Kıbrıs’taki bölünmeyi 62 yıl önce Makarios başlattı

* Emekli General ve Gazeteci-Yazar Osman Gazi Kandemir, kaleme aldığı “Kıbrıs’taki bölünmeyi 62 yıl önce Makarios başlattı” başlıklı yazısında, bugün Kıbrıs’ta yaşanan siyasi çıkmaz ve bölünmenin, tek bir anla açıklanamayan, tarihsel kökleri derin olan bir sorun olduğuna dikkat çekti.
* Haberin detayı!…
TÜHA /TÜRKUAZ İnternational News Agency
LEFKOŞA, 21 EKİM 2025 – Emekli General
ve Gazeteci-Yazar Osman Gazi Kandemir, kaleme aldığı “Kıbrıs’taki bölünmeyi 62 yıl önce Makarios başlattı” başlıklı yazısında, bugün Kıbrıs’ta yaşanan siyasi çıkmaz ve bölünmenin, tek bir anla açıklanamayan, tarihsel kökleri derin olan bir sorun olduğuna dikkat çekti.
Gazeteci-Yazar Osman Gazi Kandemir, “Fakat 1963’te yaşanan olayları anlamadan, bugünkü kilitlenmeyi kavramak neredeyse imkânsızdır. Tam 62 yıl önce, Ada’da başlayan bir anayasal kriz, toplumlar arası çatışmaya, ardından da kalıcı bir siyasi bölünmeye yol açtı. Bu dönemin arkasında ise, yalnızca lokal siyasi çekişmeler değil, uluslararası müdahalelerin de ağır bir mirası vardır” dedi.
Bir ortaklık devletinin doğuşu
“1960 yılında bağımsızlığını kazanan Kıbrıs Cumhuriyeti, dünyadaki ortaklık devletlerinin en özel örneklerinden biriydi” diyen Kandemir, Zürih ve Londra Antlaşmaları ile uluslararası güvence altına alınan 1960 Anayasası, Ada’daki Rum ve Türk toplumlarının siyasi eşitliğini sağlamak amacıyla benzersiz bir yapı oluşturmuştu. Bu yapının merkezinde “iki toplumluluk“ ilkesi yer alıyordu. Bu ilke, klasik bir ulus-devlet anlayışından temelde farklıydı. Tek bir “Kıbrıs milleti“ yaratmak yerine, anayasa hukuki olarak iki ayrı kurucu toplumun varlığını tanımıştı” hatırlatmasında bulundu.
Osman Gazi Kandemir, şunları söyledi:
“Anayasanın ikinci maddesi uyarınca, her vatandaş zorunlu olarak Rum ya da Türk toplumundan birine dahil olmak durumundaydı. Etnik veya dini açıdan bu tanımlara uymayanlar bile, 3 ay içinde bireysel tercih yoluyla bu iki toplumdan birine katılmak zorunda bırakılmıştı. Devletin sembollerinden yönetim mekanizmasına kadar her alan bu ilkenin yansımasını taşıyordu. Cumhuriyetin resmi dilleri Rumca ve Türkçeydi. Devlet kuruluşlarında memur sayılarında 7’ye (Rumlar) 3 (Türkler) oranları uygulanıyordu. Her toplum kendi ulusal bayramlarını kutlama hakkına sahipti. Bu sadece teorik bir tasarım değildi; her toplumun siyasi eşitliğini güvence altına almak için devlet mekanizmasının tamamında karmaşık kontrol mekanizmaları işletiliyordu”.
Yönetimde güç paylaşımı: Veto hakkının gücü
“Anayasa’nın en önemli özelliği, yürütmedeki çift başlılıktı” şeklinde konuşan Kandemir, ” Rum toplumu tarafından seçilen cumhurbaşkanı ve Türk toplumu tarafından seçilen cumhurbaşkanı yardımcısı, dış politika, savunma ve güvenlik gibi hayati alanlarda ayrı ayrı ve kesin veto hakkına sahipti. Bu hak, devletin en temel egemenlik yetkilerine dokunuyordu. Bir toplumun diğerine üstünlük kurmasını yasaklayan bu mekanizma, anayasal tasarımın temelini oluşturuyordu. Yasama organında ise “ayrı çoğunluk” sistemi uygulanıyordu” ifadesini kullandı.
