Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı süre boyunca Libya’daki güvenlik ve siyasi durum hakkında aldığı tüm e-postaların neredeyse üçte biri, Clinton’ın uzun süredir ortağı olan ve Dışişleri Bakanlığı’nda resmi olarak çalışmayan Blumenthal’den geliyordu. Clinton Vakfı tarafından fonlanan ve danışman olarak ayda 10.000 dolar kazanan Blumenthal’in Clinton’a gönderdiği e-postalar bir kamu davası gereği kamuya açıklanmıştı.
2 Nisan 2011 tarihli bir notta, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Libya’yı bombalama motivasyonu hakkında, isyancıların üst düzey yetkililerinden geldiği iddia edilen bir bilgi içeriyordu. İsimsiz kaynaklar, askeri harekatın, Kaddafi’nin yeni bir Afrika para birimini desteklemek için 7 milyar dolarlık gizli altın ve gümüş rezervini kullanma planlarını bozmak için tasarlandığını söylüyordu.
Fransızlar bu yeni para biriminin, Batı Afrika’da yaygın olarak kullanılan ve Fransa ile eski Afrika kolonilerinin birçoğu arasında güçlü bir bağ görevi gören CFA frangı olarak bilinen para biriminin değerini düşüreceğinden endişe ediyordu.
Blumenthal’in notuna göre, Fransız istihbarat yetkilileri bu gizli plandan haberdar olduktan sonra Sarkozy çıldırdı ve bu gelişme Fransa’nın Libya’ya saldırı düzenleme kararını etkileyen en önemli faktörlerden biriydi.
Fransa’nın, Libya’nın yeni bir para birimi kurma planını baltalamaya çalıştığı fikri, uzun süredir komplo teorisi olarak eleştirilse de; eski Fransız diplomat ve Libya uzmanı Patrick Haimzadeh, “Kaddafi’nin bir Pan-Afrikan para birimi kurma planları vardı. Ancak bana göre Libya’ya müdahale etme kararını tetikleyen şey bu değildi, Sarkozy, Kaddafi’nin planları öğrenilmeden çok önce, 21 Şubat gibi erken bir tarihte müdahale etmeye karar verdi.” sözleriyle en azından Kaddafi’nin bir Pan-Afrikan para birimi kurma planları hakkındaki Fransız istihbaratını doğrulamış oldu.
Blumenthal, yeni Afrika para birimine ilişkin korkuların yanı sıra Sarkozy’nin diğer dört temel kaygısını; Libya’daki petrol üretiminden daha fazla pay alma arzusu, Kuzey Afrika’da Fransız nüfuzunun arttırılması, Fransa’daki iç siyasi durumunu iyileştirmek ve Fransız ordusunun dünyadaki itibarını güçlendirmek olarak rapor etmişti.
Batılı hükümetler için aynı derecede endişe verici olan şey, son yıllarında Kaddafi’nin Libya’nın yatırım fırsatlarına yönelik herkese açık yaklaşımıydı; Trablus giderek Çin, Hint, Japon ve Rus şirketlerine petrol imtiyazı vermeye başlamıştı. Çin aynı zamanda inşaat ve altyapı projelerinde milyarlarca dolarlık sözleşmeler de kazanıyordu.
Bu arada, 2008 yılında Rusya, Libya’daki çeşitli yeni kalkınma sözleşmelerinin ilk seçimi karşılığında 4,5 milyar dolarlık Sovyet dönemi borcunu affetmeyi kabul etmişti.
ABD’yi daha da sinirlendiren gelişme Kaddafi’nin, NATO’nun Gürcistan ve Ukrayna’daki yayılmacılığı konusunda Kremlin’in görüşlerini desteklemeye başlaması ve Nijerya ile birlikte Stuttgart merkezli ABD AFRICOM’unun Afrika kıtasına yayılmasına karşı olduğunu açıkça dile getirmesiydi. Ayrıca Libya Ulusal Petrol Şirketi’nin Şubat 2011’in başlarında ABD’ye yeni petrol imtiyazı vermeyeceğini duyurması ve Batı ekonomilerine fazla açık olduğu gerekçesiyle ABD ve Britanya varlıklarını elden çıkarmaya başlaması da Batı için endişe vericiydi. Sonuç olarak NATO’nun müdahalesi sonucu Kaddafi yönetimi devrilmiş oldu.
Afrika’da Batı etkisinden vareste milli yönetimlerin veya yerli işbirliklerinin gelişmesi halinde, bu durumun Batı Ülkeleri tarafından tehdit olarak algılanacağı ve söz konusu ülkelerdeki siyasi-etnik karışıklıklar ile terör örgütleri gibi her türlü unsur kullanılarak örtük bir müdahalenin gerçekleştirilmeye çalışılacağı değerlendirilmelidir. Afrika’da Fransız etkisinden uzaklaşmaya yönelik her çaba sonrasında NATO’nun bölgeye ilişkin politikaları titizlikle izlenmelidir.