Koridorun Sahipleri: Trump Rotası ile Kim Kazandı?

* Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) Yönetim Kurulu Üyesi ve Analist Ahmet Ziya GÖKALP, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış anlaşmasının Beyaz Saray’da, ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda imzalanmasının, Güney Kafkasya jeopolitiğinde ani ve derin bir kırılma olduğuna dikkat çekti.
* İşte detayları! …
TÜHA/ TÜRKUAZ İnternational News Agency
(TUDPAM) Ahmet Ziya Gökalp
ESKİŞEHİR, 16 AĞUSTOS 2025 – Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) Yönetim Kurulu Üyesi ve Analist Ahmet Ziya GÖKALP, TUDPAM için kaleme aldığı “Koridorun Sahipleri: Trump Rotası ile Kim Kazandı?” başlıklı yazısını TÜHA/ TÜRKUAZ İnternational News Agency’na değerlendirdi.
Ahmet Ziya GÖKALP, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış anlaşmasının Beyaz Saray’da, ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda imzalanmasının, Güney Kafkasya jeopolitiğinde ani ve derin bir kırılma olduğuna dikkat çekti.
Barışın merkezinde, Azerbaycan’ın ana toprakları ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ni birbirine bağlayacak Zengezur Koridorunu bulunduğunu söyleyen GÖKALP, “Koridor hem fiziki altyapısı hem de yönetim biçimi hususunda yeni bir norm kazanıyor. Anlaşma çatışma hatlarını dondurmayı, diplomatik ilişkileri ve bölgesel ticaret ile enerji hatlarını yeniden tesis etmeyi hedefliyor; fakat bu hedefler aynı zamanda yeni bağımlılıklar, egemenlik endişeleri ve yerel meşruiyet sorunları üretiyor” dedi.
Ahmet Ziya GÖKALP, Söz konusu koridorun coğrafi işlevi ve teknik içeriğinin de stratejik ağırlığını gösterdiğini belirterek, Zengezur Koridoru’nun, Azerbaycan’ı kendi topraklarıyla ayrı bir parça olan Nahçıvan’a bağlayacak şekilde, Ermenistan’ın güney kesiminden geçen bir taşıma hattı olarak tasarlandığını hatırlattı.
“Planlanan altyapı unsurunun kara yolu ve demiryolu ile enerji, iletişim hatları ve lojistik imkanlarını kapsaması öngörülüyor” diyen Analist Gökalp, şunları söyledi:
“Anlaşma metninde yer alan veya ABD tarafından ilan edilen çerçeve, bu güzergâhın “Trump Uluslararası Barış ve Refah Rotası” (TRIPP) olarak isimlendirme ve işletme hakları konusunda Washington’un etkin bir rol alacağını işaret ediyor. İsimlendirme ve işletme modeli, barışın ekonomik ayağını ABD şirketlerinin veya konsorsiyumlarının üstlenmesi yönünde bir imaj veriyor. Bu yapı, bölgedeki Rusya ve İran etkisini dengeden uzaklaştırma potansiyeli taşıyor”.
Ahmet Ziya GÖKALP, Bölgesel aktörlerin tepkilerinin, anlaşmanın jeopolitik yaralarını ve fırsatlarını net biçimde ortaya koydu. İran, kendi sınırına yakın ve ayrıca kara ulaşımıyla stratejik derinliğini etkileyebilecek bir koridorun ABD tarafınca işletilmesine açıkça karşı çıktı; Tahran, bu tür düzenlemelerin kendi bölgesel erişimini kısıtlayacağını ve sınır güvenliğini zayıflatacağını savunuyor. Rusya da uzun vadede etki kaybı endişesi taşıyor; Moskova, Sovyet sonrası alanda yaşanan güç rekabetinde rolünü korumaya çalışırken, ABD’nin doğrudan erişim ve denetim imkanlarını genişletmesi onun stratejik hesaplarını zorlayacağa benziyor. Bölgedeki aktörlerin bu tür tepkileri, koridorun sadece ekonomik bir husus olmayıp büyük güç rekabetinin sahasına dönüşeceğini gösteriyor.
Analist Ahmet Ziya GÖKALP, değerlendirmesine şöyle devam etti:
“Peki “Trump Rotası”nın fiilen kimlere ne kazandırdığına gelirsek, analizin ilk düzeyinde kazanan olarak ABD ve Azerbaycan öne çıkıyor. Washington açısından bu düzenleme hem jeopolitik bir okuma hem de ekonomik bir fırsat sunuyor: Karadeniz ile Hazar arasındaki ve Avrupa-Asya eksenindeki ulaşım ağlarına müdahil olmak, enerji ve veri hatları üzerinde söz sahibi olmak ve bölgeye siyasi nüfuz ihracı, ABD için büyük bir stratejik kazanım olur. Bu kazanım aynı zamanda Rusya ve İran’ın doğrudan etki alanlarına alternatif bir tıkaç işlevi görebilir. Azerbaycan ise Nahçıvan’a kara erişimini garanti altına alarak coğrafi bütünlüğünü güçlendiriyor; lojistik açıdan kısa dönemde önemli avantajlar, uzun dönemde ise ticari ve enerji koridorları üzerinden gelir akışları elde etme imkânı doğuyor. Ayrıca Aliyev yönetimi için bu hem diplomatik meşruiyet hem de bölgesel aktörlerle daha geniş pazarlık alanı sağlıyor. Bu çerçeve, Azerbaycan’ın jeopolitik ağırlığını ve ekonomik fırsatlarını artırıyor”.
Ermenistan açısından resmin daha karmaşık ve ikilemlerle dolu olduğuna vurgu yapan GÖKALP, “Kısa vadede Erivan, çatışma hattını dondurmaktan, ekonomik yardımlar ve güvenlik garantilerinden fayda sağlayabilir. Sınır güvenliğini bir ölçüde sağlamlaştırmak ve uluslararası yatırım çekmek Ermenistan için cazip görünebilir. Ancak koridorun işletmesine dair uzun dönemli bağımlılık, iç siyasette egemenlik algıları ve toplumda yarattığı meşruiyet sorunlarına yol açabilir. Koridorun dış aktörlerce yönetilmesi, Ermeni kamuoyunda “parçalanma” ve egemenlikten taviz verme söylemlerini güçlendirebilir; bu da Paşinyan’ın siyasi istikrarını tehdit edebilir. Bu nedenle Ermenistan kısa vadede kazanımlar elde etse de orta ve uzun dönemde egemenlik ve toplumsal kabul açısından net bir kazanım olup olmadığı belirsiz” olduğunu aktardı.
Ahmet Ziya GÖKALP, Türkiye özelinde değerlendirme yapmak gerekirse, Ankara için koridorun ekonomik faydaları ve stratejik fırsatlarının bir arada bulunduğuna dikkat çekerek, “Türkiye zaten Azerbaycan ile güçlü etnik ve jeopolitik bağlara sahip; Nahçıvan üzerinden Kars-Tiflis-Bakü hattına alternatif ya da tamamlayıcı bir güzergâhın açılması, Türkiye için Asya’ya açılan ticaret kapasitelerini ve “Büyük Turan” söylemleriyle örtüşen bölgesel bağlantıları güçlendirebilir. Bu, ihracat, transit gelirleri ve enerji-transit kombinasyonları açısından doğrudan kazanç anlamına gelir” dedi.
“Öte yandan, rotanın ABD kontrolünde veya ABD merkezli bir konsorsiyum elinde olması Ankara açısından stratejik bir risk unsuru barındırıyor” şeklinde konuşan Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) Yönetim Kurulu Üyesi ve Analist Ahmet Ziya GÖKALP, sözlerini şöyle noktaladı:
“Türkiye’nin Rusya ile yaşadığı karmaşık dengeler, İran ile sınır komşuluğu ve aynı zamanda ABD ile dalgalı ilişkiler düşünüldüğünde, Washington’un bölgede daha görünür ve kalıcı bir varlık üretmesi Ankara’nın manevra alanını daraltabilir. Türkiye için ideal senaryo, koridorun işletme ve yönetiminde önemli bir aktör olarak yer almak, ekonomik fırsatlardan pay almak ve bölgesel güvenlik düzenlemelerinde aktif rol oynamaktır; aksi halde ekonomik kazançlar, siyasi maliyetlere dönüşebilir.
Sonuç olarak, “Trump Rotası” kısa vadede barışın ekonomik ayağını güçlendirme vaadiyle ABD ve Azerbaycan’a doğrudan kazanımlar getirirken, Ermenistan’da ve bölge güçlerinde meşruiyet ve güvenlik kaygılarını artırıyor. Türkiye ekonomik açıdan fayda potansiyeline sahip ancak bu faydayı siyasi maliyetlerle dengelemek zorunda. Ankara’nın izlemesi gereken strateji, transit gelirleri ve lojistik avantajları en üst düzeye çıkarmaya çalışırken, ABD, Rusya ve İran ile ilişkilerde denge kurmak; koridorun işletim mekanizmalarında Türk özel sektörünü ve diplomatik kanalları aktif kılmak olacaktır. Bu süreç, Güney Kafkasya’nın yeniden şekillenişi bakımından hem bir fırsat hem de yeni çatışma hatlarının doğuşuna açık, bir sınav niteliğindedir”
***
Yazar hakkında
Ahmet Ziya GÖKALP, 1997 Safranbolu doğumludur. 2017 yılında Karabük Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu’nda ön lisans eğitimini tamamlamış, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden 2019 senesinde lisans derecesini almıştır. Hâlihazırda Türk Dış Politikası Araştırma Merkezi (TUDPAM) ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal, Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (ULESAM) yönetim kurulu üyesidir. Politik Stratejiler Araştırma Merkezi’nde (POLSAM) siyaset bilimi uzmanı olarak görev yapan Gökalp aynı zamanda TUDPAM’ın dijital yayın organı Dış Bakış dergisinin editörlüğünü de yürütmektedir. Transatlantik ilişkiler, yapay zekâ politikaları ve kripto paralar üzerine uzmanlaşan Gökalp’in analiz ve değerlendirmeleri Fokus+, Al Jazeera, Yeni Arayış gibi ulusal ve uluslararası muhtelif yayın organlarında yayınlanmaktadır.