Hollanda’da görülmemiş bir seçim yarışı: 4 parti liderlğe oynuyor!
* Azınlıkları destekleyen DENK Partisi de sandalye sayısını 3’ten 5’e çıkarmak istiyor.
* Seçimde sandığa gitmeyen her Türk, aslında kendini temsil edecek sesi zayıflatmış olacak. Bizim sesimiz ancak sandıkta güçlenir.
* Türk toplumu seçimlerde birleşip sandığa gittiğinde tarih yazıyor, ama sandığı boş bıraktığında kendi sesini kendi eliyle kısıyor.
* Türk Sivil Toplum Kuruluşlarından, İOT Başkanı Zeki Baran, HTF Başkanı Murat Gedik, DSDF Başkanı Nevzat Cingöz ve UİD Genel Başkanı Kenan Aslan’ın, yurttaşlarımızı sandığa gitmeyi tavsiye eden bildirileri.
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency,

İlhan KARAÇAY’ın analizi:
HOLLANDA, 28 EKİM 2025
Yarın Hollanda genel seçimleriyle birlikte ülkede alışılmışın çok ötesinde bir yarışma sahnelenecek. Mevcut durumda dört büyük parti başbakanlık koltuğuna aday hâline gelmiş durumda ve bu durum seçim atmosferine hem renk katıyor hem de heyecanı en üst düzeye taşıyor.
600 bine yakın Türk kökenlinin yaşadığı ülkede, yaklaşık 300 bini oy kullanabilecek durumda. Bu kadar güçlü bir seçmen kitlesiyle seçimlere girilirken, oy kullanmayan her Türk yurttaşı aslında kendi temsil gücünü zayıflatacak. Bizim sesimiz, ancak sandığa giderek güç kazanabilecek. Türk toplumu sandığa bir arada gidip oy verdiğinde tarih yazıyor; ama sandığı boş bıraktığında kendi sesini kendi eliyle kısmış oluyor. Bu nedenle Türk sivil toplum kuruluşları, bugüne kadar olduğu gibi, bu seçimde de yurttaşlarımızı sandığa davet eden bildiriler yayınlıyorlar.
Görüyorum ki, yarın bu ülkede, siyasi tarih açısından emsalsiz bir seçim yarışı gerçekleşecek. Azınlıkları destekleyen ve Türk kökenlilerin de güçlü şekilde temsil ettiği DENK Partisi, üç olan sandalye sayısını beşe çıkarmak için yoğun çaba gösteriyor. Seçim sonuçları Türk toplumu açısından da doğrudan anlam taşıyor; bu yüzden oy kullanmak salt bir vatandaşlık görevi değil aynı zamanda kendi geleceğimizle ilgili güçlü bir duruştur.

Seçimlerde öne çıkan en enteresan nokta şu: Başbakan adaylığı için dört parti birincilik yarışına giriyor. Son anketlere bakıldığında, ırkçı olarak tanımlanan Özgürlük Partisi (PVV)’nin sandalye sayısının 35’ten 26’ya düştüğü görülüyor. GroenLinks–PvdA (yeşil sol/işçi birleşimi) yaklaşık 24 sandalye tahminiyle öne çıkıyor. Hıristiyan Demokratlar Birliği (CDA) sandalye sayısını 5’ten 20’ye çıkarıyor. Demokrat ’66 Partisi ise sandalye sayısını 22’ye çıkarmış durumda.
Dilan Yeşilgöz’ün siyasi liderliğini yaptığı, şimdiki koalisyonun büyük ortagı Halk İçin Özgürlük Partisi (VVD) 8 sandalye kaybederek 16’ya düşmesi ile yarıştan kopuyor.
Görüleceği üzere, Hollanda siyasi tarihinde bugüne kadar yaşanmamış bir rekabet yarın tam anlamıyla sahneye çıkacak.
PARTİLERİN TANITIMI, PROGRAMLARI VE ŞANSLARI:

DENK PARTİSİ: AZINLIKLARIN VE TÜRK KÖKENLİLERİN SESİ
Tanıtım: 2015 yılında kurulan DENK, Hollanda siyasetinde azınlıkların sesi olmayı hedefleyen bir partidir. İsmi Hollandaca’da “düşünmek” anlamına gelirken, Türkçe’de de “düşün” çağrışımıyla özel bir anlam taşıyor.