Gazeteci-Yazar Osman Gazi Kandemir, şöyle devam etti:
“Vergi yasaları, belediyeler ve seçim kanunu gibi temel konularda kararlar alabilmesi için hem Rum hem de Türk milletvekillerinin kendi grupları içinde ayrı ayrı çoğunluk sağlaması gerekiyordu.
Bu, sayısal çoğunluğa sahip Rum toplumunun, azınlık konumdaki Türk toplumun çıkarlarını göz ardı ederek yasalar çıkarmasını engelliyordu.
Yargı sistemi de benzer biçimde karma yapılandırılmıştı. Yüksek Anayasa Mahkemesi bir Rum, bir Türk ve bir tarafsız başkandan oluşuyordu. Adaletin dağıtımında eşitlik ve tarafsızlık sağlanmaya çalışılıyordu.”
Çatlaklar oluşmaya başlıyor
“Fakat bu parlak anayasal mühendislik, hayata geçirildiğinde ciddi sorunlarla karşılaştı” hatırlatmasında bulunan Osman Gazi Kandemir, “Kamu hizmetinde yüzde 70 Rum, yüzde 30 Türk oranının uygulanmasındaki gecikmeler, Cumhuriyet Ordusu’nun yapısı konusundaki anlaşmazlıklar ve 5 büyük şehirde Türk belediyelerinin kurulmaması gibi uyuşmazlıklar yükselmişti. Bu pratik zorluklar, iki toplum arasında artan bir siyasi gerginliğe zemin hazırladı. Cumhurbaşkanı Makarios, bu gerginliğin ortasında köklü bir hamle yaptı. 1963’ün sonbaharında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük’e 13 maddelik bir anayasa değişikliği teklifi sundu. Teklif, hiç gizli kalmayan bir hedefle hazırlanmıştı: devletin iki toplumluluk karakterini ortadan kaldırmak” olduğu bilgisini aktardı.
Çözümsüzlüğün mimarı: 13 maddelik teklif
Kandemir, Makarios’un teklifinin, bir bütün olarak ele alındığında, iki toplumlu ortaklık devletini üniter bir yapıya dönüştürmeyi amaçladığını ve Veto haklarını ve ayrı çoğunluk sistemini ortadan kaldırılacak, ayrı belediyelerin birleştirilecek, Toplum Meclislerinin zayıflatılacak olduğunu vurguladı.
Gazeteci-Yazar Osman Gazi Kandemir, şöyle sürdürdü:
“Kamu hizmeti ve ordu kotaları nüfus oranlarına endekslenerek, Türk toplumun sayısal azınlık statüsüne indirgenmesi hedeflenmişti” diye konuşan Gazeteci-Yazar Osman Gazi Kandemir, şöyle sürdürdü:
(Bu konuları hukuksal bağlam içinde, Kudret Özersay’ın ASAM’dan çıkan Kıbrıs Sorunu: Hukuksal Bir İnceleme kitabında ayrıntılı olarak bulabilirsiniz.)
“Bu teklifler, sadece siyasi bir anlaşmazlık değildi; devleti kuran hukuki ve siyasi önermenin kendisine yönelik bir meydan okumaydı. Türk tarafı teklifi reddetti. 6 Aralık 1963’te Türkiye, 16 Aralık’ta ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Küçük, kesin bir dille bu talepleri reddetti. Makarios ise ortaklık devletinin temelini oluşturan “ortak rıza“ ilkesini yok saydı ve konuyu “tamamen Kıbrıs’ın iç meselesi“ ilan etti. Bu tutum, uluslararası antlaşmalara açık bir ihlaliydi”.
Çatışma ve bölünme
Osman Gazi Kandemir, Anayasal gerginliğin, kısa süre sonra silahlı çatışmaya dönüştüğünü belirterek, 21 Aralık 1963’te başlayan toplumlar arası çatışmaların, Ada’yı yıktığını, garanti devletlerin (Türkiye, Yunanistan, İngiltere) müdahale ettiğini ve 30 Aralık’ta bir ateşkes sağlandığını söyledi.
