* Erlangen-Nürnberg Üniversitesi bünyesindeki Avrupa’da İslam ve Hukuk Araştırma Merkezi (EZIRE) tarafından yürütülen “Karşılıklı Etkileşimler” projesi, Almanya’daki İslami cemaatlerin 2005 yılından bu yana internet üzerinden yayımladığı cuma hutbelerini mercek altına alıyor.
* EZIRE yöneticisi ve İslam bilimci Dr. Jörn Thielmann ile, araştırmanın çarpıcı bulgularını, kamuoyundaki algı ile gerçeklik arasındaki farkı ve hutbelerin toplumsal barışa katkısını konuştuk.
* Detayı bültenimizde!…
TÜHA/ TÜRKUAZ İnternational News Agency
ALMANYA, 01 HAZİRAN 2025 – Araştırmanız, Almanya’daki cuma hutbelerinde daha çok günlük hayata dair konulara odaklanıldığını, siyasi içeriklerin ise geri planda kaldığını gösteriyor. Bu sonuç sizi şaşırttı mı?
Pek sayılmaz. Yıllardır çok farklı camileri ziyaret edip Türkçe, Arapça ve Almanca olarak verilen cuma hutbelerini dinliyorum. Ancak bu projede özellikle İslami ana akıma odaklandık. Çünkü amacımız, çoğunluğun gittiği camilerde nelerin anlatıldığını görmekti. Elbette göz ardı edilmemesi gereken radikal ya da aşırılık yanlısı camiler de var ve buralarda sorunlu içerikler yer alabiliyor.
Biz, Friedrich-Alexander Erlangen-Nürnberg Üniversitesi çatısı altında bulunan, Avrupa’da İslam ve Hukuk Araştırma Merkezinde (EZIRE), birkaç yıl önce Bavyera’daki selefi camilerle ilgili bir araştırma yaptık. Meslektaşım Dr. Mahmoud Jaraba bu konuda bir kitap dahi yazdı. O hutbelerde gerçekten Müslümanlarla gayrimüslimler arasında, hatta farklı düşünen ya da farklı yaşayan Müslümanlar arasında bile ayrımcılık yaratma çabası çok belirgindi. Ama neyse ki bu tür camiler istisna.
Cuma hutbeleriyle ilgili kamuoyundaki algı ile sizin incelediğiniz gerçek içerikler arasındaki farkı nasıl açıklıyorsunuz?
On yıllardır “arka avlu camileri”nde (Alm. “Hinterhofmoscheen”) nefret ve toplumdan kopuşun (Alm. “Desintegration”) işlendiği konuşuluyor. Bu durum, özellikle az önce bahsettiğimiz radikal camilere bakıldığında kolayca doğrulanabilen bazı görüntülerin zihinlerde yer etmesine yol açtı. Ancak bu görüntüler, Almanya’daki camilerin büyük çoğunluğunun gerçeğini yansıtmıyor.
Çünkü İslam -ve dolayısıyla Müslümanlar- çoğu zaman sorunlu, hatta doğrudan bir problem olarak görülüyor ve sunuluyor. Şiddet ve terörle ilişkilendiriliyor (ki ne yazık ki bu olaylar oluyor ve ilk mağdurlar çoğu zaman yine Müslümanlar oluyor). Ayrıca medya açısından kötü haberler iyi haber sayıldığı için, sıradan ve sorunsuz bir günlük yaşamı kamuoyuna aktarmak zorlaşıyor. Tam da bu sebeple algı ile gerçek arasında bir fark ortaya çıkıyor.
Almanya’daki üç İslami cemaatin cuma hutbelerini incelediniz. Bu hutbelerde verilen mesajlar ne kadar benzer ya da farklı? Hangi yönleriyle ayrışıyorlar, hangi yönleriyle örtüşüyorlar?