Parti, kuruluşundan bu yana göçmen kökenlilerin haklarını savunmayı, ayrımcılıkla mücadele etmeyi ve toplumsal eşitliği güçlendirmeyi amaçlıyor.
Kurucuları arasında Türk kökenli siyasetçiler Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk var. Bugün partinin liderliğini Stephan van Baarle yürütmektedir.
Programdan kısa alıntılar:
“Hollanda, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir ülke olmalıdır.”
“Ayrımcılıkla mücadele, yalnızca azınlıkların değil tüm toplumun görevidir.”
“Kökeni ne olursa olsun herkesin sesi parlamentoda duyulmalıdır.”
Türk kökenli seçmenler açısından önemi:
DENK, kuruluşundan bu yana Hollanda’daki Türk ve Fas kökenli seçmenlerin yoğun desteğini almıştır. Parti, sadece göçmen haklarını değil, aynı zamanda adil temsil, kültürel saygı ve eğitimde fırsat eşitliği gibi konuları da gündeme taşır.
Türk kökenli seçmenler için DENK, diğer partiler arasında kimliklerine sahip çıkan, onları doğrudan muhatap alan tek parti olma özelliğini sürdürmektedir.
Geçmiş seçimlerde üç sandalye kazanan parti, bu kez hedefini beş sandalyeye çıkarmıştır. Özellikle büyük şehirlerde (Amsterdam, Rotterdam, Lahey, Utrecht) Türk ve Müslüman seçmenlerin yüksek katılımı bu hedefi ulaşılabilir kılmaktadır.
Seçim stratejisi ve kampanya:
DENK’in kampanyası bu yıl “Adalet, Eşitlik, Dayanışma” üçlüsü üzerine kurulmuştur. Parti, genç seçmenlere yönelik dijital kampanyalarla görünürlüğünü artırmış, ayrıca cami dernekleri, Türk sivil toplum kuruluşları ve kültür merkezleriyle temaslarını yoğunlaştırmıştır.
Kampanya boyunca “Sandığa gitmeyen her Türk, kendi sesini kısmış olur” mesajı öne çıkarılmıştır.
Şans tahmini:
Anketlere göre DENK’in sandalye sayısını artırma olasılığı güçlüdür. Hollanda genelinde küçük bir parti olsa da, büyük şehirlerdeki azınlık oyları üzerinde ciddi bir etkiye sahiptir. Özellikle Rotterdam ve Amsterdam bölgelerinde Türk seçmen katılımı yüksek olursa, partinin beş milletvekili hedefi gerçekçi hale gelebilir.
İŞTE 50 KİŞİLİK DENK ADAY LİSTESİ

GROENLINKS–PVDA (YEŞİL SOL – İŞÇİ PARTİSİ BİRLİĞİ)

Tanıtım: Hollanda’da merkez-sol ve yeşil siyaseti temsil eden iki parti olan GroenLinks (GL) ve Partij van de Arbeid (PvdA) 2023’ten itibaren ortak bir seçime liste ile girme kararı aldı.
Programdan kısa alıntılar: Yeşil ve sosyal bir anlaşma. İklim krizi ile mücadele ederken çalışanların yükünü artırmadan eşitliği gözetmek. Ayrıca, demokrasi ve hukuk devleti” vurgusu ön planda; “Radikal-sağ partilerin yükselişiyle birlikte kadınların, LGBTİQA+ bireylerin, göçmenlerin hakları tehdit altında.”
Şans tahmini: Bu birlik, sol ve yeşil seçmeni birleştirerek ciddi bir potansiyel taşıyor. Anketlerde PVV ile arasındaki farkın nispeten daralması bu potansiyelin göstergesi. Eğer birleşik oyları mobilize edebilirse, “tek başına birinci parti” olma şansını yakalayabilir. Ancak sağ-liberal ve popülist partilerin güçlü olması, birinci çıkmaları hâlinde koalisyon kurma sürecini karmaşık hâle getirebilir.
PARTIJ VOOR DE VRIJHEID (PVV – ÖZGÜRLÜK PARTİSİ)

Tanıtım: Parti lideri Geert Wilders tarafından 2006 yılında kurulan ve göçmenlik, İslam etkisi, Hollanda kimliği gibi konulara odaklanan sağ-popülist bir parti.
Programdan kısa alıntılar: “Kuran’ı yasaklamak, tüm camileri kapatmak” gibi radikal öneriler geçmişte yer almıştır. Ayrıca 2025 seçiminde “Göç ve barınma sorunu ana gündemimiz” olarak öne çıkıyor.
Şans tahmini: Uzun süre Hollanda’daki en güçlü tek parti konumundaydı. Ancak anketler PVV’nin sandalye sayısının düştüğünü gösteriyor (örneğin tahmin edilen 26 sandalye) Yine de birinci çıkma potansiyeli çok güçlü. Fakat koalisyon için güvenilir ortak bulma meselesi ve parti içi/partiler arası ilişkiler zorluk yaratabilir.
VOLKSPARTIJ VOOR VRIJHEID EN DEMOCRATIE (VVD – ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ İÇİN HALK PARTİSİ)

Tanıtım: 1948’de kurulan liberal-muhafazakâr bir parti. Uzun yıllar Hollanda’da başbakanlık koltuğunda yer aldı; sonrasında lideri Dilan Yeşilgöz oldu.
Programdan kısa alıntılar: “Özgürlük, bireysel sorumluluk, serbest piyasa” ilkeleri ön planda. Ayrıca güvenlik ve göç kontrolü politikaları da vurgulanıyor.
Şans tahmini: VVD’nin burada “yüksek çıkış” yerine “zararla çıkış” ihtimali güçlü; anketlerde 16 sandalye ile beşinciliğe düşmüş durumda. Ancak koalisyon kurma sürecinde anahtar parti olmaya devam edebilir; bu da ona ciddi bir müzakere gücü kazandırıyor.
CHRISTEN‑DEMOCRATISCH APPÈL (CDA – HIRİSTİYAN DEMOKRAT BİRLİĞİ)

Tanıtım: Hristiyan demokrat değerlere dayalı, merkez-sağ çizgide yer alan bir parti. Aile, toplum dayanışması ve sosyal sorumluluk temalarını ön plana çıkarıyor.
Programdan kısa alıntılar: Aile politikaları, toplumda dayanışma, bakım ve eğitim konularına vurgu yapıyor; “Her nesilin sesi olsun” gibi ifadeler kullanılıyor (parti kendi iletişimlerinde bu tür mesajlar kullanıyor).
Şans tahmini: İleri anketlerde yaklaşık 20 sandalye kazanımıyla dikkat çekiyor; bu da partiyi yeniden önemli bir aktör haline getiriyor. Birinci parti şansıyla koalisyon görüşmelerinde güçlü bir konuma çıkabilir.
DEMOCRATEN 66 (D66 – DEMOKRATLAR 66)

Tanıtım: 1966 yılında “demokrasiyi yenilemek” sloganıyla kurulan Democraten 66 (D66), Hollanda siyasetinde liberal-ilerici bir parti olarak yer alıyor. Demokrasi, eğitim, çevre ve bireysel özgürlükler partinin temel taşlarını oluşturuyor. Parti, uzun yıllardır “yenilikçi, Avrupa yanlısı ve reformcu” kimliğiyle tanınıyor. Günümüzde partinin lideri Rob Jetten’dir.
Programdan kısa alıntılar:
“Eğitim herkes için geleceğe açılan kapıdır. Öğretim, toplumun temelidir.”
“Hollanda, Avrupa’nın sürdürülebilir geleceğinde öncü olmalı.”
“Kimliğini özgürce ifade eden herkes, bu ülkenin eşit vatandaşıdır.”