Lefkoşa’yı ikiye bölen ve kontrolü İngiliz birliklerine bırakılan “Yeşil Hat“tın kurulduğunu ifade eden Kandemir, bu hatın, sadece askeri bir tampon bölge olmadığını ve Ada’da fiilen iki ayrı yönetimin kurulmasının başlangıcı olduğunu belirtti.
Uluslararası müdahalenin talihsiz rolü
Sorunun uluslararası bir platforma taşındığını söyleyen Osman Gazi Kandemir, ” Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 4 Mart 1964’te aldığı kararla bir Barış Gücü (UNFICYP) kurulmasını tavsiye etti. Fakat bu “barış hareketi“ aslında sorunu daha da derinleştirdi.
BM, temel bir hukuki hataya imza attı. Komutan Yardımcısı, Dr. Küçük ve diğer Türk temsilcilerin 1963’ten itibaren devlet mekanizmasından fiilen dışlanmış olmasını göz ardı ederek, sadece Rum temsilcilerden oluşan yönetimi “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasal hükümeti“ olarak muhatap aldı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın dış ilişkilerdeki veto hakkı -devletin uluslararası hukuki kişiliğinin temel taşı- ileri işletilmiyordu. Bu tutum, fiili bölünmeyi kalıcı bir siyasi ve hukuki nitelik kazandırdı. Kıbrıslı Türkler, siyasi ve hukuki olarak devletin dışına itildi. 1960’ın ortaklık devleti, 1964’te de resmileştirilen iki ayrı siyasi yapıya dönüştürdü”ğünü açıkladı.
Günümüze uzanan miras
“62 yıl sonra, Kıbrıs sorunu çözülebilmiş değildir diyen Gazeteci-Yazar Osman Gazi Kandemir, sözlerine şöyle devam etti:
“Yeşil Hat hâlâ vardır. İki farklı idari yapı hâlâ vardır. Bu durum, sadece askeri bir kilitlenme değil, başlangıçta atılan hukuki ve siyasi hataların sonucudur.1963-1964 yıllarında yaşananlar, sadece bir çatışma değildi; bölünmenin hukuki ve kurumsal temelini attı. Makarios’un anayasal dengeyi tek taraflı değiştirme girişimi, Türk tarafın buna direnmesi ve ardından çıkan çatışmalar kaçınılmazdı.
Fakat bu noktada BM’nin müdahalesi, sorunu kalıcı hale getirdi. Rum tarafından yana ağır basan uluslararası tanıma, anayasal düzeni resmileştirdi ve iki toplumun siyasi ayrışmasını yasal bir temele oturttu.Kıbrıs’ın bugünkü bölünmüşlüğü, o dönemde alınan bilinçli seçimlerin doğal sonucudur. Makarios uzlaşmayı seçmemiş, BM de Rum tarafını tercih etmiştir.
Uzlaşma yolundan gidilseydi -anayasal yapının korunması ve iki toplumun siyasi eşitliğinin devam ettirilmesi yolundan gidilseydi- belki bugün Kıbrıs farklı bir durumda olurdu. Ama o tercihler yapılmadı. Sonuç, 62 yıldır devam eden bir bölünmedir”.
***
Yazar hakkında
Osman Gazi Kandemir
emekli asker, yazar
1961 yılında Sivas’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimi bu Sivas’ta tamamladı. 1978 yılında girdiği Kara Harp Okulu’ndan 1982 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu.
Meslek hayatı boyunca sırasıyla Sınıf Okulu, TODAİE Kamu Yönetimi, Kara Harp Akademisi, Lisan Okulu, Silahlı Kuvvetler Akademisi, Almanya NATO Okulu Psikolojik Harekât Eğitimi, İngiltere Cranfield Üniversitesi Harekât Analiz eğitimi aldı.
Büyük bir kısmı Kurmay Subay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her seviyesindeki komutanlık ve karargâh görevleri yaptı. İtalya’da bulunan NATO Karargâhında üç yıl şube müdürlüğü görevi icra etti.
2011 yılında general rütbesiyle emekli oldu.
Emekli olduktan sonra roman yazmaya başladı. Evli ve iki çocuk babası.