Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu : “Terörsüz Türkiye” Bahanesiyle Bölücülük
“Terörsüz Türkiye” olarak isimlendirilen, esas olarak Bölücü Terör Örgütü’nün silah bırakması ve tüm unsurlarıyla feshedilmesini içeren ve bunun karşılığında bir talebin olmayacağı, pazarlık yapılmayacağı anlayışı, bölücü siyaset yapanlar tarafından amaçlarına ulaşmada fırsat olarak görülmüş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısında temel değişiklikler içeren bir mecraya çevrilmeye çalışılmaktadır.
* İşte detayı!…
TÜHA / TÜRKUAZ İnternational News Agency
Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu : “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” BAHANESİYLE BÖLÜCÜLÜK
İSTANBUL, 18 ARALIK 2025 –“Terörsüz Türkiye” olarak isimlendirilen, esas
olarak Bölücü Terör Örgütü’nün silah bırakması ve tüm unsurlarıyla feshedilmesini içeren ve bunun karşılığında bir talebin olmayacağı, pazarlık yapılmayacağı anlayışı, bölücü siyaset yapanlar tarafından amaçlarına ulaşmada fırsat olarak görülmüş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısında temel değişiklikler içeren bir mecraya çevrilmeye çalışılmaktadır.
Bu durum, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmaları sonucunda bu komisyonda bulunan partilerin Komisyon Başkanlığına sundukları raporların bir kısmında açık, bir kısmında örtülü, bir kısmında da belirsizlik içeren ifadelerle ortaya konmuş durumdadır.
Raporların bu yönde olması, gelişmelerin ve uygulamaların da mutlaka bu yönde olacağı anlamını taşımamaktadır. Devletin bütün organlarının, Türkiye Cumhuriyeti’ni temelden dönüşüme uğratacak ve bekasını etkileyecek böyle bir değişimin gerçekleşmesine imkân vermeyeceği, sürecin asıl ve ilan edilen şekline uygun yürümesini sağlayacağı beklenmektedir. Ancak bölücü siyaset yapanların ve başta bölücü başı olmak üzere bölücü teröristlerin, Türk Milletini rahatsız eden bu bölücü açıklamalarına, sürecin devam edebilmesi ve demokrasi ve özgürlük anlayışının etkisiyle, biraz da oy kaygısıyla müsamaha gösterilmesinin doğru bir yaklaşım olmadığı da dikkate alınmalıdır.
Tahammül sınırları zorlanıyor
Bölücülük; terörle, siyasetle veya bunların birbirini desteklemesiyle yapılır. Terörle yapılan bölücülükle mücadelede kim üstün gelirse o amacına ulaşır. Siyasetle yapılan mücadelede, içerideki bölücü siyasetle mücadele edilirken, özellikle demokrasi bahane edilerek dış güçlerin de devreye girdiği görülür. Dış desteksiz bölücü faaliyetin başarıya ulaşması mümkün değildir. Siyasetle yapılan bölücülük, terörle yapılandan daha tehlikelidir.
Bu nedenle, “silahları bıraksınlar, gelsinler içeride ideolojileri için siyaset yapsınlar” demenin de sakıncalı olduğu bilinmeli, bölücü siyasetin, iktidar olmak veya iktidarını devam ettirebilmek isteyen siyasiler tarafından da “nasıl olsa bir şey olmaz” düşüncesiyle istismar edilebileceği de dikkate alınmalıdır.
Devam eden bu süreçte bölücü teröristlerin ve bölücü siyaset yapanların, hiçbir pazarlığa girmeyecekleri ve artık terör olmamasından başka bir amaçlarının da bulunmadığı söylenmesine rağmen, İmralı’dan, Kandil’den, Suriye’nin Kuzeyinden ve iç siyasetteki bölücülerden gelen söylemlere bakıldığında, durumun böyle gelişmediği, bu süreçten beklentilerinin ve söylemlerinin de Türk Milleti’nin tahammül sınırlarını zorladığı görülmektedir.
Bölücü başı ve bölücü siyaset yapanların işledikleri asıl konu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi olan Lozan Anlaşmasını kabul etmeyerek, Devletin yanlış kurulduğunu, Türkiye Cumhuriyet’in feshedilerek iki milletli olarak yeniden kurulmasını talep etmeleridir.
Bu konuda tavizkar davranılmasının, anayasa ve yasalarda değişiklikler yaparak ödün verilmesinin veya bu konuda vaatlerde bulunulmasının, cesaretli adım olarak nitelendirilmesine de bir anlam verilememektedir.
Türkiye’nin yapısını değiştirecek talepler
Bölücü siyasetçilerin söylemlerinde ve Komisyona verdikleri raporda, “Terörsüz Türkiye” girişimi bir Kürt Meselesi olarak görülmektedir. Bu söylemler bölücü başının söylemleriyle de paralel durumdadır. Taleplerde Türkiye’yi bölmek veya Federasyon gibi hususlar bulunmamaktadır. Ancak istenenler, ülkenin anayasasının, üniter ve tüm idari yapısının, dil, ulus devlet, millet ve eğitim yapısının, askeri konuşlanmasının dahi değiştirilmesini içermekte, federasyona ve bölünmeye zemin hazırlamaktadır.
Yasalarda düzenlemeler yapılarak teröristlere özgürlük getirilmesi ve iade-i itibar tanınması, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılması, yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılarak geniş yetkiler tanınması, anadilinde eğitim, çok dilli eğitim, Kürtlerin yoğun olduğu yerlerde kamu hizmetlerinde çok dillilik, dahası çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı ve çok kimlikli toplumsal bir durumu tanıyan yeni bir anayasal düzene geçilmesi de talepler arasında yer almaktadır.
Yerel yönetimlerin, bölgeden çıkarılan
petrolden ve barajlardan elde edilen elektrikten pay almaları da dahil olmak üzere, istekler dur durak tanımamaktadır.
Talepler dışarıdan da geliyor
Talepler sadece bölücü teröristler ve siyasetçilerden değil, başta ABD Büyükelçisi Barrac’tan da gelmektedir. Barrac da ulus devleti tehlikeli bulmakta, Osmanlı modeli ile hayırsever bir monarşi önermektedir. İç siyasette de gündeme getirilen, Türk-Kürt-Arap birliğinden bahsetmektedir. Büyükelçinin söylemleri ile Terörsüz Türkiye süreci arasında paralellik olup, böl-parçala-yönet sistemi, dolayısıyla BOP’la örtüşmektedir.
ABD eyalet yapısına sahip olmasına rağmen, ülkeyi ayakta ve bütün olarak tutacak olan “ulus devlet” ilkesini ödünsüz savunurken, Barrac’ın Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya böyle bir model önermesinin emperyal düşünceden kaynaklandığı hesaba katılmalıdır.
Gerçekler dikkate alınmalı
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesine göre, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ahaliye “Türk Milleti” denmiştir. Anayasanın İlk dört maddesine göre;
Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır. Bu hükümler değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez. Başlangıç hükümlerine atıfta bulunulduğu için başlangıç hükümlerine de dokunulamaz. Ulus devlet ve üniter devlet esastır.
Anayasa’nın 10. Maddesine göre; herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Bu madde, kökeni ne olursa olsun herkesin eşit olduğunu zaten ortaya koymaktadır. Bu maddeye ve anayasadaki başka maddelere bir etnik kimlik eklenmesi düşünülemez. Türkiye Cumhuriyeti etnik köken üzerine inşa edilmemiştir. Vatandaşlar sadece kanunlar önünde değil, tüm fırsatlar için de eşittir.
66.maddeye göre; Türk milletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk Milleti’nin her bir ferdinin asıl ve ulusal ve uluslararası kimliği budur.
42. Maddeye göre; Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz. Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz. Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir.
***
Kimse boş hayallere kapılmasın, bunlar gerçeklerdir. Hiçbir girişim, bu gerçeklerin dışında harekete ederek ülkenin güvenliğini ve bekasını tehlikeye atamaz. “Terörsüz Türkiye” kavramı, asıl maksadından sapmamalı, ülkenin yapısının değiştirilerek dönüşüme uğramasına fırsat veren bir kamuflaj olarak kullanılmamalıdır.
***
Yazar hakkında
Armağan Kuloğlu, hakkında pekçok spekülasyon bulunan emekli askerlerden biridir. Hakkındaki en ciddi iddiaların başında ise Eşref Bitlis olayı gelmektedir. Henüz ciddi hiçbir delile dayandırılmayan iddialara göre Eşref Bitlis’in ölüm olayında onun da parmağı vardı; ancak dediğimiz gibi bunlar tamamen iddialardan ibaret. Ekşi Sözlük gibi platformlarda bu iddialar hala yer almaya devam ediyor.
Kuloğlu hakkındaki bir diğer önemli detay ise; AK Parti’ye karşı kurulan darbe kumpası ve “İrtica ile Mücadele Eylem Planı Belgesi”yle ilgili tartışmalar başladığında, yaptığı bir yorumda, bunların gayet normal şeyler olduğunu, ordunun bu tür faaliyetlerde bulunabileceğini söylemişti.
Kuloğlu şimdilerde İyi Parti ile yakınlığıyla bilinen Yeniçağ Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyor.
Yer yer televizyon kanallarının tartışma programlarına da katılarak güvenlikle ilgili konularda yorum ve değerlendirmelerde bulunuyor.
ARMAĞAN KULOĞLU BİYOGRAFİSİ
Armağan Kuloğlu biyografisi şöyle:
1965 yılında Kara Harp Okulu’ndan daha sonra sırasıyla Topçu ve Füze Okulu, Kara Havacılık Okulu, Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisinden mezun olmuştur. Kıbrıs Barış Harekâtına iştirak etmiş ve Liyakat Madalyası ile taltif edilmiştir. Kıbrıs gazisidir. Washington Askeri Ataşeliği yapmıştır.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Gnkur. Bşk. lığı ve MSB.lığında karargah görevlerinde ve komutanlıklarda bulunmuş, harekât konularında çalışmalar icra etmiştir. 1991 yılında Tuğgeneralliğe, 1995 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. MSB Müsteşar Yrd.lığı, NATO ve BAB nezdinde Türkiye Milli Silah Direktörlüğü ve Kr. Hvcl. Ok. ve Eğt. Mrk. K. lığı
görevlerinde bulunmuştur. 1999 yılında emekli olmuştur.
1999 yılından itibaren 6 yıl Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)’da, 8 yıl Ortadoğu Strtj. Arş. Mrk.(ORSAM)’da akademik çalışmalar yapmıştır. Ayrıca eş zamanlı olarak Genelkurmay Strj. Arş. Mrk.(SAREM)de, Doğu Akdeniz Üniversitesi Strj.Arş.Mrk.(DAÜSAM)’da, Beykent Üniversitesi Strj. Arş. Mrk.(BÜSAM)’da çalışmıştır. TAI Ynt. Krl üyeliği yapmıştır. Halen Yeniçağ Gazetesi köşe yazarıdır. Dış politika ve güvenlik konularında çalışmalarını sürdürmektedir.
Yurt içinde ve yurt dışında Kara Havacılığı, Savunma Sanayii, Jeopolitik, Strateji, ve Güvenlik Politikaları konularında yayımlanmış çok sayıda röportaj, makale ve analizleri bulunmaktadır. Aynı konularda çeşitli sempozyum, panel, workshop ve konferanslara katılmış, tebliğler sunmuş, televizyon ve radyo programlarına iştirak etmiştir. Bu
etkinliklerini devam ettirmektedir.