Türk kökenli seçmenler ve göçmen politikaları:
D66, göçmen topluluklara karşı kapsayıcı, eşitlikçi ve reformcu bir politika benimsemektedir. Türk kökenli seçmenler açısından parti, özellikle ayrımcılıkla mücadele, eğitimde fırsat eşitliği ve iş gücü piyasasında adil temsil konularında öne çıkar. D66, entegrasyonun tek taraflı değil, karşılıklı sorumluluklarla yürütülmesi gerektiğini savunur. Ayrıca vatandaşlık sürecinin kolaylaştırılması, genç göçmenlerin siyasete katılımının teşvik edilmesi ve çok kültürlü toplumsal yapının korunması yönünde açık çağrılar yapmaktadır.
Şans tahmini: D66, son seçimlerde düşüş yaşamış olsa da bu yıl toparlanma sürecine girmiş durumda. Anketlerde 22 civarında sandalye öngörülüyor. Bu da partiyi, özellikle GroenLinks–PvdA ile birlikte olası bir merkez-sol koalisyonun önemli ortağı konumuna getiriyor. Eğitim, yeşil enerji ve dijital dönüşüm gibi alanlarda güçlü politikaları sayesinde, seçim sonrası pazarlıklarda “dengeleyici reformcu” rolünü üstlenmesi bekleniyor.
TÜRK SEÇMENLERİN BELİRLEYİCİ GÜCÜ
Hollanda’daki 600 bine yakın Türk kökenli nüfusun yaklaşık 300 bini oy kullanma hakkına sahiptir. Bu kitlenin seçimlere aktif katılımı, yalnızca DENK için değil, Hollanda siyaseti genelinde dengeyi değiştirebilecek bir unsur olarak görülüyor.
Geçmiş seçimlerde Türk seçmenler, yüksek katılım gösterdikleri bölgelerde seçim sonuçlarını doğrudan etkilemişlerdir. Örneğin Rotterdam ve Schiedam’da DENK birinci sıraya yükselmiş, Amsterdam’da ise bazı sandıklarda ikinci olmuştur. Bu durum, Türk toplumunun sandığa gittiğinde “kilit seçmen” rolü üstlenebileceğini bir kez daha göstermektedir.
Türk Sivil Toplum Kuruluşları, bu yıl da sandığa gitme çağrılarını artırdı. “Oy ver, sesin duyulsun” sloganıyla yayımlanan bildiriler, hem birlik duygusunu hem de vatandaşlık bilincini güçlendiriyor.
Hollanda’daki Türk medyası da bu yönde farkındalık yaratmaya devam ediyor.
SEÇMENİN GÖREVİ: SANDIKTA SESİ BÜYÜTMEK
Türk toplumu, sandığa güçlü katılım gösterdiğinde siyasetin dengelerini değiştirebilecek büyüklükte olduğunu ispatlamıştı. 2017’de DENK’in üç milletvekiliyle Meclis’e girişi bir dönüm noktasıydı; ancak sonraki seçimlerde Türklerin yoğun yaşadığı mahallelerde katılımın düşmesi, temsili zayıflattı. “Sandığı boş bırakmak, kendi sesimizi kısmaktır.”
ELEŞTİREL NOTLAR: GÜÇLÜ SLOGAN, DAHA SOMUT VAAT
DENK Partisi siyasi lideri Stephan van Baarle’nin birlik ve mücadele vurgusu, sahada karşılık buluyor; buna karşılık seçmen nezdinde şeffaflık, ekip vurgusu ve somut politika paketleri beklentisi sürüyor. Gazze’ye ilişkin sert söylemin, Türk ve Müslüman seçmeni motive ederken Hollanda’daki daha geniş kesimlerle köprü kurmayı zorlaştırma riski de yine sahadaki tartışma başlıklarından. Bu başlıklarda netleşen program, 29 Ekim’e giden yolda belirleyici olabilir.
SEÇİMLERDE OY VERİRKEN ŞU NOKTALARA DİKKAT EDİNİZ
Oy verirken sadece vaatlere değil, geçmişte kim ne söyledi, ne yaptı ve bugün nerede duruyor ona bakınız.
