Deniz havacılıkta ‘altın çağ’ başlıyor

ANKARA, 27 MAYIS 2025 – Türk savunma sanayiinde bu aralar en çok dikkat çeken testler denizlerde yapılıyor… Kimi zaman yeni bir gemi Mavi Vatan ile buluşuyor kimi zaman yerli ve milli bir füzenin test atışı yapılıyor. Kimi zaman da hareket halindeki bir gemiye iniş-kalkış testi gerçekleştiren insansız hava araçlarının görüntüleri medyaya yansıyor.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda sektör için çok önemli virajların dönüldüğü sonucu ortaya çıkıyor. Ancak bir alan var ki belki de Cumhuriyet tarihindeki en büyük dönüşümlerden birine ev sahipliği yapıyor… Deniz havacılıktan bahsediyoruz. Elbette Türk donanması bu kabiliyeti çok uzun yıllardır kullanıyor. Ancak bugünlerde yeni ve bir o kadar da kritik dönemin kapısı aralanıyor.
Yeni dönem neler getiriyor?
Savunma Sanayii Uzmanı Yusuf Akbaba, Türkiye’de zaten deniz havacılık kültürünün uzun yıllardır olduğunun altını çiziyor. Ancak bu süreçte Deniz Kuvvetleri’nin karadaki üslerinden kalkan insanlı platformlarının kullanıldığını da ekliyor.
Bu noktada akla gelen ilk örneklerin karadaki bir noktadan havalanan uçak ya da helikopterlerin denizlerde kullanımı olduğunu anlatıyor Akbaba. Ayrıca, gemilerimizden kalkan döner kanatlı insanlı platformlar bulunduğunu da sözlerine ekliyor. Ancak geldiğimiz noktada Türkiye’nin denizin üzerindeki herhangi bir yerden insansız sistemlerle iniş-kalkış yapabilme imkanına kavuştuğunu söylüyor. Zaten en büyük kırılmayı da bu yeniliğin getireceğini belirtiyor.
Son günlerde Bayraktar TB-3’ün TCG Anadolu’ya yaptığı iniş-kalkış testlerine getiriyor sözü Akbaba ve “Söz konusu çalışmalar Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı için çok değerli bir ilk… Bugün denemelerini gördüğümüz süreç aslında daha önce bulunmadığımız bir ligin kapısını bizlere açtı. Artık deniz havacılık meselesinde en üst ligdeki ülkelerden biriyiz” diyor.

“Türk işi bir başlangıç yaptık”
Dünyada bu tür işlerin havuzlu helikopter gemileri ya da uçak gemisi gibi platformlardan insanlı hava araçları kaldırılarak başladığına dikkat çekiyor Yusuf Akbaba. Yani çok uzun yıllardır insanlı uçak ya da helikopter ile deniz havacılığı görevi icra ediliyor.
Günümüzde gelişen teknolojiyle bu kullanım şeklinin de değiştiğine işaret ediyor Akbaba ve şunları söylüyor:
“Yıllarca uçak ya da helikopterle bu işi icra ettiler. Şimdi insansız sistemleri gemilere entegre etmeye çalışıyorlar. Biz ise tam tersi şekilde başladık. İnsansız platformları deniz unsurlarımıza entegre ediyoruz. Ben bu süreci ‘Türk işi bir başlangıç’ olarak yorumluyorum. Yabancıların bir sonraki aşaması aslında bizim başlangıç noktamız oldu.
Puzzle’ın en önemli parçalarından birinin de Baykar ve Selçuk Bayraktar olduğunu düşünüyorum. Selçuk Bayraktar’ın Yapay zeka konusundaki akademik çalışmasını unutmamak gerek. Ayrıca Baykar’ın elinde çok uzun yıllardır edindiği tecrübe var.
Dünyanın çok farklı coğrafyalarında son derece değişken şartlarda uçtular. Şimdi TB-3 ile deniz şartlarında otonom iniş-kalkış yapabilecek noktaya geldiler. Bu değerli bir ilk adım. Bugün şahit olduklarımız gelecekte çok daha farklı senaryolar göreceğimizin de habercisi.
Ayrıca, Baykar imzalı KIZILELMA’nın TCG Anadolu’ya inişiyle birlikte ‘altın çağ’ tam olarak başlamış olacak. Hava-Hava görevleri de yapabilecek son derece kabiliyetli bir platformu denizin üzerinde istediğiniz yerden kaldırabilmeniz büyük bir çarpan etkisi yaratacak.”
.jpg)
“Gemiye inen Türk hava araçları kritik görevler üstlenecek”
Türk donanmasının elindeki en büyük gemi TCG Anadolu. Üzerinde bir pist de var. Ve TB-3 buraya iniş-kalkışı yapabiliyor. Ayrıca bu platforma KIZILELMA ve belki ilerleyen yıllarda ANKA-3’ün de inip kalkabileceği konuşuluyor. Yapımı için kolların sıvandığı Türk Uçak Gemisi de bu noktada önemli. Çünkü o gemiye de Hürjet başta olmak üzere diğer uçar unsurlarımızın iniş-kalkış yapabileceği öngörülüyor. Bunlar henüz netleşmedi. Ancak sektörde dile getirilen konular.
Yusuf Akbaba ise bu noktada ilginç bir parantez daha açıyor. Örneğin TB-3’ü sadece ‘gemiye inip kalkabilen bir hava aracı’ olarak görmenin yanlış olacağını ifade ediyor. Çok farklı senaryoların mümkün olabileceğinden bahsediyor Akbaba, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Elinizde yeterli sayıda TB-3 olursa farklı görev grupları olarak kullanmanızın da önü açılacak. Kimi DENİZALTI savunma harbi için kullanılacak kimi yakın ya da uzak bölgede keşif/istihbarat/gözlem görevi üstlenecek. Bazısı gemilerimize yönelik bir tehdidi ortadan kaldıracak bazısı da düşman unsura zarar verecek. Çok farklı senaryoları hayata geçirmek mümkün.
Fotoğrafın geneline baktığımızda son derece dikkat çekici başka bir husus daha var… Türkiye, yakın coğrafyasındaki olaylara da aktif bir şekilde müdahale edebiliyor. Dost, kardeş ve müttefik ülkeler için adım atabiliyor. Bunları yaparken bazen farklı ülkelerin havalimanlarının kullanım ihtiyacı oluyordu. Çünkü hava platformunuzu kaldırmak için mecburen buna ihtiyaç duyuyordunuz. Ve maalesef kimi zaman da olumlu yanıt alamıyordunuz.
Bu yeni dönemi ‘altın çağ’ olarak nitelememizin sebeplerinden biri de bu aslında. Çünkü Türkiye’nin bu bağımlılığı ortadan kalkıyor. Ana kara ihtiyacı olmadan çok geniş bir yarıçapta uçuş ve operasyon icra etmek mümkün olacak. Bugün TCG ANADOLU üzerinden, yakın gelecekte Türk Uçak Gemisi’nden uçar platformlarınızı kaldırabilecek ve sahadaki tüm denklemi doğrudan etkileyebileceksiniz. Ankara hem askeri hem politik çıdan paha biçilmez bir enstrüman daha kazanıyor.”
***
Yazar hakkında
Sertaç AKSAN, Adana’da 1986 yılında doğdu. Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Sinema ve TV Bölümü mezunu. 2008 yılında Anadolu Ajansında başladığı iş hayatında gerek özel sektör gerek kamu tarafında farklı kurumlarda görev aldı. Kasım 2019’dan bu yana TRT Haber’de çalışıyor.