TÜHA/ TÜRKUAZ İnternational News Agency
Doç. Dr. Murat ASLAN, Hasan Kalyoncu Üniversitesi
ANKARA, 15 HAZİRAN 2025
İsrail’in kendi ülkesinden kaldırdığı uçakların Tahran, Tebriz veya nükleer tesislerin bulunduğu diğer şehirlerde tespit edilen hedefleri vurabilmesi için menzil ve mühimmat yükü sorununu aşması gerekmekte. Tahran’daki mühimmat deposu veya nükleer tesislerin vurulmasında ağır mühimmat yükü tercih edilmek zorunda. Nitekim basına yansıyan infilaklar irdelendiğinde büyük kalibreli hava-yer mühimmatının kullanıldığı görülüyor. O halde uçakların İsrail’den havalanması, intikali ve üslerine geri dönüşünün gizlilik içinde mümkün olması beklenmeli. Ayrıca üsse geri dönüş esnasında yakıt ikmalinin yapılması şart. Bu durumda İsrail uçaklarının yere dokunmadan görevi başarıp İsrail’e dönmesi mümkün görünmüyor.
Tanker uçakların ikmalinin coğrafyadaki diğer ülkeler tarafından tespit edilmesi ise gizliliğe gölge düşürebilecek bir durum. Burada sorulması gereken husus ise İsrail’in hangi ülkelerin hava sahasını kullandığı, nerede uçaklarına ikmal yaptığı ve hava hareketliliğinin en az tabur seviyesinde bir hava unsurunun kullanılmış olması nedeniyle neden İranlılar tarafından tespit edilemediği şeklinde sıralanabilir. F-35’ler kullanılmış olsa dahi uçakların gürültüsünün hudut hattındaki askeri konuşlanması bu denli güçlü olan bir ülkenin birimleri tarafından tespit edilip raporlanması beklenmeli.
İkinci husus istihbaratla ilgili boyuttur. Hangi İranlı yetkilinin hangi konutun hangi odasında yaşadığı, nükleer tesislerin konumu yanında vurulması gereken değerli alanlarının tespit edilmesi gibi hususlar güçlü bir istihbarat çalışmasında multidisipliner bir çabayı gerektirir. Ancak sorgulanması gereken konu olağan görünen bu faaliyetlerin İran içinde kolayca başarılmasıyla ilgili. İran’ın en büyük zafiyetinin istihbarata karşı koyma olduğunu ifade etmek gerekir. Halkın beklentisiyle ters düşen toplumsal uyumu zayıf olan bir İran için aslında bu durum normal görünüyor.
İstihbaratın uzantısı olan bir diğer faaliyet ise sabotajların başarıyla icra edilmiş olması. Kimi zaman hedefe önceden yerleştirilen mühimmat, kimi zaman drone gibi araçlar sabotajlarda kullanılabiliyor. Bu nedenle İran’ın “bağırsak” temizliği yapmadan İsrail ile restleşmesi pek mantıklı görünmüyor.
Askeri açıdan çıkarılması gereken sonuçlar incelendiğinde İsrail’in İran derinliklerinde muhtemelen bir başka ülkenin desteğiyle askeri harekat düzenlemiş olması öncelikle dikkate alınmalıdır. Menzil ve üsse geri dönüş gibi gereklilikler bölgedeki bir havalimanının sıçrama tahtası olarak kullanıldığını işaret etmektedir. Muhtemelen İsrail’in müteakip safhalarda aynı şekilde hava, füze ve sabotaj yöntemlerini kullanarak İran kapasitesini “sıfırlama”ya çalışabileceği ifade edilebilir.
İran’ın sert siyasi söylemlerle İsrail’e mukabelede bulunabileceğini açıklaması nedeniyle mevcut kabiliyetlerinin ayrıca incelenmesi faydalı olabilir. İran içerisindeki unsurların savunma odaklı bir görünümü tercih edebileceği değerlendirilebilir. İran’ın İsrail’e yönelik araçları ise hipersonik füze ve serseri/loitering droneları, roketleri, ABD üslerine vekil unsurlarıyla saldırılar, Husiler eliyle Kızıldeniz’de caydırıcı müdahaleler, Hizbullah ve Iraklı Şii gruplarla fedai saldırıları, Devrim Muhafızları Ordusuyla kısıtlı bölgesel saldırılar ve Körfez’de deniz trafiğini kesme şeklinde listelenebilir. Körfez senaryosunun ise küresel istikrar için en tehlikeli tercih olabileceği ifade edilebilir. Öte yandan İran; Çin ve Rusya’dan yardım alma çabasını artırabilir. Ayrıca İran’ın mevcut nükleer kabiliyetini geliştirmiş olması halinde İsrail’e karşı kullanabilmesinin de imkansız olmadığının altı çizilmelidir.