Bir yanda yıllarca Müslümanlara karşı nefret söylemleriyle tanınan eski PVV milletvekili Joram van Klaveren, artık “Hollanda tarihi İslam’dan ayrı düşünülemez” diyor ve gerçeği teslim ediyor.
Diğer yanda ise bazı camilerimize kanlı tehdit mektupları gönderiliyor, İslam’a ve Müslümanlara karşı nefret körükleniyor.
Bu iki tablo bize çok açık bir mesaj veriyor:
Bir yandan nefret duvarları yıkılmaya başlarken, diğer yandan bu nefret yeniden güç kazanmaya çalışıyor.
Bu nedenle sandık başında vereceğimiz karar, sadece bir siyasi tercih değil, aynı zamanda adaletten, barıştan ve eşitlikten yana bir tavır olacaktır.
Unutmayınız ki, geçmişte İslam’ı eleştirmek için yola çıkan biri bile sonunda hakikati bulduysa, bizlerin sessiz kalma lüksü yoktur.
Camilerimize yapılan saldırılar, bizi korkutmak için değil, birlik olmamız için birer uyarıdır.
Sandığa gitmek, hem inancımıza hem onurumuza sahip çıkmaktır.
SON DEĞERLENDİRMEM
Yarınki seçimler, Hollanda’nın siyasi tarihinde bugüne dek görülmemiş bir rekabet ortamında geçecek. Dört büyük parti (PVV, GL/PvdA, D66 ve CDA) liderlik yarışında kıyasıya mücadele ederken, DENK Partisi de azınlıkların sesi olarak kendi tarihinin en iddialı kampanyasını yürütüyor.
Türk seçmenlerin aktif katılımı, yalnızca DENK’in başarısını değil, aynı zamanda Hollanda’daki toplumsal dengeyi ve göçmen politikalarının geleceğini de belirleyebilir.
Unutmamak gerekir ki, sandığa gitmeyen her Türk, kendini temsil edecek sesi zayıflatır. Bizim sesimiz sandıkta güçlenir.
Hollanda, yarın sabah sandıklara giderken aslında sadece bir seçim yapmayacak, aynı zamanda bir yön ve kimlik tercihi ortaya koyacak.
Bir yanda Avrupa genelinde yükselen ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yansıması olan popülist partiler, diğer yanda özgürlük, eşitlik ve çokkültürlü toplum ideallerini savunan ilerici partiler var.
Bu iki çizgi arasındaki fark, yalnızca ideolojik değil; ülkenin gelecekte nasıl bir Hollanda olacağını belirleyecek kadar derin bir ayrım.
Hollanda, çok kültürlü yapısıyla zenginleşen bir ülke. Bu mozaiğin en renkli taşlarından biri de Türk toplumudur.
Yarım yüzyılı aşkın süredir bu ülkenin ekonomisine, kültürüne ve sosyal hayatına katkı veren Türkler, artık sadece “konuk işçiler” değil; Hollanda’nın ayrılmaz bir parçasıdır.
Ancak bu katkının siyasette karşılık bulması, sandığa gitme oranıyla doğrudan bağlantılıdır.
Her seçim döneminde söylediğim gibi, yine tekrarlamak isterim:
‘Sandığa gitmeyen her Türk, aslında kendini temsil edecek sesi kısar.’
Bizim sesimiz, biz sandığa gittiğimizde duyulur; bizim irademiz, oy pusulasına dokunduğumuz anda anlam kazanır.
Bu seçim, yalnızca partilerin değil, aynı zamanda bizim geleceğe dair inancımızın da sınanacağı bir dönüm noktasıdır.
Türk seçmen sandığa giderse, yalnızca DENK değil, Hollanda demokrasisi de kazanır.
Çünkü demokrasi, ancak katılım ve farkındalık ile büyür.
Benim temennim, Hollanda’da yaşayan her Türk kökenli yurttaşın, yarın sabah sandık başına giderken sadece bir oy değil, aynı zamanda saygı, eşitlik ve temsiliyet hakkını da kullanmasıdır.
Bu ülkede ne kadar çok oy verirsek, sesimiz o kadar güçlü çıkar.
