Muhalefetin Sefalet Edebiyatı

Günümüz Türk muhalefetinin elinde muhalefet aracı olarak “halk yoksul, geçinemiyor, perişan, açlıktan ölüyor, sürünüyor…” gibi sefalet edebiyatından başka bir araç yok. Sürekli olarak ülkenin tek sorunu pahalılık, geçim zorluğu, dar gelirlilikmiş gibi bir hava pompalıyorlar. Buna bağlı olarak da ülke batmış, bitmiş, bu saatten sonra düzelmesi de mümkün değilmiş retoriği yapıyorlar.
Fakirlik, yoksulluk elbette eleştirilir, eleştirilmelidir de. Ama muhalefeti sadece yoksulluğa indirgemek, ülkenin başka problemi yokmuş gibi davranmak hem halkı hem de kendini kandırmaktır. Süleyman Demirel’in dediği gibi mutfaktaki boş tencere iktidar da devirir; ama muhalefet olarak ümidi hep boş tencereye bağlamak, kıtlıktan bolluğa nasıl çıkılacağına dair inandırıcı tek bir proje sunamamak sadece yıkmaya odaklanmış olmaktır.
Başta siyasal iktidar, hiç kimse “ülkede her şey güllük gülistanlık, geçim zorluğu yok, emekli maaşları, asgarî ücret yeterli” demiyor. Çözüm üretmeye çalışıyor. Siyasal iktidarın bu alandaki çabaları çok açık. Önce mevcut pastayı büyütmek gerekir. Ancak büyük pastadan büyük paylar düşer. İktidar bunun derindedir. Muhalefet buna rağmen kapkara bir toplumsal ve ekonomik tablo çizmekte ısrar ediyor. Türkiye’de maaş ve ücretle geçinenler ne zaman bolluk ve refah içinde yüzdüler ki…
Bugün halkın geçiminde var olan zorluklara rağmen daha önceki dönemlerle mukayese edilemeyecek bir iyileşme, bir rahatlama söz konusudur. Günümüz Türk halkı; şehirlerden kasabalara, köylere kadar geçmiş dönemlere nispetle hem geçim ve beslenme maddelerine hem de çeşitli uygarlık nimetlerine ulaşmada çok daha iyi durumdadır. Fakir fukara denerek kendileri adına duygu sömürüsü yapılan pek çok insanın altında arabası, cebinde atıversen 30-40 bin liralık cep telefonu bulunmaktadır. Açlıktan ölen bunlara sahip olabilir mi?
Toplumun her kesiminden günümüz insanı, bundan 20, 30, 40 yıl ve daha önce hayal bile edilemeyecek imkân ve rahata sahiptir. İnsanların erişememekten, ulaşamamaktan yakındığı şeyler sağlık için, geçim için mutlaka gerekli şeyler değil, lüks ve gösteriş için gerekli çoğunlukla teknolojik araç gereçlerdir. Bugün geçim ve yaşam zorluğundan şikâyet eden, geçmişin daha rahat ve huzurlu olduğunu söyleyen insanlara, “iyi o zaman geçmişe dönelim dense” acaba kaç kişi dönelim der. Çünkü bugün her şey geçmişten daha iyidir.
Bugünün Türkiye’sinde kimsenin açlıktan ölmesi söz konusu olamaz. 20, 30 sene önce Türk ailesi genellikle bir kişinin, nadiren iki kişinin çalışarak elde ettiği gelirle geçimlerini sağlamaya çalışırken bugün sayısız aileye devletin karşılıksız yardımı ulaşmaktadır. Ülkemizde engelliler, yatalak hastalar ve onlara bakanlar, yaşlı ana-babaya bakanlar vb. maaşa bağlanmış durumdadır. Bunlar 20, 30 yıl önce akıldan bile geçmeyecek devlet yardımlarıdır.
Şu anda toplumumuzun genelinde dinî bir gereklilik olan fitre, zekât, kurban eti verecek yoksullukta insan bulmak çok zor hale gelmiştir. Köylerde bile bu böyledir. Çünkü köylerde yaşayan vatandaşların bile ya emekli ya da başka türlü bir geliri bulunmaktadır. Eskiden şehirlerde apartman kapıcıları bu tür yardımlar için en uygun insanlardı. Günümüzde birçok kapıcının altında arabası, şehrin biraz kırsalında da olsa bir evi bulunmaktadır.
Dar gelirli insanımızın bugünkü en büyük sorunu konut kiralarının yüksekliğidir. Devlet bunu çözmek için vicdan sahiplerinin görmekte zorlanmayacağı bir gayret içindedir. Toplu Konut İdaresi bugüne kadar yüz binlerce insanı ev sahibi yapmıştır. Türkiye eğer iki yıl önce meskûn mahalde daha önce görülmemiş şiddetteki 6 Şubat 2023 depremini yaşamasaydı ülke genelinde yine yüz binler konut sahibi olurdu. Depremzedelere iki yılda 450 bin konut yapıp teslim etmek en zenginler de dahil hiçbir ülkenin takati dahilinde değildir.
Yoksulluğun edebiyatını yapmak yoksulluğu bitirmiyor. Hastaya teşhis koymak onu tedavi etmek değildir. Tedavi için de etkili bir programa ihtiyaç vardır. Türkiye bugün yaptığı o programı uygulama aşamasındadır.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar