Diyarbakır Anneleri: “Başlarım Sizin Kürdistan Davanıza!”

TÜHA HABER / HDP binası önündeki aileler basına verdikleri demeçlerde bir gerçeğin altını daha açık biçimde çiziyor. Pek çoğu daha önce kendisinin de HDP’ye oy verdiğini söyleyen anneler babalar, bugün artık “Başlarım sizin Kürdistan davanıza!” diye seslerini yükseltiyor ve PKK’nın ABD uşağı bir örgüt olduğunu, çocuklarını Amerikan çıkarları uğruna heba ettiğini belirtiyor. Yılların sol siyasi partilerinin görmediği bir gerçeği Diyarbakır Anneleri iki cümlede özetleyiveriyor.
Daha önce oy verdikleri HDP milletvekilleri yanlarından geçerken “Verin benim çocuğumu. Avrupa’da gezen, kolejlerde okuyan kendi çocuklarınızı dağa gönderin” diye haykırıyor. Yani olayın sınıfsal boyutunu da çok iyi analiz ediyorlar. Yoksul ailelerin umutsuzluğa sürüklenmiş, bazen uyuşturucu, bazen aileye isyan, bazen tamamen düzmece piknik, kamp vb. yalanlarla kandırılıp götürülen çocuklarının neye hizmet ettiğini görüyorlar.
Ailelerin turnusol kağıdı işlevi gören eylemlerinin işaret ettiği bir gerçek daha var. İkinci yılını yarılamak üzere olan oturma eylemine “Cumhur İttifakı” bileşenleri dışındaki hiçbir siyasi parti, STK, sendika, meslek odası vb. bir kez olsun destek vermedi. Yılların sözde insan hakları örgütleri “dostlar alışverişte görsün” babında bile ziyaret etmeye yanaşmadı.
Kayyum atamalarına karşı çıkmak için İstanbul’dan kalkıp Diyarbakır’a giden belediye başkanının aklına, HDP binası önünde oturan annelere bir bardak çay ikram edip dertlerini dinlemek gelmedi. Seçim kazanma gayretiyle gerçeğe gözünü tamamen kapatan siyasi aktörlerin hiçbiri, HDP’ye ters geleceğini bildikleri için, annelere destek anlamına gelebilecek tek söz etmedi.
Gün aşırı Demirtaş’ı savunan açıklamalar yapan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir kez olsun Diyarbakır Anneleri’ni ağzına almadı. Sanatçılar, aydınlar, yazarlar da dut yemiş bülbüle döndüler.
Türkiye’yi uluslararası mahkemelerde yargılatmak için bildiri yayınlayıp dünyaya duyuran imzacılardan kimse de çıkıp, en azından “Dertleri ne bu ailelerin?” diye sormaya bile tenezzül etmedi.
Oysa 40 yıllık terör sorununun çözümünde annelerin üstlendiği rol net olarak ortaya çıkmıştı. Böylece terörün bitmesini gerçekten isteyenlerin ve bu mücadelenin önüne taş koyanların kimler olduğu da anlaşılmış oldu.
Diyarbakır Anneleri’ne destek olanlar muhafazakar hükümetin üyeleri, yıllarca “faşistlikle” itham edilen Milliyetçi Hareket Partililer (MHP), devletin her kademeden yöneticileri, yine muhafazakar çevreyi destekleyen kimi sanatçı, yazar ve aydınlar oldu.
HDP binası önündeki merdivenlere oturup anaları dinlediler, gazetelerdeki köşelerinde izlenimlerini yazdılar, TV programlarında dertlerini anlattılar.
Destek bir de şehit ailelerinden ve çocukları Batı şehirlerinden kaçırılan, kandırılan ailelerden geldi. Dağda terörle mücadelede belki de karşı karşıya gelen asker ile PKK’nın kaçırdığı militanın anneleri, HDP önünde yan yana, teröre ve onu yaratan, destekleyen, sürdüren aparatlara karşı birlikte ses çıkardılar. İşte bu aynı zamanda Türkiye’nin bütünlüğünün de teminatıdır.
Denizli’den, Trabzon’dan gelen şehit ailesiyle, Şırnak’tan, Hakkari’den gelen, çocuğu dağa kaçırılmış aile el ele, omuz omuza terör örgütü ve uzantılarıyla amansız bir mücadeleye girişebildi.
40 yıldır yalanlarla, manipülasyonlarla yanlış yönlendirilmiş insanlar annelerin direnişi sayesinde acılarını ortaklaştırabildi.
Diyarbakır annelerinin, dağa kaçırılan çocukları için 3 Eylül 2019’da HDP İl Başkanlığı binası önünde başlattıkları evlat nöbeti sürüyor, 14 Aralık 2020
Devletin Rolü
Elbette bütün bunlar sadece Diyarbakır Anneleri’nin mücadelesiyle olmadı ama kapıyı açan onlar oldu.
Öte yandan devlet, zamanında gösterdiği şefkat elinin geri çevrildiğini kamuoyuna açıkça göstermiş oldu.
Böylece demir yumruğunu indirmenin haklı ve meşru gerekçesini de daha iyi anlatma fırsatı buldu. Çukur eylemleri sonrası viraneye dönen şehirleri yeniden ve eskisinden daha iyi inşa etti.
Vatandaşlarına ve onların çocuklarına daha müreffeh bir yaşamın anahtarını sundu. İş olanakları, yatırımlar, yollar, havaalanları, kültür ve spor faaliyet alanlarını yaygınlaştırarak gençlere yeni bir hayat vizyonu gösterdi.
Bir yandan da terör tarihi boyunca başarılamamış olan ikna çalışmaları yürütüldü. İstihbari faaliyetlerden elde edilen bilgilerle çok sayıda gence ulaşıldı.
Onların hayatını tehlikeye atabilecek her noktada titizlikle çalışma yapıp, örgütten kaçarak adalete teslim olmaları sağlandı (900’e yakın genç ikna edilerek teslim oldu).
Teröristlere dağda örgüt yöneticileri tarafından anlatılan “Teslim olursanız işkence yaparlar, öldürürler, hapiste süründürürler” gibi yalanların tamamı çürütüldü.
Teröre bulaşmamış ve örgüt hakkında işe yarar bilgiler verenler devletin korumasından yararlandı ve kamusal hayata geri dönebildiler.
Annelerin direnişi, son olarak, örgütten kaçanların itirafları sayesinde diğer gençlerin de örgütün gerçek yüzünü görmesine vesile oldu.
Dağda yaşanan tecavüzler, kanlı infazlar, özgürlük vaadiyle götürülüp beyni yıkanmış robotlara dönüştürülen gençlerin dramı ilk kez bu kadar açıklıkla topluma anlatılabildi.
Teslim olan pek çok militan HDP binası önünde bekleyen ailelerin çığlığından etkilenerek kaçtığını samimiyetle ifade etti.
İşte bütün bunlar o bir tek annenin, Hacire Ana’nın kararlı direnişiyle başladı. Çığ gibi büyüdü ve dünyanın belki de en vahşi terör örgütünün korkulu rüyası haline geldi.
Şimdi PKK yurt içinde kıpırdayamaz hale gelmişse, eli kolu bağlanmış, ne yapacağını şaşırmış haldeyse, bunda Diyarbakır Anneleri’nin çok önemli bir payı vardır ve bu mücadele dünya çatışma çözümü literatüründeki şerefli yerini mutlaka alacaktır.