Ve unutmayalım: Biz burada varız, kalıcıyız, ve bu ülkenin geleceğinde söz sahibiyiz.
Türk seçmen sandığa giderse, sadece DENK değil, Hollanda demokrasisi kazanır.
Çünkü demokrasi, ancak katılımla yaşar.
Benim bir başka dileğim, Hollanda’daki her Türk kökenli yurttaşın yarın sandığa giderken sadece bir oy değil, aynı zamanda saygı, eşitlik ve temsiliyet hakkını da kullanmasıdır.
Ne kadar çok oy verirsek, sesimiz o kadar güçlü çıkar.
‘Biz buradayız, varız, kalıcıyız… ve bu ülkenin geleceğinde söz sahibiyiz.’
TÜRK SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ BİLDİRİLERİ


TÜRKLER İÇİN DANIŞMA KURULU İOT’İN MESAJI
Hollanda’nın ve Hollanda Türk toplumunun geleceği için bu şansı iyi kullanalım!
Schoof hükümetinin kısa dönemi, aşırı sağın tek amacının kutuplaşma ve nefret zehrini yaymak olduğunu göstermiştir. Hiçbir sorun için çözüm üretilmemiştir. Sadece son derece çocukça bir şekilde kendi aralarında kavga etmişlerdir. Ayrıca aşırı sağ, Gazze’deki açlık, katliamlar ve savaş suçlarına karşı Soykırım Sözleşmesi’ne aykırı olarak inandırıcı bir adım atmamakla, Hollanda’yı utandırmıştır.
IOT, siyasi partilerin programlarına bakarak, Türk toplumunu ileriye taşıyacak hangi tedbirlerin önemli olacağını değerlendirmiştir. Bu hususları sizin de seçimlerinizi yaparken dikkate almanızı umuyoruz.
Sadece Türkler değil, bütün gençler aileleri için iyi ve uygun fiyatlı bir konut bulmakta zorlanmaktadır. Hükümetin maliye politikaları konut fiyatlarını artırmakta, onlarca yıldır süren başarısız çevre politikaları ise yeterli sayıda konut inşa edilmesini engellemektedir.
Konut sıkıntısı özellikle şehirlerde dar gelirli insanları vurmaktadır. Ne yazık ki bu kesime pek çok vatandaşımız da dahildir. Hollanda’da giderek artan bir eşitsizlik söz konusudur. Gelir ve servetin giderek büyüyen bir kısmı, nüfusun giderek küçülen bir kısmının elindedir. Yalnızca eşitsizlik artmakla kalmıyor, fakirle zengin arasındaki uçurum aynı zamanda yerli Hollandalılar ile göçmenler arasındaki uçurumla da örtüşüyor. Yoksulluk sınırının altında yaşayanlar giderek daha çok yabanci kökenli Hollanda’lilardan oluşmaktadır.
Göçmenlerin geri kalmışlıklarını kapatamamaları büyük ölçüde eğitim sisteminin çocuklara eşit fırsatlar sunmamasından kaynaklanmaktadır. Öğrencilerin dörtte biri düzgün okumayı öğrenememektedir. İlkokulların %83’ünde eğitim kalitesi ancak yeterlidir. Süregelen öğretmen ve okul müdürü açığı vardır. Dezavantajlı çocuklar ve yeni gelenler yeterli ilgiyi görememektedir. Ortaöğretim de yıllardır ciddi sorunlarla boğuşmaktadır. Ancak Hollanda’daki öğrenciler eğitim olanaklarindan eşit derecede Yararlanamaktadirlar. Göçmen ailelerden gelen çocuklar, eğitimde fırsat eşitsizliğinin sonuçlarından ortalamanın üzerinde etkilenmektedir.
Hükümetin düşüşü sırasında bunun Wilders’in yabancı düşmanlığını yaymaya devam etmesini sağlamak için planlandığını belirtmiştik. Aşırı sağcı hükümet, ayrımcılığı önlemek adına hiçbir şey yapmamıştır. Aksine, fırsat bulduklarında toplum gruplarını birbirine düşürmüşlerdir. Bu yüzden ayrımcılığı ve ırkçılığı gerçekten önlemeyi amaçlayan bir partiye oy vermek büyük önem taşımaktadır.