Çalışma arkadaşım Dr. Serdar Aslan ile birlikte, internette yayımlanan cuma hutbelerini inceledik. DITIB’in arşivi 2011’e kadar uzanıyor. IGMG, 2003/2004’e kadar uzanan en kapsamlı arşive sahip. VIKZ’in ise daha erken tarihlerden hutbeleri bulunmasına rağmen, şu an erişilebilen içerikler ancak 2022’den itibaren başlıyor. Toplamda 2.000’in üzerinde hutbe inceledik. Ayrıca daha az sayıda hutbe içeren başka kaynaklardan da veriler derledik.
Analizimiz, büyük ölçüde ortak noktalar olduğunu gösteriyor: Hepsi temel olarak İslami, dinî-ahlaki bir duruş kazandırmayı amaçlıyor. Bahsettiğimiz tüm cemaatler Sünni İslam’ın Hanefi-Maturidi yorumuna mensup olduğu için bu konuda benzer yaklaşımlar sergiliyorlar. Hutbelerde dinî temellere sıkça yer veriliyor: Ramazan’ın ya da bayramların anlamı gibi konular ya da diğer insanlara duyulan özen, birbirine saygılı bir şekilde davranma, sabır ve nezaket gibi konular ele alınıyor. Ayrıca hepsi entegrasyonu, -sadece Müslümanlar için değil, tüm toplum için- toplumsal katılımı ve barışı teşvik ediyor.
Dil tarzı açısından da hutbeler birbirine oldukça benziyor; Türkçeden ve Türkçe söylem biçimlerinden etkilenmiş bir üslup hâkim. Bu da biraz ağır ve resmî bir hava yaratıyor. Gençlere daha iyi ulaşmak açısından bu noktada bir sadeleştirme iyi olabilir. İçerikteki soyutluk ve somutluk düzeyinde ise farklılıklar görülüyor: DITIB ve VIKZ genellikle daha genel ve soyut anlatımlar tercih ederken, IGMG çevre bilinci gibi konularda daha somut ve günlük hayatla bağlantılı örnekler veriyor.

Araştırma: Almanya’da Cuma Hutbeleri Şeffaf ve Toplum Odaklı
Cuma hutbeleri, Müslüman cemaatlerin Almanya’da karşılaştığı toplumsal durumları, ortamı, sorunları veya tartışmaları ne kadar yansıtıyor? Yani, vaazlar sadece dinî konulara mı odaklanıyor, yoksa Müslümanların Almanya’daki toplumsal gerçeklikleri de ele alınıyor mu?
Ayrımcılık ve İslam karşıtlığı, farklı düzeylerde de olsa tüm hutbelerde dile getiriliyor ve bu tür provokasyonlara karşı sabırlı olunması çağrısı yapılıyor. Nefrete nefretle karşılık verilmemesi gerektiği vurgulanıyor. Elbette Gazze’deki savaş gibi güncel toplumsal tartışmalar da hutbelere yansıyor.
İsrail’in var olma hakkı, teröre karşı kendini savunma hakkı sorgulanmıyor. Ancak uluslararası insancıl hukuka uyulması ve sivillerin korunması yönünde net talepler dile getiriliyor. Bu görüş, örneğin Şansölye Merz tarafından da paylaşılıyor. Fakat birçok Müslüman -ve bazı hutbeler de aslında buna değiniyor- bu süreçte kendilerini yalnız bırakılmış hissediyor.
Sorunuza olumlu bir notla son vermek gerekirse: Almanya’da pek çok kişiyi meşgul eden iklim değişikliğiyle mücadele, çevre koruma ve sürdürülebilir yaşam tarzı gibi konular da hutbelerde işleniyor. Ayrıca pek çok camide bu konuda pratik çabalar da bulunuyor.
Almanya’da Müslüman hutbe kültürüne yönelik medya ve siyasetten ne bekliyorsunuz?
Kısa ve net söyleyeyim: Adalet! Medya ve siyaset, İslami hutbelerin lmanya’da toplumsal barışa, karşılıklı dayanışmaya ve ahlaki eğitime yaptığı katkıyı kabul etmeli. Üstelik bu katkının camilerin çoğunluğunda gerçekleştiğini göz önünde bulundurmalı.