Bu uyarılar 18 Kasım’daki toplantıda en üst seviyeye çıktı.

Borrell göreve geldiğinde verdiği ilk mesajlardan biri, “Avrupa Birliği’nin güç dilini kullanmayı öğrenmesi gerektiği” olmuştu.

Borrell, bu kez, “Güç dilini kullanabilmek, gücünüzün olduğunu gösterebilmek için birlik olmalısınız. Eğer birlik değilseniz, gücünüzü gösteremezsiniz. Pek çok kez birlik olamadık. Pek çok kez tartışmalar çok uzun sürdü” dedi.

‘Dünyadaki olaylar sizi beklemiyor’

Borrell, harekete geçmek için anlaşmaya varılmasının günler, haftalar hatta aylar sürmesi halinde AB’nin jeopolitik bir güç olunduğunun iddia edilemeyeceğini söyledi.

Borrell, “Meslektaşlarıma son çağrım daha fazla birlik olmaları ve daha hızlı karar almaları yönünde olacaktır. Dünyadaki olaylar sizi beklemiyor. Siz düşündüğünüz için Rusya savaşı durdurmuyor” dedi.

Jeopolitik güç olmak ve güç dilini kullanmak için daha birleşmiş, ortaklara daha yakın ve dünyanın geri kalanına daha gerçekçi bir yaklaşımın gerekiği olduğu da Borrel’in vurguları arasında yer aldı.

Geçmişte adım atılmıştı

İsrail’le ilişkiler de AB’nin, özellikle son dönemde, en fazla bölünme yaşadığı konu başlıklarından biri.

Aslında İsrail, AB’nin sürekli olumlu ilişkiler içinde olduğu bir ülke değil.

Üye ülkeler bundan 12 yıl önce, yine Gazze nedeniyle İsrail’e karşı önlem almaktan çekinmemişler ve oybirliği sağlamakta şimdiki kadar zorlanmamışlardı.

18 Kasım’daki toplantıda, önerinin geçmemesi için ön saflarda yer alan Almanya, Polonya, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Hollanda o dönemde Ortaklık Konseyi’nin benzer gerekçelerle askıya alınmasına yeşil ışık yakmıştı.

Borrell de şu an adım atılamamasını geçmişi hatırlatarak eleştirdi: “2012’de Ortaklık Konseyi askıya alındı. On yıl boyunca da askıda kaldı. Kimse de bir şey demedi.”

Geçmişte adım atılırken şimdi atılamıyor olmasının temelinde yine görüş ayrılıkları ve her üyenin ulusal çıkarının farklı olması var.

Yakın gelecekte bu görüş ayrılıklarının aşılıp aşılamayacağı da soru işareti olmayı sürdürüyor.

Ukrayna çatlağı

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının bin gün önce değil dört bin gün önce Kırım’ı işgal ettiğinde başladığını söyleyen Borrell, “Belki cevabımız daha kararlı ve güçlü olmalıydı” dedi.

“Tarih eninde sonunda bizi zor zamanlarla yüzleşmek zorunda kaldığımızda yaptıklarımızla yargılayacak” vurgusu da İspanyol politikacının hoşnutsuzluğunun net ifadelerinden biriydi.

AB, Ukrayna’ya genel anlamda destek olmayı sürdürmekle birlikte üyelerinin tamamının aynı frekensta olduğunu söylemek mümkün değil.

Bu da mali destek başta olmak üzere bazı tıkanıklıkların sürmesine neden oluyor.

Ukrayna bayrağı yansıtılmış Komisyon binası

Brüksel’deki AB Komisyonu binası, savaşın 1000. günü olan 18 Kasım’da Ukrayna bayrağı renklerinde aydınlatıldı.Getty Images

Ukrayna konusunda bölünmüşlük örneklerine her aşamada rastlamak mümkün.

Macaristan, Ukrayna’ya mali destek ve Rusya’yla yakınlık konusunda başından bu yana diğer ülkeler açısından sıkıntı yaratan bir pozisyon takınmış durumda.

Genelde Avrupa Birliği’nin ana çizgisinin belirlenmesinde öncü olan Almanya, üye ülkelerin tamamına yakını Rusya’yla doğrudan teması kesmişken Moskova’yla telefon teması kurdu.

Sağlanan askeri malzemelerin, özellikle de uzun menzilli füzelerin Ukrayna tarafından nasıl kullanılması gerektiği konusunda da tavırlar farklı.

İkinci Donald Trump döneminde Avrupa Birliği’nin bölündüğü alanlara ABD’yle ilişkilerin eklenmesi de kuvvetle muhtemel gözüküyor. Bazı üye ülkeler daha şimdiden farklı hareket edeceklerinin sinyallerini vermeye başladılar.

Parlamento üyeleri, ekranda Volodimir Zelenskiy
Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy, 19 Kasım’da Avrupa Parlamentosu ‘na konuk oldu.Getty Images

Ortak hareket zorlaştı

Borrell’in ısrarla “Daha fazla birlik olmalıyız” mesajı vermesi haklı nedenlere dayanıyor.

AB uzun süredir ekonomiden ticarete, çevreden uluslararası krizlere kadar yayılan çok sayıda alanda ortak hareket etmekte zorlanıyor.

Uzlaşı kültürü temeli üzerine kurulu olan Avrupa Birliği’nde son dönemde üye ülkelerin ortak çıkarlar yerine ulusal çıkarları ön planda tutmaları bu tablonun oluşmasındaki en önemli nedenler arasında gösteriliyor.

Görüş ayrılıklarının iyice hantallaştırdığı karar alma mekanizmasında oybirliği yerine nitelikli oy çokluğu ilkesinin daha çok alanda devreye sokulmak istendiği görülüyor.

GÜVEN ÖZALP (@GUVENOZALPBXL) / X

Gazeteci* Güven ÖZALP, BBC