Geçmiş yıllarda Hollanda’da söz sahibi olan siyasi maceraperestlerin ve populistlerin entrikalarından sonra, artık ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenmeye istekli ve muktedir bir partiye oy vermek akıllıca olacaktır.
Bu çağrımızla, seçimlere katılan 54 parti arasından tercih yapmanızda size yardımcı olmak istedik. En önemlisi, mutlaka sandığa gitmenizdir. Hiçbir şeyin sizi oy kullanmaktan alıkoymasına izin vermeyin. Aşırı sağ bu kadar büyük bir karmaşa yaratmışken, şimdi gerçekten farklı bir politika için umut vardır. Aşırı sağ her yerde kendi politikalarının mağdurlarını, siyasi haklarını kullanmamaları için caydırmaya çalışmaktadır.
Buna izin vermeyin.
29 Ekim’de oy kullanın!
Selam ve saygilarimla,
IOT Baskanı Zeki Baran
HOLLANDA TÜRK FEDERASYON BİLDİRİSİ

Oyunuzu kullanın!
Önümüzdeki çarşamba günü, 29 Ekim tarihinde, Hollanda yeni Temsilciler Meclisini (Tweede Kamer) seçecek. On sekiz yaşını dolduran herkes mecliste kimlerin yer alacağına karar verecek. Oy kullanmak her vatandaşın hakkıdır, biz Hollanda Türklerinin de! Burada toplum olarak azınlıkta olsak da sesimiz çok değerli. Unutmayın biz Hollanda’nın kaderine ortağız!
Son dört yıl içerisinde üçüncü kez Temsilciler Meclisi seçimi için sandığa gidiyoruz. 2021’den bu yana krizler, düşen hükümetler ve siyasi karışıklıklarla dolu bir dönem yaşadık. “Yine mi oy vereceğim? Ne fark edecek ki?” diye düşünüyor olabilirsiniz, ama unutmayın, demokraside her oy önemlidir. Sizin oyunuz da!
Hollanda’ya gelen ilk nesilden bu yana bizler hem demokratik topluma, hem de Hollanda ve Avrupa ekonomisine katkıda bulunuyoruz. Bugün burada ikinci, üçüncü, dördüncü ve hatta beşinci kuşak yetişmektedir. Biz burada yaşayan herkes gibi toplumun bir parçasıyız
Birçoğumuz gibi siz de çalışıyor ve Hollanda’nın refahına katkı sağlıyorsunuz. Bu gelirlerle finanse edilen kamu ve sosyal hizmetlerden faydalanıyorsunuz. Çocuklarımız okula veya üniversiteye gidiyorlar. Arabanız varsa Hollanda yollarında sürüyorsunuz. Hastalandığınızda siz de sağlık sisteminden yararlanıyorsunuz.
Bizler, büyüklerimizin gelmiş oldukları, bu ülkenin imkanlarından faydalanıyoruz. Toplumun bir parçasıyız ve her gün daha iyi bir Hollanda – daha güçlü bir demokrasi – için katkı sağlıyoruz. Bu demokrasi hepimizin ortak değeri.
Sizin oyunuz değerli! Onun için çarşamba günü oyunuzu kullanmanız çok önemli. Oylarımız ile Hollanda’yı önümüzdeki dört yıl boyunca yönetecek olan Temsilciler Meclisini (Tweede Kamer) seçeceğiz. Bu meclis ülkenin en yüksek demokratik otoritesidir. Hükumet orada seçiliyor ve geleceğin politikaları orada belirleniyor.
Bu seçim çocuklarımızın, torunlarımızın ve ondan sonraki nesillerin geleceğini ilgilendiriyor. Biz burada kalıcıyız. Ayrıca kullanılmayan her oy kaybedilen bir oydur. Bunun için demokratik hakkınızı kullanın ve çarşamba günü mutlaka oyunuzu kullanın. Oy pusulanızı alın ve sandığa gidin.
