliyetçilik üzerinden şekillenecek olan bu yeni denklem, yalnızca Pakistan ve Hindistan’ı değil tüm bölgeyi ilgilendirecektir. Bu nedenle yeni su denklemi, bölge güvenlik dengesinin sürmesinde veya bozulmasında daha kullanışlı bir araç olarak ortaya çıkmıştır.
İndus havzasının asimetrik sessiz gücü Çin de bu gelişmeleri izlemektedir. Çin halihazırda Indus Nehirleri Sistemi’nin iki nehri (Sutlej ve Indus), Brahmaputra ve Mekong’da çok agresif hidropolitika planları yapmış durumdadır. Hindistan Indüs Su Antlaşması konusunda agresif eylemlerde bulunursa, bunu firsat bilerek Çin’in Sutlej, Indus, Brahmaputra ve Mekong gibi diğer nehirlerde benzer eylemlerde bulunabilmesi mümkündür. Ancak, bu tür eylemlerin sonucu o dönemde Hindistan ve Çin arasındaki göreceli güç dinamiklerine bağlı olacaktır.
Son dönemde Hindistan’ın revizyon önerileri artmış olsa da İndus Su Antlaşması bugüne kadar Hindistan ve Pakistan arasında bir istikrar unsuru olmuştur. Antlaşma, savaş dönemlerinde bile geçerliliğini koruyarak dikkate değer bir süreklilik örneği sunmuştur. Ancak, 65 yıl önce yapılan Antlaşmanın teknolojik gelişmeler, baraj projeleri ve iklim değişikliği gibi güncel faktörleri içermemesi, günümüzdeki etkinliğini sınırlandırmaktadır. Antlaşma günümüz koşullarına uygun hale getirilmediği sürece Antlaşmayı etkisiz kılacak gelişmelerin sürebileceği görülmektedir.
Ortaya çıkan bu yeni durum, Indüs havzası ülkelerin bölge dışı güçlerin müdahalesine veya yönlendirmesine imkan tanıyacak hidropolitikalardan uzak durmalarını gerektirmektedir. Sonuç olarak İndus havzasında hidrojeopolitik fay üzerinde gerilim yüklenmesinin süreceği ancak kırılmanın büyüklüğün o günkü bölgesel jeopolitik koşullara bağlı olacağı görülmektedir.
İndus Nehri Havzasında bugün ve kısa vadede bir su savaşı yerine, gerilimli diplomasinin, karşılıklı tehditlerin ve uluslararası arabuluculukların ön planda olacağı görülmektedir. Orta vadede ise Havza ülkeleri hidro diplomatik ilişkilerini geliştirmezse ve iklim değişikliği, kötü su yönetimi ve aşırı milliyetçilik gibi faktörler kontrol altına alınmazsa bölgenin güvenlik dengesi bozulacaktır. Bir diğer anlatımla bölgede Keşmir anlaşmazlığı üzerinden su kullanımının da konu edileceği bir savaş çıkartılması olasılığı artacaktır.
***
Yazar hakkında
Araştırmacı Yazar ve Akademisyen Dursun YILDIZ
Su Politikaları Derneği Kurucu Üyesi ve Başkanı, Su Politikaları Uzmanı, Akademisyen, İnşaat Mühendisi.
1958 yılında Samsun’da doğdu. İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Devlet Su İşleri’nde çalışmaya başladı, kurumun çeşitli daire başkanlıklarında yöneticilik yaptı. Bu süre içinde Hollanda’da Uluslararası Hidrolik Enstitüsü’nde 1 yıl lisans sonrası, ABD’de ise 3 aylık uygulama eğitimleri aldı. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Hidropolitik ve Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde Su Politikaları alanında Yüksek Lisans çalışmasını tamamladı. Bu arada Ankara Üniversitesi ATAUM’da AB Uzmanlığı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanlık diploma eğitimlerini de tamamladı. Yıldız DSİ’de çalıştığı süre boyunca üniversitelerde de ders verdi.
Su ve Toprak Yönetimi, Su Güvenliği, Su Sorunları, Orta Asya Suları, Orta Doğu Suları, Su Savaşları gibi konularda 15 adet kitabı ve çok sayıda rapor ve uluslararası dergilerde yayınlanmış makalesi var. TEMA Bilim Kurulu üyesi olan Yıldız, Uluslararası Su Yönetimi ve Diplomasisi dergisinin editörlüğünü yapıyor ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün Uluslararası Su Kaynakları Bölümü’nde Su Politikaları dersi veriyor.
TÜHA HABER / TÜSİAD, Fransız Senatosu’nun 29 Eylül 2021 tarihinde yayınlandığı “Avrupa Dışı Devletlerin Fransız Üniversite ve Akademi Dünyasındaki Nüfuzları ve Bu Nüfuzların Etkileri” başlıklı bilgilendirme raporunda Institut du Bosphore’un yer almasıyla ilgili açıklama yaptı: Açıklamada, TÜSİAD’a atıfta bulunulmayan raporda Institut du Bosphore (Paris Bosphorus Enstitüsü) hakkında gerçeği yansıtmayan bilgiler...
TÜHA HABER / Emekliye ayrılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da katıldığı törenle görevini Orgeneral Musa Avsever’e devretti. Orgeneral Dündar’ın yaş haddinden emekliye ayrılması dolayısıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığında devir teslim töreni düzenlendi. Milli Savunma Bakanı Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Deniz Kuvvetleri Komutanı...
KOCAELİ – TÜHA HABER / Kocaeli’ndeki Alevi Vakıf ve Derneklerine yönelik desteği ile tanınan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’dan Cem Evi sözü geldi. Uluslararası Haber Ajansı (UHA)’nın haberine göre, Bu yıl 16. gerçekleştirilen Sevgide Buluşalım etkinliğinde müjdeyi veren Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükakın, “Gebze Cem Evi için yer aranıyor....
Türkiye’de dindar kesim, giderek okumayan, araştırmayan ve sorgulamayan bir yapıya bürünüyor. Bu duruş, hem kendilerini hem de çevrelerindeki insanları İslam’dan uzaklaştırıyor. Halbuki dinin sahibi Allah (c.c.), kitabı Kur’an ve peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.), böyle bir yaklaşımı asla tasvip etmez. TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency Adana Taşköprü Gazetesi köşe yazarı...
TÜHA HABER / Uzun yıllardır varlığını devam ettiren Tarih Vakfı, 30. Yaşını yeni ürünlerle kutluyor. Bilimsel temelde tarih bilincinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasının toplumsal sorunlara çözüm üretmek için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Tarih çalışmalarının böyle bir yaklaşımla yürütülmesinin toplumumuzda demokratikleşmeyi ve dayanışmayı olanaklı kılacağına inanıyoruz. Tarih bilincimiz sadece geçmişin yorumlanmasını değil günümüzün algılanmasını da içerir. Küresel çapta oldukça...
TÜHA HABER / Kamu çalışanları 24 Nisan Cuma günü idari izinli sayılacak. TÜHA HABER / Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı, kamu çalışanlarının 24 Nisan’da idari izinli sayılacağını açıkladı. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Kurum yöneticileri tarafından gerekli tedbirlerin alınarak hizmetlerin aksatılmaması, zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede...