İsrail, Gazze Soykırımının Bedelini Ödemeye Başladı!…

Tarihte, günümüz insanlığının hafızasında İsrail’in Gazze’de tam iki yıldır uyguladığı zulüm ve soykırım kadar derin iz bırakmış bir zulüm ve soykırım daha yoktur. Haberleşmedeki hızın hiçbir olayı gizli bırakmadığı zamanımızda yeryüzünde yaşayan yaklaşık sekiz milyar insanın nerdeyse tamamına yakını İsrail’in Gazze zulmünden haberdar. Ama geçmişte benzeri görülmemiş bu zulüm, bu vahşet, bu gaddarlık, bu hunharlık karşısında en içi yananlar, en çok isyan edenler dahi dişe dokunur bir şey yapamıyor. İnsanlık, gözleri önünde yaşanan bir soykırım karşısında çaresiz kalmış durumda. Ne yazık ki zulmün bu kadar meydan okuduğu, egemen olduğu; vicdan ve adaletin bu kadar aciz kaldığı bir dönem hiç görülmemiştir.
Bir Müslüman bilgenin söylediği şu söze inanıyorum: “Küfür ile âbad olunur, zulüm ile âbad olunmaz.” Şu demek: Kafir bir devlet, bir yönetim insanları adaletle yönetirse varlığını sürdürebilir; ama inançlı bir devlet, bir yönetim adaletten sapar, zulüm yaparsa yıkılır, yok olur. Bugün yaşayanlar görür görmez, bilemeyiz; ama İsrail’in sonu yok olmaktır.
İsrail iki yıldan bu yana Gazze’yi bir cehenneme çevirmiştir. Zerre kadar insani ve vicdani bir duyarlılık göstermemiş; hiçbir uluslararası kurala uymamış; çocuk, kadın, yaşlı demeden en çok da sivilleri katletmiştir. İsrail’in Gazze’deki katliamları kadar hain, vahşi, acımasız katliamlara hiçbir devirde şahit olunmamıştır. Bu sebeple Gazzeli Müslümanlar için ölüm iki anlamlı bir kurtuluş olmuştur. Bunlardan biri İsrail’in yarattığı cehennemden kurtulmak, diğeri de cennete nail olarak ebedi kurtuluşa ermek.
İsrail bombardımanında beş kişilik ailesinden hayatta tek kendisi kalan babaya sormuşlar: “Tek sen mi kurtuldun?” Babanın cevabı iki anlama da gelecek şekilde: “Hayır, onlar kurtuldu, ben kaldım.”
İsrail Gazze halkına/toplumuna zulmün envaını yaşattı. Hiçbir çeşit zulmü eksik bırakmadı. Bombardımanlarda ölmeyip yaralananlar ilaçsızlıktan tedavi olamayıp öldüler. İsrail saldırılarında yaralanan bir çocuğun kurtulması için bacağının kesilmesi gerekiyormuş. Doktorlar anestezi olmadığı için çocuğun bacağını anestezi yapmadan kesmek zorunda kalmışlar. Fakat acıya dayanamayan çocuğun kalbi durmuş ve ölmüş. Bu, Gazze’de hemen her gün yaşanan onlarca vak’adan biri.
İsrail son aylarda hayatta kalan masum Gazze halkını ilaçsızlığın ardından açlıktan ölmeye zorladı. Hayatta kalan Gazzelilerin kendileri için gerekli gıda ve ihtiyaç maddelerine ulaşmalarına zaten en baştan beri çok kısıtlı izin verirken son aylarda bunu temelli kıstı. 1,5 milyonluk bir halk, beslenmek için değil, hayatta kalmalarına yetecek kadar bile gıdaya ulaşamadıkları için her gün beşer, onar ölmeye terk edildi.
Gazze’nin bütün binaları iki yıldan beri süren İsrail saldırılarında tamamen yıkıldığı, Gazze tam bir harabeye döndüğü için Gazzeliler için açlığın, susuzluğun, ilaçsızlığın yanındaki en büyük sorun barınma oldu. Yüz binlerce Gazzeli en basit, dandik denebilecek barınma imkanlarından bile yoksun bırakıldı. Açlığın yanında barınaksızlık da ölümlere neden oldu. Yazın cehennemi sıcaklardan, kışın mevsim soğuklarından özellikle çocuklar ve hayatlarını kaybetti.
Gazzelilere yaşatılan bu zulümlerde, bu cinayetlerde Amerika da en az İsrail kadar sorumludur. Bütünüyle masum insanları hedef alan bu zulümlerin günahını Amerika ebedi sırtında taşıyacaktır. Amerika ne yaparsa yapsın bu suçtan dolayı ebedi aklanamayacaktır.
Allah zalimlere cezasını belki geç veriyor, ama mutlaka veriyor. Hiçbir zalimin zulmü yanına kalmıyor. İsrail hızla dünyadan soyutlanıyor, yalnızlaşıyor. Artık ABD ve utanmaz Almanya dışında hiçbir ülkeden destek görmüyor. Her türlü uluslararası müsabakalardan dışlanıyorlar. Tarihin tanıdığı en büyük zalim olan Netanyahu BM Genel Kurulunda boş sıralara konuşmak zorunda kaldı. Bu dışlanmanın doruk noktasıydı.
Allah’ın değirmeni yavaş öğütür, ama mutlaka öğütür.
İsmail ÖZCAN & Eğitimci Yazar