Netanyahu hükümetinin Gazze’nin askeri kontrolünü tamamen ele almayı planladığını açıkladığı şu günlerde gerek İsrail içinden gerekse uluslararası kamuoyu tarafından bu adıma karşı, güçlü sesler çıkıyor.
Kadir ÜSTÜN, SETA Washington D.C. Koordinatörü
İsrailli eski istihbarat ve ulusal güvenlik yetkililerinin bu adıma karşı çıkan bir mektup yayınlamaları ve İsrail solunun sokak gösterilerine devam etmesi örnek verilebilir. Öte yandan Avustralya’dan İngiltere’ye geniş çaplı yürüyüşler İsrail’in politikalarına karşı yükselen uluslararası tepkinin örnekleri arasında yer alıyor. Avrupa devletlerini baskı altına alan bu kamuoyu baskısı, birçok Batılı devletin Filistin’i tanıma kararı almalarında etkili oldu. Filistin’i tanıma kararının şu aşamada büyük oranda sembolik olması ve Filistin’deki realiteyi değiştirme etkisine sahip olmaması, İsrail’e gerçek anlamda baskı yapma yeteneğine sahip tek ülke olan ABD’nin kamuoyunun görüşünü politika sonuçları açısından daha kritik kılıyor.
Gallup’un 7-21 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirdiği bir kamuoyu araştırması, İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarına destek veren Amerikalıların oranının %50’lerden %32’ye düşerek bugüne kadarki en düşük seviyeye gerilediğini gösterdi. Bu oranın partilere göre dağılımına bakıldığında Cumhuriyetçilerin desteğinin %71, bağımsızların desteğinin %25, Demokratların desteğinin ise %8 olduğu görülüyor. İsrail’e desteğin politik kutuplaşmadan etkilendiğini gösteren bu oranlar, Amerikan kamuoyunun sosyal medya üzerinden yayılan açlık ve yıkım görüntülerinden etkilendiğini gösteriyor. İsrail’in ABD’yi İran’la savaşa çekmeye çalışmasının etkisiyle Trumpçı kitlenin bir kısmının da İsrail’e karşı açıktan tavır aldığı görülüyor. İsrail Başbakanı Netanyahu’ya ilişkin olumsuz algının da ilk kez %50 üzerine çıkması, Amerikan halkının Netanyahu’nun savaş ve soykırım politikalarına karşı tavır aldığını ortaya koyuyor.
Ağustos başında yayınlanan diğer bir kamuoyu araştırması da İsrail’in Gazze’deki operasyonlarına desteğin düştüğünü göstermişti. Amerikalıların %84’ü acil bir ateşkes talep ederken Gazze’de bir açlık krizi olduğunu söyleyenlerin oranı da %70’lerin üzerindeydi. Dahası, İsrail’in Filistinlilere karşı soykırım uyguladığını düşünenlerin oranı %45 civarındayken soykırım uygulanmadığını düşünenlerin oranının %31’de kalması çarpıcı bir rakam olarak öne çıkıyordu. İsrail’e karşı olumsuz bakanların oranının her siyasi eğilimden kesim arasında artması da negatif hissiyatın partiler üstü bir noktaya geldiğine işaret ediyor. Gençler arasında negatif algının çok daha dramatik bir biçimde artması, İsrail’in genç nesilleri kaybettiğini gösteriyor.
Amerikan siyaseti üzerinde İsrail baskısının son aylarda iyice arttığını gösteren farklı gelişmeler yaşanırken henüz Amerikan politikasını değiştirecek seviyede bir toplumsal hareketin oluştuğunu söylemek zor. Bununla birlikte Demokratlar ve bağımsızlar arasında İsrail’in politikalarının meşruiyetini kaybetmesi, İsrail’e askeri yardımın askıya alınması gibi inisiyatifleri tetiklemişti. 27 Demokrat senatörün desteklediği askeri yardımı askıya alma tasarısı Kongre’den geçmese de bu İsrail’e önemli bir mesaj olmuştu. Daha aylar öncesinde kadar ABD’den kayıtsız şartsız yardım alan İsrail, Kongre’de yükselen sesleri kontrol etmekte zorlanıyor. Trump’a yakın bazı isimlerin de açıktan İsrail’e cephe alması, Amerikan kamuoyundaki değişen hissiyatı yansıtıyor.
Trump yönetimi İsrail’in açıkladığı Gazze’yi kontrol etme planına karşı tavır sergilememeyi tercih ederken Trumpçı isimlerin özellikle İsrail’e verilen yardımlara odaklanmış olmaları enteresan bir dinamik yaratıyor. Temsilci Marjorie Taylor Greene’in İsrail lobisine karşı savaş açması, Tucker Carlson gibi isimlerin hem Epstein’in Mossad bağlantısı olduğuna ilişkin yayınları hem de İran’a saldırıya karşı çıkması örnek verilebilir. Steve Bannon gibi isimlerin de Trump’ı İran’la savaşın eşiğine getirmekten sorumlu tuttukları İsrail’e karşı tavırları gözden kaçmıyor. Trump’ın yakın çevresine ‘benim destekçilerim İsrail’den nefret etmeye başlıyor’ minvalinden sözleri de bu tartışmaların MAGA içerisinde karşılığı olduğunu gösteriyor.
Gerek kamuoyu yoklamaları gerekse siyaset içinde İsrail’e karşı yükselen sesler, Netanyahu hükümetinin güçlü elini hoyratça oynadığını gösteriyor. Kongre üzerindeki lobi gücünü hem soykırım politikalarına Amerika’nın sınırsız destek vermesini sağlamak hem de Amerika içindeki eleştirel sesleri ve göstericileri susturmak için kullanmaya çalışan bu yaklaşım, İsrail’e desteği çok daha sorunlu hale getirmiş durumda. Elbette bu gelişmelerin bugünden yarına Amerikan politikasında bir değişikliğe sebep vermesi zor zira siyaset kurumu özellikle Ortadoğu meselelerinde adeta ‘Önce İsrail’ demeyi tercih ediyor. ‘Önce Amerika’ anlayışının arka plana itilmesinden rahatsız olan kitlelerin bu denklemi kısmen de olsa değiştirmesi mümkün. Amerikan kamuoyunun tüm kesimlerinin İsrail’in politikalarından hoşnutsuzluğunun artması ve İsrail’e desteğin sorgulanır hale gelmesi, İsrail açısından kritik bir sorun. Netanyahu hükümeti ‘sürekli savaş’ politikasıyla kaba güçle iktidarını sürdürmeye çalışırken Amerikan kamuoyunda İsrail’in politikalarına karşı yükselen sesler hiç de yabana atılır cinsten değil.