Oyunuzu kime vereceğiniz sizin kararınız. Ama kesinikle oyunuzu kullanın. Dünyanın farklı yerlerinde baskı altında yaşayan ve oy kullanma hakkına sahip olmayanları göz önünde bulundurun.
Oy verme merkezleri çarşamba günü 07.30 ile 21.00 saatleri arasında açık olacaklar.
Sandığa gidip, bilinçli oy kullanmanız dileğiyle.
Başkan Murat Gedik
DEMOKRATİK SOSYAL DERNEKLER FEDERASYONU BİLDİRİSİ

Oyumuz, Geleceğimiz: Sessiz Kalmayalım!
Sevgili Dostlar,
Hollanda’da 29 Ekim’de yapılacak seçimler, hepimiz için çok önemli. Bu seçim, sadece bir hükümeti seçmekle ilgili değil; aynı zamanda nasıl bir ülkede yaşayacağımızla, geleceğimizle ilgili.
Şu anda bazı siyasiler, ülkenin gerçek sorunlarını (pahalılık, sağlık, konut sıkıntısı gibi) konuşmak yerine, tüm suçu göçmenlere yüklüyor. Yıllardır iktidarda olanlar, sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi davranıp, her şeyin kabahatinin başkalarında olduğunu söylüyor.
Bu oyuna gelmeyelim.
Oy kullanmamak, “benim fikrim yok” demek değildir. Aslında, “başkalarının benim adıma karar vermesine razıyım” demektir. Eğer sandığa gitmezsek, sesimiz mecliste daha az duyulur. Bu da, eğitim, sağlık ve kültür gibi bizim için hayati önem taşıyan alanlarda daha fazla kesinti, daha az hak anlamına gelebilir.
Bu yüzden:
1. 29 Ekim’de mutlaka oy kullanmaya gidelim.
2. Oyumuzu verirken, toplumu bölen ve bir grubu düşman göstermeye çalışan partilere değil; herkesi kucaklayan, birleştirici partilere destek verelim.
Hepimiz bu ülkenin bir parçasıyız. Sorunu değil, çözümün bir parçasıyız. Gelin, sessiz kalmayalım. Geleceğimizi başkalarının belirlemesine izin vermeyelim.
Oyumuz, gücümüzdür. Bu gücü birlikte kullanalım.
Saygılarımızla,
DSDF Yönetim Kurulu
UID GENEL BAŞKANI KENAN ASLAN’IN MESAJI

Hollanda’daki Kıymetli Yurttaşlarımız,
Hollanda, 29 Ekim 2025’te erken genel seçimlere gidiyor. Bu seçim, yalnızca yeni bir hükümeti
belirlemekle kalmayacak; aynı zamanda burada yaşayan göçmen toplulukların, Türk kökenli vatandaşların ve çok kültürlü toplumun gelecekte ne kadar söz hakkına sahip olacağını da gösterecek.
Yaklaşık yarım milyon Türk kökenli insanın yaşadığı Hollanda’da, gerçek temsil ancak sandığa gitmekle mümkün olacaktır.
Kaliteli eğitim, eşit hizmet, güvenli yaşam alanları ve ayrımcılığa karşı etkin mücadele gibi konularda etkili adımlar istiyorsak, bizler de karar süreçlerine dahil olmalıyız.
Bu seçimde sesimizi duyurmak için elimizde tüm imkânlar var. Hollanda dışında yaşıyorsan, yurt dışı seçmen olarak kaydını yaptırıp oy pusulanı posta yoluyla alabilirsin. Dilersen bir yakınını vekil tayin ederek onun senin adına oy kullanmasını da sağlayabilirsin. Önemli olan: oyun, 29 Ekim’den önce yerine ulaşsın.
Eğer Hollanda’daysan, seçim günü kimliğinle sandığa gitmen de yeterli olacaktır.
Unutma: Oy vermek sadece bir hak değil, aynı zamanda birlikte yaşadığımız bu ülkenin geleceğine ortak olmanın sorumluluğudur.
Haydi birlikte oy kullanalım, Hollanda’daki geleceğimizi birlikte şekillendirelim!
Yorumlar
